kimilerinin kıçından uydurduğu hayali kanundur. evet yine bebelerin bir başka atatürk'le peygamberi karşılaştırma densizliğiyle karşılaşmış bulunuyoruz. bir müslğman olarak peygamberi koruma kanununu değerlerime hakaret sayarım. onun mesajlarına hatırasına sahip çıkmak 550 herifin çıkardığı kanuna kalmadı.
Peygamberin korunmaya ihtiyacı yoktur. Bu yüzden kanuna gerek yoktur. Atatürk'ün de yoktur ancak zamanında yaşayan eziklerin kendilerini kurtarmak için Atatürk ismini kullandıklarından dolayı bu kanunu çıkarmışlardır. Böylece atatürk tartışılamaz olacaktır gözlerinde. Ancak bu atatürk'ü aciz biri gibi göstermektedir. Kaldırılmalıdır.
allah peygamberini korumak için senin kıçı kırık kanunlarına mı ihtiyaç duyacak be hey insan oğlu diye sabah sabah saçmalamanın sınırı olmadığını bir kez daha gösteren önertmedir. türkiye de olurmu olmaz mı? böyle saçma bir şey dünya üzerinde olacaksa eğer mutlaka bu ülkede olur.
gereksiz olan kanundur, ülkemizde peygamberimize saygısızlık yapan insanları ilk önce ailesi sonra etrafındakiler uyarıp yaptığı hatayı izah etmektedir, onun sevenleri zaten onu yeterince korumaktadır.
dini koruma kanunu olsa daha iyi olacak eylemdir. belki olabilir ama ben bilmiyorum. dine küfür etmek, alay etmek, yermek gibi olumsuz etiketlerin engellenmesidir. ülkede hürmet ve sonsuz saygı gösterilmesi gereken iki şey var. biri cumhuriyet ve kurucuları diğeri islam dininin yüce kitabı ve aktarıcısıdır. sırası önemli değildir. iki şey ülkenin temel direğidir.
--spoiler--
1) Antlaşma yaptığınız müşriklere, Allah ve Elçisi tarafından yapılan ilişkiyi kesme duyurusudur.
2) Bu topraklarda dört ay daha dolaşın. Bilin ki, Allah'ı çaresiz bırakamazsınız. Ama Allah, görmezlikten gelenleri (kâfirleri) rezil eder.
3) Bu büyük hac gününde Allah ve Elçisi tarafından bütün insanlara bildirilen şudur: Allah'ın o müşriklere desteği yoktur; Elçisinin de öyle. Ey müşrikler, tevbe ederseniz hayrınıza olur. Sırt çevirirseniz bilin ki, siz Allah'ı çaresiz bırakamazsınız. Görmezlikten gelenlere (kâfirlere) acıklı bir azabı müjdele.
4) Bu duyuru, sizinle antlaşma yapmış ve daha sonra bir kusur işlememiş, size karşı kimseye destek vermemiş müşrikleri kapsamaz. Onlara karşı olan andınızı süresinin sonuna kadar tam yerine getirin. Allah korunanları sever.
5) (Dört) yasak ay[1] çıkınca o müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün. Onları yakalayın, onları kuşatın, onlar için her gözetleme yerinde oturun. Ama tevbe ederler, namaz kılarlar, zekât verirlerse yollarını açın. Allah'ın bağışlaması çok, ikramı boldur.
5. ayette anlatılan müşrikler; savaş suçlusu olan, antlaşmayı bozan müşriklerdir. Ayetleri dikkatle okursak bunu çok kolay anlarız. Çünkü birinci ayette anlaşma yaptığınız müşriklere ilişkiyi kesme duyurusudur dendiğine göre ayetler tüm müşrikleri/gayrı müslimleri kapsamaz.
4. ayette de antlaşmayı bozmayanların ve Müslümanların aleyhine çalışmayan müşriklerin hariç tutulduğu söyleniyor. Demek ki bu ayetteki ilişkiyi kesme duyurusu, anlaşma yapılan her müşrikle ilgili değildir.
5. ayette de o müşrikler deniyor. 4. ayette antlaşmayı bozmayanlar hariç tutulduğuna göre geriye sadece antlaşma yapıldığı halde antlaşmayı bozan müşrikler kalıyor.
Ayetteki ilk muhataplar Mekkeli müşriklerdir. Onca suçlarına rağmen yine de bunlara dört ay süre tanınıyor ve yanlıştan dönenlere (tevbe edenlere) ve çekip gidenlere dokunulmayacağı bildiriliyor. Ayet böyle olduğu halde ayeti bağlamından koparıp burada o müşrikler diye anlatılan müşrikleri, tüm müşrikler olarak anlamak ve bu ayeti Müslüman-gayrı Müslim ilişkilerinin merkezine oturtmak tam bir cinnet olsa gerektir. Zaten dikkat edilirse ayette; el-müşrikîn kelimesi geçiyor. el- müşrikîn: o müşrikler demektir. Arapça kurallara göre bir kelimenin başına belirlilik takısı (el) gelirse bilinen bir şeyden bahsediliyor demektir. Dolayısıyla 5. ayette bahsedilen müşrikler tüm müşrikler değil, antlaşmayı bozan müşriklerdir. Ama maalesef tarihte, bu özel olayı anlatan ayetler tüm müşriklere genellenmiş ve buna göre hukuk oluşturulmuştur.
Aslında bu ayetler, Mumtehine suresi 8-9. ayetlerle ilgili bir örnektir.
Mumtehine suresi 8-9. ayetlerde üç kırmızıçizgi çizilmiştir. Bu kırmızıçizgileri çiğnemeyen herkesle iyi ilişkiler kurulur. Bu çizgiler şunlardır:
1. Dinimizden dolayı bizi öldürmeye kalkanlar (savaş açanlar)
2. Bizi vatanımızdan sürüp çıkaranlar
3. Vatanımızdan sürüp çıkaranlara destek verenler.
Tevbe suresi 5. ayette bahsedilen müşrikler, bu üç kırmızıçizginin tamamını çiğneyen Mekkeli müşriklerdi. Mekkeli müşrikler sırf inançlarından dolayı Müslümanları öldürmeye kalkmışlar, onları yurtlarından çıkarmışlar ve çıkarmak için işbirliği yapmışlardı. Peygamberimizle yaptıkları barış anlaşmasına (Hudeybiye antlaşmasına) rağmen Medine'nin dış mahallelerine baskın yapıp adam öldürmüşler ve hayvanları alıp götürmüşlerdi. Bu olaydan sonra peygamberimiz Mekke'yi fethetmiş ve bu işi yapan insanlara bir yıl hiç dokunmamış, sonra bu ayetler inmişti. Ayetlerde o müşriklere dört ay daha süre tanınıyordu. (toplam 16 ay) Bu dört aylık süre zarfında istedikleri yere gidebilirler ya da Müslüman olabilirlerdi. Bu süre bittikten sonra Tevbe suresinin 5. ayeti uygulanacaktı. Bu ayette geçen haram aylar zilkade, zilhicce, muharrem, receb ayları değildir. Bu ayetin gelmesinden sonraki dört aydır.
Fakat elinizdeki meallere bir bakın, Tevbe suresi 5. ayete nasıl anlam vermişler? Mesela ben bir-iki örnek okuyayım:
O haram aylar çıktı mı artık diğer müşrikleri nerede bulursanız öldürün.
Haram aylar çıktığı zaman müşrikleri nerde yakalarsanız öldürün.
Peki diğer müşrikler ile o müşrikler aynı kavram mı? Veya müşrikler ile o müşrikler aynı şeyi mi anlatıyor? Ne oldu ayetin manasına? Ayetin manası değişti ve sistem tersine döndü.
Günümüzde bilen bilmeyen herkes meal yapmaya başladı. Meal yapanların çoğu, âyetler arası ilişkileri dikkate alarak değil, eski ulemanın görüşlerine uyarak meal yapıyor. Onlar bir konuyu yanlış anlamışsa bu yanlış anlayış normal anlayış haline getiriliyor. Bu da hakların çiğnenmesine ve saldırılara yol açılıyor. Dikkatsiz cahil insanların tuzağa düşmesi de kolaylaşıyor.
MÜSLÜMAN-GAYRI MÜSLiM iLiŞKiLERiNDE MERKEZE KONACAK AYETLER
Müslüman-Gayr-ı müslim ilişkilerinde merkeze konacak ayetler Mumtehine suresinin 8-9. ayetleridir:
60. Mumtehine 8:
Allah, din konusunda sizinle savaşmamış ve sizi ülkenizden çıkarmamış olanlara iyilik yapmanızı ve onlara karşı adil davranmanızı yasaklamaz. Allah herkesin payını verenleri (adil davrananları) sever.
60. Mumtehine 9:
Allah, inancınızdan dolayı sizi öldürmeye kalkanları, sizi ülkenizden çıkaranları ve çıkarılmanıza destek verenleri veli edinmenizi yasaklar. Kim onları veli edinirse yanlış yapmış olur.
Veli, bir kişi hakkında söz söyleme yetkisine sahip olmaktır. Müslümanlar, zorunlu haller dışına böyle bir veliliği gayrimüslimelere veremezler. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Sizin veliniz yalnız Allah'tır, Elçisidir bir de namazı kılan, nezaketle zekât veren müminlerdir. (Maide 5/55)
Veli, dost anlamına da gelir. Allah Teâlâ, üç kırmızıçizgiyi çiğnememiş gayrimüslimleri dost edinmemizi yasaklamamıştır. Zaten bu çizgiler savaş sebepleridir. Hangi insan kendisini ülkesinden sürgün edenleri ve onlara destek verenleri affeder? Hangi insan inancından dolayı kendisini öldürmeye kalkanları dost edinir? Bunlar savaş suçu değil midir?
işte Tevbe suresinin 5. ayetinde anlatılan ve öldürülmesi istenen Mekkeli müşrikler bu üç savaş suçunu işlemekle kalmamış, Hudeybiye antlaşmasını da bozmuşlardı.
--spoiler--
allah'ın ayetlerini çarpıtmaya çalışandan daha zalim biri olamaz. yanlış yorumlayanlar kısmen anlaşılabilir tabi. başlığın altına ve her yerde gündeme getirilmeye çalışılan tek ayeti seçip alma olayı ile ortalığa çıkıp iftira atanlar şeref kavramını araştırmalılardır.
peygamberimizi biz koruruz kanuna gerek yok. fikir ortamında fikirle, tahrik ve sataşmalarda aynısıyla.
saçmadır, birilerinin bir şeylere değer vermesi demek onun eleştirilmesini engelleyemez. hiç kimse yüce değildir, sırf eleştirdiği için insanları yargılamak yanlış, eleştirilecekler tabi sana göre peygamberler değerli, iyi insanlar olabilir bence insanları kandıran sahtekarlardır. bunu demek suç olamaz, olursa o zaman kimseyi eleştiremeyiz.