yaşarken gördüğünüz bir insanın peygamberlik iddiası kolay kabul edilebilecek bir iddia değildir...bu sebeple allah; özellikle avam(halk tabakası) için mucizeler bahşetmişdir nebilerine....peygamberlerin çağdaşı olan seçkin insanların imanı; peygamberlere verilen ilime bağlıyken nasibi olanların bazıları mucizeleri görerek iman etmişdir...inkarda ısrarcı olanlar ise ilme gözlerini kapatmış,mucizelere sihir demişlerdir....
resullerde görülen bu fevkaledeliklere şaşmayınız...
allah firavunada...tarihteki kimi hıristiyan keşişlerede...hatta hatta kimi hindu gurularada fevkaladelikler vermişdir...mesela yoga esnasında madde desteği olmaksızın havaya kalkan ve kameraların çektiği gurular vardır...
e ne yapalım hindu mu olalım?...hayır...
eğer iman yoksa kişide...kötü itikadlı ecinnilerle temas kurarak fevkaledelikler gösterebilir buna islam terminolojisinde istidrac denir...
türkistanlı büyük allameye sordular...ya şeyh! bu keşişler havada uçuyorlar...
allame buyurdu...ne yapalım sinekte uçuyor...
sordular;ya şeyh! bu keşişler suyun üstünde yürüyor....
allame buyurdu....ne yapalım kurbağada suyun üstünde batmadan zıplıyor....
iman yoksa bu fevkaladelikler bu kadar değersizdir....allah bu fevkaledelikleri bırakın resullerine,evliyalarına,hatta rufailerdeki gibi müridlere bile bahşedilmesini...elin itikadsızlarında bile yanıltıcı fevkaledelikler gösterilmesine izin vermektedir...dolayısıyla ben çok rasyonalist bir adamım materyalistlik yapacam diye tabloya bakarken; bakar kör olunmamalıdır...
allah insana akıl vermiş ve bu akıl kullanarak bir noktaya kadar gelebiliyor insan,
ve bu sınırdan geçmek için iman etmiş olmak gerekiyor.
geçişi kolaylartırmak için allah'ın,
peygamberlerinin, halk ya da insanlar tarafından gerçek olduğuna inanabilmesi için, peygamberin insanlara gösterdiği mümkün olmayan durumlardır..
hazreti ibrâhimin Mûcizeleri:
ibrâhimin vücûduna ateş tesir etmezmiş. Nemrut onu ateşe attığında Allah; \\\"Ey ateş! ibrâhim üzerine serin ve selâmet ol!\\\" buyurunca ateş onu yakmamış.
Cansız olan, parça parça edilmiş ve parçaları ayrı ayrı yerlere konmuş olan dört kus, ibrâhimin çağırması üzerine yeniden dirilmişler.
ibrâhimin mûcizesi ile taslar kömür gibi yanmıştır.
Bazen yırtıcı ve yabânî hayvanlar ibrâhimle birlikte giderler ve dile gelerek gâyet açık bir şekilde onunla konuşurlarmış. Bir defâsında, hanimi Haber ve oğlu ismâille görüşmek ve onları ziyâret etmek için Mekke\\\'ye gitmiş. Sam\\\'a geri dönüsünde birçok yabânî hayvan, ibrâhimle berâber yürüyüp,onunla açıkça konuşmuşlar.
ibrâhim duvarların ve dağların arkasını da görürmüş. Bu mûcizesi Mısıra gittiğinde karisi Sâre\\\'yi, Firavun`a \\\"Kardeşimdir\\\" diye tanıtınca Firavun, Sâre\\\'yi sarayına almış, ibrâhim dışardan içeriyi seyretmiş. Sarayın duvarları ona cam gibi olmuş ve gözünden perde kaldırılmış. Böylece Sâre\\\'ye el uzatmaya kalkışan Firavun\\\'un ellerinin kuruyup,ayaklarının tutmayarak yere yıkılmış.0
ibrâhim`in bastığı taşın üzerinden ağaç bitip yeşermiş.
ibrâhim`in oturduğu yerden güzel kokular yayılırmış. Ayrılsa bile, senelerce güzel kokusu oradan çıkmazmış.
hazreti Îsâ`nin Dokuz Mucizesi:
1. Beşikteyken konuşmuş.
2.Ölüleri diriltirmiş. hatta bir iki değil, tam dört ölüyü diriltmiş.
3.Anadan dogma kör olanları sağlamlar gibi gördürür, bir cilt hastalığı olan baras hastalığını iyi edermiş. Eliyle hastaya dokunduğunda iyi oluverirmiş. 4.Kavminin yedikleri veya yemek üzere sakladıkları şeyleri bilirmiş
5.Çamurdan kus yapıp üzerine üfleyince, canlanıp uçarmış.
6.Îsâ ellerini kaldırıp duâ edince, ekmeği ve eti bulunan bir sofra inmiş havadan.
7.Îsâ uykudayken yanında her konuşulanı ve yapılanı bilirmiş.
8.Ne zaman istese ellerini göğe kaldırıp duâ edince o anda yemek ve meyveler önüne gelirmiş.
9.Îsâ, Yahûdîler`den uzak olduğu hâlde sözlerini ve gizli hallerini bilirmiş.
hazreti Mûsâ`nin Mûcizeleri:
1-Asâsı ejderhâ (büyük yılan) olurmuş.
2-Sağ elini koynuna sokup çıkarınca, güneş gibi parlarmış. Bu nûru gören düşmanları kaçışırlarmış.
3-Kavmiyle Kızıldenizin kenarına gelince asâsını vurup denizde yol açmış.
4-Tih sahrâsında kavminin susuz kalıp, su istemeleri üzerine asâsını bir tasa vurup Beni isrâilin kabileleri adedince, on iki pınar akitmiş.
5-Firavun ve Kipti kavmi isrâilogullarına zulüm ettiği ve Mûsâ`ya inanmayıp isyân ettiklerinde, Allah, Mûsâ'ya tûfân mûcizesini vermiş. Çok şiddetli yağmur yağmış. Öyle bir karanlık ve fırtına olmuş ki, kimse evinden dışarı çıkamamış. Ayin ve günesin ışığı görünmez olmuş... Kibtilerin evlerini su basmış. Ayakta durur olmuşlar. Su boğazlarına kadar yükselmiş. Isrâilogullarinin evlerine ise bir damla su girmemiş. Firavun ve Kibti kavmi, bu belânın kaldırılmasını ve iman edeceklerini söylemişler. Musa kaldırmış fakat yine imân etmemişler ve başka belâlara dûçâr olmuşlar.
6-Kibti kavminin ekinlerini, meyvelerini ve giydikleri elbiselerini, evlerinin tavanlarını yiyen çekirge sürülerinin istilâsına uğramaları mûcizesi. Bu çekirgeler Istâilogullarina hiç dokunmayıp, Firavun'un kavmi Kibtilere musallat olurlarmış.
7-Kumnel yâni bit ve ekin böceği denen haşeratın Mûsâ`in mûcizesi olarak Kibti kavmine musallat olmuş.
8- Kurbağa mûcizesi, Kibti kavmi her belâya tutuldukça, belâ kaldırıldığında iman edeceklerini söylemelerine rağmen, sözlerinden vazgeçmeleri üzerine üst üstüne belâya tutulmuşlar. Kurbağaların istilâsına uğramaları da şiddetli belâlardan biridir. Kurbağalar, yiyeceklerine, içeceklerine düşer, kalırlarmış. Bir söz söylemek isteseler ağızlarını açarken birkaç küçük kurbağa ağızlarından midelerine girerlermiş. Geceleri üzerinde toplanan kurbağaların seslerinden uyuyamazlarmış. Firavun, bu belâ kaldırıldığı takdirde, iman edeceğini söylemesine rağmen, belâ kalkınca yine iman etmemiş.
9-Kan belâsı. Mısırda bulunan bütün sular, Kibtilerin kaplarına doldurulurken kan hâlini alırmış. Böylece susuzluktan çâresiz kalmışlarmış. Isrâilogullarina ise böyle bir şey olmazmış.
10-Isrâilogullarindan biri öldürüldüğü vakit kimin öldürdüğü bilinemeyince, Mûsâ`in duâsı ile ölü dirilip, kendisini öldüreni söylemiş.
11-Mûsâ kavmiyle Tih çölüne geldiği zaman, kavminin yiyeceği kalmadığı için, Mûsâ`ya gelerek çoluk-çocuğumuzla açlığa dayanamıyoruz, dediklerinde Mûsâ duâ etmiş. Kudret helvası ve bıldırcın kebabı inmiş havadan. Her ne zaman isteseler önlerinde hazır olurmuş.
12-Mûsâ`nin duâsı ile kuraklıktan kavrulup kuruyan ekinler, otlaklar ve meyveler eski hâlini alırmış.
13-Mûsâ Tih sahrâsında bulunan Isrâilogullarinin durumunu merak edince bir kurt gelip onların durumunun nasıl olduğunu Musa`ya söylemiş.
14-Musanın duâsıyla sari dikenler altın olurmuş.
15-Yolculukta Mûsâ'ya uzun mesâfeler kısalır, kısa zamanda çok uzak yollar katledermiş.
Hz.Muhammed S.A.V´in Mucizeleri:
Muhammed aleyhisselamın hak Peygamber olduğunu bildiren şahitler pek çoktur. Ümmetinin Evliyasında hâsıl olan kerametler, hep Onun mucizeleridir; çünkü kerametler, Ona tâbi olanlarda, Onun izinde gidenlerde hâsıl olmaktadır.
Muhammed aleyhisselamın mucizeleri, zaman bakımından üçe ayrılmıştır:
ikincisi, bisetten vefatına kadar olan zaman içindekilerdir.
Üçüncüsü, vefatından kıyamete kadar olmuş ve olacak şeylerdir.
Bunlardan birincilere, (irhas) yani, başlangıçlar denir. Her biri de ayrıca görerek veya görmeyip akıl ile anlaşılan mucizeler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bütün bu mucizeler o kadar çoktur ki, saymak mümkün olmamıştır. ikinci kısımdaki mucizelerin üç bin kadar olduğu bildirilmiştir. Bunlardan bazılarını aşağıda bildireceğiz.
1- Muhammed aleyhisselamın mucizelerinin en büyüğü Kuran-ı kerimdir.
2- En büyük mucizelerinden birisi de, Mirac mucizesidir.
3- Meşhur mucizelerinin en büyüklerinden birisi de, Ayı ikiye ayırmasıdır. Bu mucize, başka hiçbir Peygambere nasip olmamıştır. Muhammed aleyhisselam elli iki yaşında iken, Mekkede Kureyş kâfirlerinin elebaşıları yanına gelip, (Peygamber isen Ayı ikiye ayır) dediler. Muhammed aleyhisselam, herkesin ve hele tanıdıklarının, akrabasının iman etmelerini çok istiyordu. Mübarek ellerini kaldırıp dua etti. Allahü teâlâ, kabul edip, Ayı ikiye böldü. Yarısı bir dağın, diğer yarısı başka dağın üzerinde göründü. Kâfirler, Muhammed bize sihir yaptı dediler. iman etmediler.
Bu mucize ile ilgili âyet-i kerimenin meali şöyle:
(Kıyamet yaklaştı, Ay yarıldı. Onlar [müşrikler] bir mucize görünce hemen yüz çevirirler ve "Eskiden beri devam ede gelen bir sihir [büyü] derler.) [Kamer 1,2]
4- Muhammed aleyhisselam, bazı gazalarında, susuz kalındığı zaman, mübarek elini bir kaptaki suya sokmuş, parmakları arasından su akarak, suyun bulunduğu kap devamlı taşmıştır. Bazen seksen, bazen üçyüz, bazen binbeşyüz, Tebük Gazasında ise, yetmiş bin kimsenin hepsi ve hayvanları, bu sudan içmişler ve kullanmışlardır. Mübarek elini sudan çıkarınca akması durmuştur.
5- Hayber gazasında, önüne zehirlenmiş koyun kebabı koyduklarında, (Ya Resulallah, beni yeme, ben zehirliyim) sesi işitildi.
6- Medinede, mescid-i nebevide dikili bir hurma kütüğü vardı. Resulullah hutbe okurken, bu direğe dayanırdı. Buna Hannane denirdi. Minber yapılınca, Hannanenin yanına gitmedi. Ondan ağlama seslerini, bütün cemaat işittiler. Minberden inip, Hannaneye sarıldı. Sesi kesildi. (Eğer sarılmasaydım, benim ayrılığımdan kıyamete kadar ağlardı) buyurdu.
7- Mübarek eline aldığı çakıl taşlarının ve tuttuğu yemek parçalarının arı sesi gibi, Allahü teâlâyı tesbih ettikleri çok görülmüştür.
8- Bir gün, bir köylüyü imana davet etti. Müslüman bir komşumun vefat etmiş kızını diriltirsen, iman ederim dedi. Mezarına gittiler. ismini söyleyerek kızı çağırdı. Kabir içinden ses işitildi ve dışarı çıktı. (Dünyaya gelmek ister misin?) buyurdu. (Ya Resulallah! Dünyaya gelmek istemem. Burada babamın evindekinden daha rahatım. Müslümanın ahireti, dünyasından daha iyi) dedi. Köylü bunu görünce, hemen imana geldi.
9- Tirmizi ve Nesainin (Sünen) kitaplarında diyor ki, iki gözü ama bir kimse gelip, ya Resulallah, Allahü teâlâya dua et, gözlerim açılsın dedi. (Kusursuz bir abdest al! Sonra Ya Rabbi! Sana yalvarıyorum. Sevgili Peygamberin Muhammed aleyhisselamı araya koyarak, senden istiyorum. Ey çok sevdiğim Peygamberim Muhammed aleyhisselam! Seni vesile ederek, Rabbime yalvarıyorum. Senin hatırın için kabul etmesini istiyorum. Ya Rabbi! Bu yüce Peygamberi bana şefaatçi eyle! Onun hürmetine duamı kabul et!) duasını okumasını buyurdu. Adam, abdest alıp dua etti. Hemen gözleri açıldı. Bu duayı Müslümanlar, her zaman okumuşlar ve maksatlarına kavuşmuşlardır.
10- Medinede, minberde hutbe okurken, bir kimse, ya Resulallah! Susuzluktan çocuklarımız, hayvanlarımız, tarlalarımız helak oluyor. imdadımıza yetiş dedi. Ellerini kaldırıp, dua eyledi. Gökte hiç bulut yokken, mübarek ellerini yüzüne sürmeden, bulutlar toplandı. Hemen yağmur başladı. Birkaç gün devam etti. Yine minberde okurken, o kimse, ya Resulallah! Yağmurdan helak olacağız deyince, Resul aleyhisselam, tebessüm etti ve (Ya Rabbi! Rahmetini başka kullarına da ihsan eyle!) buyurdu. Bulutlar açılıp, güneş göründü.
11- Cabir bin Abdullah diyor ki, çok borcum vardı. Resulullaha haber verdim. Bahçeme gelip, hurma yığınının etrafında üç kere dolaştı. (Alacaklılarını çağır, gelsinler!) buyurdu. Her birine hakları verildi. Yığından bir şey eksilmedi.
12- Bir kadın, hediye olarak bal gönderdi. Balı kabul edip, boş kabı geri gönderdi. Kap bal ile dolu olarak geri geldi. Kadın gelerek, (ya Resulallah! Hediyemi niçin kabul etmediniz?Acaba günahım nedir?) dedi. (Senin hediyeni kabul ettik. Gördüğün bal, Allahü teâlânın hediyene verdiği berekettir) buyurdu. Kadın çocukları ile aylarca yediler. Hiç eksilmedi. Bir gün yanılarak balı başka bir kaba koydular. Oradan yiyerek bitirdiler. Bunu, Resulullaha haber verdiler. (Gönderdiğim kapta kalsaydı, dünya durdukça yerlerdi, hiç eksilmezdi) buyurdu.
13- Resulullahın gaybdan haber verdiği çok görüldü. Bu mucizesi üç kısımdır:
Birinci kısmı, kendi zamanından evvel olan ve kendisine sorulan şeylerdir ki, bunlara verdiği cevaplar, çok kâfirlerin, katı kalbli düşmanlarının imana gelmelerine sebep olmuştur.
ikinci kısmı, kendi zamanında olmuş ve olacak şeyleri haber vermesidir.
Üçüncü kısmı, kendisinden sonra kıyamete kadar dünyada ve ahirette olacak şeyleri bildirmesidir.
Burada ikinci ve üçüncü kısımlardan birkaçı aşağıda bildirilecektir.
[islama davetin başlangıcında, müşriklerin eziyetlerinden, sıkıntılarından dolayı, Eshab-ı kiramın bir kısmı Habeşistana hicret etmişlerdi. Resulullah, Mekkede kalan Eshab-ı kiramla beraber, üç sene her türlü görüşme, alış-veriş yapma, Müslümanlardan başka bir kimse ile konuşmama gibi, bütün içtimai muamelelerden men olundular. Kureyş müşrikleri, bu karar ve ittifaklarını bildiren bir ahdname yazarak, Kâbe-i muazzamaya asmışlardı. Her şeye kâdir olan Allahü teâlâ (Arza) denilen bir çeşit kurdu [ağaç kurdu] o vesikaya musallat etti. Yazılı bulunan (Bismikellahümme) [Allahü teâlânın ismi ile] ibaresinden başka, ne yazılı ise, hepsini o kurtcuk yedi, bitirdi. Allahü teâlâ bu hâli Cibril-i emin vasıtası ile Peygamber efendimize bildirdi. Peygamber efendimiz de bu hâli amcası Ebu Talibe anlattı. Ertesi gün, Ebu Talib müşriklerin ileri gelenlerine gelerek, Muhammedin Rabbi Ona şöyle haber vermiş. Eğer söylediği doğru ise, bu hâli kaldırıp, eskiden olduğu gibi dolaşmalarına, başkaları ile görüşmelerine mani olmayınız. Eğer söylediği doğru değilse, ben de Onu artık himaye etmeyeceğim, dedi. Kureyşin ileri gelenleri, bu teklifi kabul ettiler. Herkes toplanarak Kâbeye geldiler. Ahdnameyi Kâbeden indirerek açtılar ve Resulullahın buyurduğu gibi, (Bismikellahümme) ibaresinden başka, bütün yazıların yenilmiş olduğunu gördüler.]
Acem padişahı Hüsrevden Medineye elçiler geldi. Bir gün, bunları çağırıp, (Bu gece, Kisranızı kendi oğlu öldürdü) buyurdu. Bir müddet sonra, oğlunun babasını öldürdüğü haberi geldi. [iran şahlarına Kisra denir.]
14- Bir gün, zevcesi Hafsa validemize, (Ebu Bekir ile baban, ümmetimin idaresini ellerine alacaklardır) buyurdu. Bu sözle Hazret-i Ebu Bekirin ve Hafsa validemizin babası olan Hazret-i Ömerin halife olacaklarını müjdeledi.
15- Ebu Hüreyreyi radıyallahü teâlâ anh Medinede, zekât olarak gelmiş olan hurmaların muhafazasına memur etmişti. Bir kimseyi hurma çalarken yakaladı. Seni Resulullaha götüreceğim dedi. Hırsız, fakirim, çoluğum çocuğum çoktur diyerek yalvarınca, bıraktı. Ertesi gün, Resulullah Ebu Hüreyreyi çağırıp, (Dün gece bıraktığın adam ne yapmıştı?) buyurdu. Ebu Hüreyre anlatınca, (Seni aldatmış. Yine gelecektir) buyurdu. Ertesi gece yine geldi ve yakalandı. Tekrar yalvarıp, Allah aşkına bırak dedi ve kurtuldu. Üçüncü gece, tekrar gelip yakalanınca, yalvarmaları fayda vermedi. Beni bırakırsan, birkaç şey öğretirim, sana çok faydası olur, dedi. Ebu Hüreyre kabul etti. Gece yatarken, (Âyet-el kürsi)yi okursan Allahü teâlâ seni korur, yanına şeytan yaklaşmaz dedi ve gitti. Ertesi gün, Resulullah efendimiz, Ebu Hüreyreye tekrar sorup cevap alınca, (Şimdi doğru söylemiş. Halbuki kendisi çok yalancıdır. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun?) buyurdu. Hayır, bilmiyorum deyince, (O kimse şeytan idi) buyurdu.
16- Rum imparatorunun orduları ile harp için (Mute) denilen yere asker gönderdiğinde, sahabeden üç emirin arka arkaya şehid olduklarını, kendisi, Medinede minber üzerinde iken, Allahü teâlânın göstermesi ile görerek yanındakilere haber verdi.
17- Muaz bin Cebeli vali olarak Yemene gönderirken, Medinenin dışına kadar uğurlayıp ona çok nasihatler verdi. (Seninle dünyada artık buluşamayız) buyurdu. Hazret-i Muaz Yemende iken Resulullah efendimiz Medinede vefat etti.
18- Vefat ederken, mübarek kızı Fatımaya, (Akrabam arasında bana evvela kavuşan sen olacaksın) buyurdu. Altı ay sonra Hazret-i Fatıma vefat etti. Akrabasından ondan evvel kimse vefat etmedi.
19- Kays bin Şemmasa, (Güzel olarak yaşarsın ve şehid olarak ölürsün) buyurdu. Hazret-i Ebu Bekir halife iken Yemamede Müseylemet-ül-Kezzab ile yapılan muharebede şehid oldu.
Hazret-i Ömerin ve Hazret-i Osmanın ve Hazret-i Alinin şehid olacaklarını dahi haber verdi.
20- Acem padişahı Kisranın ve Rum padişahı Kayserin memleketlerinin Müslümanların eline geçeceğini ve hazinelerinin Allah yolunda dağıtılacağını müjdeledi.
21- Ümmetinden çok kimsenin denizden gazaya gideceklerini ve sahabeden olan Ümmi Hiramın o gazada bulunacağını haber verdi. Hazret-i Osman halife iken Müslümanlar, gemiler ile Kıbrıs adasına gidip harp ettiler. Bu hanım da beraber idi. Orada şehid oldu.
22- Mübarek kızı Fatımanın oğlu Hasan radıyallahü teâlâ anhüma için, (Bu oğlum çok hayırlıdır. Allahü teâlâ, Müslümanlardan iki büyük ordunun sulh etmesine bunu sebep yapacaktır) buyurdu. Büyük bir ordu ile Muaviyeye radıyallahü anh karşı harp edeceği zaman, fitneyi önlemek, Müslümanların kanının dökülmemesi için hakkı olan halifeliği Muaviyeye radıyallahü anhteslim etti.
23- Abdullah ibni Abbasın annesine bakıp, (Senin bir oğlun olacak. Doğduğu zaman bana getir!) buyurdu. Çocuğu getirdiklerinde, kulağına ezan ve ikamet okuyup, mübarek ağzının suyundan ağzına sürdü. ismini Abdullah koyup annesinin kucağına verdi. (Halifelerin babasını al, götür!) buyurdu. Hazret-i Abbas, bunu işitip, gelip sorunca, (Evet, böyle söyledim. Bu çocuk halifelerin babasıdır. Onlar arasında seffah, Mehdi ve isa aleyhisselamla namaz kılan bir kimse bulunacaktır) buyurdu. Abbasiyye devletinin başına çok halifeler geldi. Bunların hepsi, Abdullah bin Abbasın soyundan oldu.
24- Eshabından çok kimseye hayır dualar etmiş, hepsi kabul olunarak faydalarını görmüşlerdir. Hazret-i Ali buyuruyor ki:
Resulullah beni Yemene kadı [Hâkim] olarak göndermek istedi. Ya Resulallah! Ben kadılık yapmasını bilmiyorum dedim. Mübarek elini göğsüme koyup, (Ya Rabbi! Bunun kalbine doğru şeyleri bildir. Hep doğru söylemek nasip eyle!) buyurdu. Bundan sonra bana gelen şikâyetçilerden doğru olanı hemen anlar, hak üzere hükmederdim.
25- Nabiga ismindeki meşhur şair şiirlerinden birkaçını okuyunca, Araplar arasında meşhur olan (Allahü teâlâ dişlerini dökmesin) duasını buyurdu. Nabiga yüz yaşına gelmişti. Dişleri ak ve berrak, inci gibi dizilmiş dururdu.
26- Amcası Ebu Lehebin oğlu Uteybe, Resulullahı çok üzdü. Çirkin şeyler söyledi. Buna çok üzülüp, (Ya Rabbi! Buna köpeklerinden birini musallat eyle!) buyurdu. Uteybe, Şama ticaret için giderken bir gece arkadaşlarının arasında yatıyordu. Bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybeye gelince, kaptı parçaladı.
27- Acem padişahı Hüsrev Pervize iman etmesi için mektup gönderdi. Alçak Hüsrev, mektubu parçaladı ve getiren elçiyi şehid eyledi. Peygamber efendimiz bunu işitince, çok üzüldü ve (Ya Rabbi! Onun mülkünü parçala!) buyurdu. Resulullah hayatta iken Hüsrevi oğlu Şireveyh hançerle parçaladı. Hazret-i Ömer halife iken, acem memleketinin tamamını Müslümanlar feth edip, Hüsrevin nesli de, mülkü de kalmadı.
28- Allahü teâlâ, Habibini belalardan korurdu. Ebu Cehil, Resulullahın en büyük düşmanı idi. Kâbe-i muazzama yanında namaz kılarken, alçak Ebu Cehil, tam zamanıdır diyerek, bıçakla üzerine yürümek isterken, hemen geri dönüp kaçtı. Arkadaşları, niçin korktun dediklerinde, Muhammed ile aramızda ateş dolu bir hendek gördüm. Birçok kimse beni bekliyorlardı. Bir adım atsaydım, yakalayıp ateşe atacaklardı. Bunu Müslümanlar işitip, Resulullah efendimize sorduklarında, (Allahü teâlânın melekleri, onu yakalayıp parçalayacaklardı) buyurdu.
29- Resulullah efendimiz bir gün abdest alıp, mestlerinden birini giyip, ikincisine mübarek elini uzatırken, bir kuş geldi. Bu mesti kapıp havada silkti. içinden bir yılan düştü. Sonra kuş mesti yere bıraktı. Bugünden sonra, ayakkabı giyerken, önce silkelemek sünnet oldu.
30- Selman-ı Farisi, hak din aramak için, irandan çıkıp çeşitli memleketleri dolaşmaya başladı. Beni Kelb kabilesinden bir kervan ile Arabistana gelirken Vadi-ul kura denilen mevkide hainlik edip bir yahudiye köle diye sattılar. Bu da, akrabası, Medineli bir yahudiye köle olarak sattı. Hicrette Resulullahın Medineye teşriflerini işitince, çok sevindi. Çünkü, kendisi nasrani âlimi idi. En son rehberi büyük bir âlimin tavsiyesi ile, ahir zaman Peygamberine iman etmek için Arabistana gelmişti. O âlim, Resulullahın vasıflarını öğretmiş, Onun hediye kabul edip, sadaka kabul etmediğini, iki omuzu arasında mühr-ü nübüvvet olduğunu ve pek çok mucizeleri olduğunu Selmana bildirmişti. Selman-ı Farisi, Resulullaha sadakadır diyerek hurma getirdi. Resulullah onlardan hiç yemedi. Hediyedir diye bir tabakta yirmibeş kadar hurma getirdi. Resulullah efendimiz ondan yedi. Bütün Eshab-ı kiram da yediler. Yenilen hurma çekirdekleri bin kadardı. Resulullahın bu mucizesini de gördü. Ertesi gün bir cenaze defninde mühr-ü nübüvveti görmek arzu etti. Resulullah, bunu anlayıp mübarek gömleğini sıyırarak mühr-ü nübüvveti gösterdi. Selman hemen imana geldi. Birkaç sene sonra 300 hurma ağacı ile binaltıyüz dirhem altın ödemek şartı ile azat edilmesine söz kesildi. Resulullah bunu işitti. Mübarek elleri ile ikiyüzdoksandokuz hurma ağacı dikti. Ağaçlar o sene meyve vermeye başladı. Birini Ömer radıyallahü teâlâ anh dikmişti. Bu ağaç meyve vermedi. Resulullah efendimiz, bunu çıkarıp mübarek elleri ile tekrar dikti. Bu da hemen meyve verdi. Bir gazada, ganimet alınan, yumurta kadar altını Selmana radıyallahü teâlâ anh verdiler. Resulullaha gelip, bu gayet azdır. Binaltıyüz gram çekmez dedi. Mübarek ellerine alıp tekrar Selmana verdi. (Bunu sahibine götür) buyurdu. Yarısı ile efendisine olan borcunu ödedi. Yarısı da, Hazret-i Selmana kaldı.
31- Kureyş kâfirlerinden Velid bin Mugire, As bin Vail, Haris bin Kays, Esved bin Yagus ve Esved bin Muttalib, Resulullaha cefa ve eziyet etmekte başkalarından aşırı gidiyorlardı. Cebrail aleyhisselam gelip, (Seninle alay edenlere cezalarını veririz...) mealindeki Hicr suresinin 95. âyetini getirip, Velidin ayağına, ikincisinin ökçesine, üçüncüsünün burnuna, dördüncüsünün başına, beşincisinin gözlerine işaret etti. Velidin ayağına bir ok battı. Çok kibirli olduğundan, eğilerek oku çıkarıp atmak, kendine ağır geldi. Demiri topuk damarına batıp, siyatik hastalığına yakalandı. Asın ökçesine diken battı. Tulum gibi şişti. Harisin burnundan devamlı kan geldi. Esved bir ağaç altında neşeli otururken, kafasını ağaca vurup, diğer Esved de, ama olup, hepsi helak oldular.
32- Devs kabilesinin reisi Tufeyl, hicretten önce, Mekkede imana gelmişti. Kavmini imana davet için Resulullahtan bir alamet istedi. (Ya Rabbi! Buna bir âyet (delil) ihsan eyle) buyurdu. Tufeyl, kabilesine gidince, iki kaşı arasında bir nur parladı. Tufeyl, ya Rabbi! Bu alameti yüzümden giderip başka yerime koy. Bunu yüzümde görenlerden bazısı, kendi dinlerinden çıktığım için cezalandırıldığımı zannederler dedi. Duası kabul olup, nur yüzünden gitti. Elindeki kamçının ucunda kandil gibi parladı. Kabilesindekiler zamanla imana geldiler.
33- Hicretin yedinci senesinde Resulullah efendimiz, Habeş padişahı Necaşiye ve Rum imparatoru Herakliyusa ve Acem padişahı Husreve ve Bizansın Mısırdaki valisi Mukavkase ve Şamdaki valisi Harise ve Umman Sultanı Semameye mektuplar göndererek, hepsini imana davet etti. Mektupları götüren elçiler, gittikleri yerin dillerini bilmiyorlardı. Ertesi sabah, o dilleri söylemeye başladılar.
Molla Abdurrahman Caminin (Şevahid-ün-nübüvve) kitabında ve Yusuf-i Nebhaninin (Huccetullahi alel-âlemin) kitabında, Resulullah efendimizin daha nice mucizeleri yazılıdır.
Hz.Davut`a Verilen Mucizeler:
Allah mûcize olarak dağları, tasları, kuşları onun emrine vermiş. Yanık sesiyle Zebûr'u okumaya başlayınca, kuşlar havadan ağaçlara iner, hep birlikte, okunan Zebûr'u tekrar ederlermiş. Allah,O'na demiri ateşe sokmadan ve dövmeden istediği sekli verebilme mûcizesi vermiş. Yırtıcı hayvanlar, Davutun huzûruna gelip, ona tam bir bağlılıkla hizmet ederlermiş.
Elyesa\'nin Mucizeleri:
1-Eriha şehri ahâlisinin içme suları acılaşınca. Bunu duyan Elyesa acılasan suyun içine bir parça tuz atıp, Tatlı ol!' deyince, su tatlı ve lezzetli olmuş.
2-Borçlu ve dul bir kadın, Elyesa\'ya gelip, fakirliğinden şikâyetçi olmuştu. \'\'Evinde neyin var?\'\' deyince, kadın; \'\'Bir kaşık kadar yağım var. dedi. Elyesa, kadına; \'\'Git, o yağı bir kab içine koy.\'\' demiş. kadın da gidip yağı bir kabin içine koymuş. Elyesa mûcizesiyle o yağ o kadar artmış ki, pek çok kap yağ ile dolmuş. Fakir kadın bundan borçlarını ödediği gibi, zengin bile olmuş
hz Eyyub'un Mucizeleri:
1-Eyyub ayağını yere vurmuş... Biri sıcak, biri soğuk, iki pınar fışkırmış. sıcak sudan yıkanınca bedenindeki, soğuk sudan içince içindeki hastalıklardan kurtulmuş. Kuvveti geri gelmiş. Taze bir genç olmuş. Elinden alinmiş olan mallarını Allah geri iâde etmiş. Çok sayıda çocuğu olmuş, hatta ölmüş olan oğulları dirilmiş.
2.Eyyubun duâsı bereketi ile koyunların yünleri ibrişim olurmuş.
3.Eyyub, kavminin hâkimini îmâna dâvet ettiği zaman o da; " Evimdeki direklerin kalkarak havada durmasını senden mûcize olarak isterim." demiş. Eyyub duâ etmiş ve sonunda evin direkleri düşmüş ve ev havada kalmış.
4. Eyyubun duâsıyla çöldeki seraplar ve dumanlar su olurmuş.
hz Hızırın Mucizeleri
Hızır, otsuz kuru bir yerde oturduğunda, o yer birdenbire yemyeşil olurmuş. Öldükten sonra bile rûhu insan seklinde gözüküp, gariplere yardim edermiş.
hz Hud`un Muziceleri
inanmayanlar, Hud'a: 'Rüzgârı istediğin tarafa çevir!' demişler. Hûd duâ etmiş Allah da O'na; 'Ne tarafa istersen elinle işâret et!' demiş. O da eliyle işâret edince, rüzgâr istediği istikâmette esmeye başlamış. Büyük kayaların toprak olmasını istemişler. Hûd'un duâsı ile bu da olmuş. Bu mûcizeleri gördükleri hâlde hala inanmayan ahali, koyunların yünlerinin de ipek olmasını istemişler. Hûd yine duâ etmiş, koyunların yünü ipek hâline gelmiş
hz Ishak`in Mûcizeleri:
1.Hayvanlar açık bir dille O´nun peygamberliğine şehâdet ederlermiş.
2.Dua etmesi üzerine koca dağ yürümeye başlamış
3.Ishak eşeğine binip bir dağa çıkmak isteyince eşeğin ön ayakları kısalır, arka ayakları uzarmış. Dağdan aşağı inerken de tersi olurmuş.
4. Ishak duâ bereketiyle ölmüş hayvanları diriltirmiş.
5.Elini, sırtına koyduğu bir koyun, hemen kuzulaşmış daha sonra ard arda dokuz defâ yavrulamış.
hz ismailin Mûcizeleri:
1-Dikenli ağaçlardan çeşitli meyveler bitirmiş.
2-Cürhümileri imâna dâvet ettiği zaman, onlar kısır koyundan süt çıkarmasını istemişler. O da elini koyunun sırtına koyarak; 'Beni peygamber olarak gönderen Allahü tealinin ismi ile...' dediği anda koyunun memelerinden süt akmaya başlamış.
3-Kendisine misâfir gelen iki yüz Yemenliye ikrâm edecek bir şey bulamayınca çok mahçub olmuş. O anda duâ etmiş ve yanındaki kumlar un olmuş
hz Lut`un Mûcizeleri:
1-Bulutsuz yağmur yağdırmış. göğe işâret edince yağmur yağmaya başlamış.
2-duâsı bereketiyle otsuz bir dağda ot bitmiş.
3-Taslar, çakıllar ve kum tâneleri, Lut ile konuşmuşlar.
4-Kavmi, ona eziyet vermek için üzerine ufak taslar atarmış. Allah`in koruması ile hiçbiri ona dokunmazmış.
5-Üzerine yattığı taslar döşek gibi yumuşak olurmuş.
6-Lut, çok uzak yerlerde olan şeyleri görüp haber verirmiş
hz Zekeri ya`nin Mûcizeleri:
1-Kalemleri, kendi kendine Tevrâtı yazarmış.
2-Zekeriyyâ, Meryem\'i terbiyesi altına aldığı vakit, yazılması lâzım gelen kefâletnâmeyi, kalemsiz, hokkasiz yazmışlar.
3-Zekeriyyâ`nin diviti (kalemi) su üstünde kalırmış, batmazmış suya.
4-Ağaçlar, Zekeriyyâ`yla konuşurlarmış.
5-Zekeriyyâ su üzerinde yürür ve ayakları ıslanmazmış. Kendisi için suda yürümekle, karada yürümek arasında fark yokmuş.
6-Zekeriyyâ`dan mûcize istendiğinde yakınındaki ağaçlara eliyle işâret etmiş, hemen ağaçlar, köklerinden kopup, önlerine gelip kalırlarmış
hz Yusuf`un Mûcizeleri:
1-Yûsuf'un konuşması pek şirin, çok tatlı olduğu için, herkesin kalbi ona meyledermiş.
2-Yûsuf'un yüzü güneş gibi nûrluymuş. Hâtta bir kimse yüzüne bakmak istese, hemen gözlerini çevirmeye mecbur olurmuş. Bu nûrun tesiriyle, yâni başkasına sirâyetiyle huzûruna getirilen körlerin hemen gözleri görmeye baslarmış.
3-Yusuf, ağaç yapraklarını en pahalı kumaşa çevirirmiş.
hz Yunus`un Mucizeleri:
1-Yûnus baliğin karnında üç, yedi veya kırk gün yasamış.
2-Yûnus`un duâsı bereketiyle bulutlardan ateş çıkarmış.
3-Yûnus`un duasıyla dağdan su çıkarmış.
4-Yûnus peygamberliğini kanıtlamak için insanlara dağı işâret etmiş. Dağdan çıkan bir kocaman kertenkele dile gelerek; 'Ey insanlar! Biliniz ki, Yûnus Hak peygamberdir. Sizi Cennet'e, Rabbinizin mağfiretine devam ediyor.' diye konuşmaya başlamış.
5-Yûnus elini kapının halkasına koymuş, demir halka altın olmuş.
6-Yûnus odun olmadığı halde su üstünde ateş yakmış.
7-Yûnus güzel sesli olduğundan, tatlı sesli vahşi ve yırtıcı hayvanlara da tesir eder, onu dinlemek için etrâfında toplanırlarmış.
Yahya`nin Mûcizeleri
1-Birinci Herod'un emri üzerine askerler, Yahyâ`yi öldürmek için arıyorlarmış. Bu haberi duyan Yahyâ onlardan kaçıyormuş. Bu sırada bir kaya dile gelmiş: 'Ey Allah'ın peygamberi! Bana gel!' Yahyâ kayaya yaklaştığı zaman içinin kovan gibi oyulmuş olduğunu görmüş. O tasın içine girmiş. Yahyâ´nin pesindeki kâfirler o kayaya yaklaştıkları zaman, o kayadan kâfirlerin üzerine oklar atılmaya başlanmış. Bu durumu gören kafirler geriye dönüp kaçmışlar.
2-Yahyâ, peygamber olarak görevlendirilip Sam'a geldikten sonra insanlar ona; 'Gerçekten peygambersen , bize gündüz gözü ile yıldız göster.' demişler. insanların bu isteği üzerine Yahyâ duâ edince günesin çevresindeki yıldızlar görünmeye başlanmış.
hz Nuh`un Mûcizeleri:
1-Nuh bir beldede bulunan bütün tasları birden toprak yapmış. Bunun üzerine on iki kişi imân etmiş.
2-Uzakta bulunan ve gözle görülemeyecek şeyleri görüp haber verirmiş.
3-Susuz yerlerden su çıkarırmış.
4-işâretiyle ağaçlar kökünden sökülüp başka yere geçermiş.
5-duâsıyla kuru ağaçlar hemen meyve verirmiş.
6-duâsıyla bulutsuz olarak yağmur yağarmış.
7-Kum, toprak, kil gibi şeyler, onun duâsıyla yiyecek maddeleri hâline gelirmiş.
8-imân ederek gemisine girip tufandan kurtulan insanlar çok az olmasına rağmen, onun duâsıyla çok kısa zamanda çoğalarak artmışlar.
9-Eliyle yere diktiği bir ağaç fidanı o anda çeşitli renklerde meyve verirmiş.
fantastik edebiyata bayıldığımdan okurken çok eğlendiğim mucizelerdir. cidden muhteşem bi hayal gücü var bu hikayelerde ve resmen "yoktan" bi kültür yaratılmış, bence.
tolkien falan hep bu mucizelerden esinlenmiştir mesela.
islamın ana ve tek kaynağı olan Kur’an’da mucize sözcüğü geçmez. Kur’an’da “ayet (alamet/gösterge)” sözcüğü yer alır.(inanmayan açsın baksın arapça aslına)Bunları buraya yazarsanız akıllı bir adamda gelir:"kamera ile keşke çekselerdi de inansaydık mucizeleri dir."der.Bu sözde olduğu varsayılan mucizeler!uyuşturulmuş beyinler için çıkarılmıştır.Müslüman adam uyanık olur.Biri yanacak bir şey olmayacak biri ölüyü diriltecek.biri oturduğu yeri yeşertecek,son peygamber de göğe yükselecek yada ayı yaracak.Ve yine bu insanlar işkenceler görecek kabul görmeyecek savaşlar olacak.Bu inanmak mıdır?Allah sözleri ile insana tesir ettirir.Sen okursun ayetlere delillere bakarsın duruma şahit olursun.Sonra evet dersin ben artık müslümanım.Ne yazık ki bizde tüm müslüman geçinen toplumların ortak acısı cahilliğin getirdiği okumama,araştırmama ve her söyleneni doğru kabul etme hastalığı var.Allah bu iftiralardan arınıktır.Keza gönderdiği elçiler de öyle.Evet en büyüğü Kuran'dır.içinde yer alan sarsıcı ve düzeltici onarıcı ayetlerdir.
Not:Hızır mı oturduğu yeri yeşertiyor yoksa ibrahim peygamber mi?Bir karar ver yazar arkadaş.