aldığı eğitim, edindiği bilgi birikimi ve kültürel donanımı ile elit bir insan olduğu her halinden belli olmakla birlikte, olaylar ve durumlar karşısındaki tavrı ile görüşlerinin, mutlak doğrular olduğu savındaki kişileri betimleyen hoş bir deyimdir.
bu durum, sahip oldukları değerlerle vasatın biraz üzerine çıkan insanlarda başlayan ve onların gelişimine paralel gelişen bir hastalık gibidir. kişinin, sözü dinlenir olmaya başladığı anlardan itibaren, çevresinde türeyen kimi yalaka ve yardakçıların dolduruşlarının da bunda önemli katkıları olmakla birlikte, ana sebebi, kişinin kendine duyduğu aşırı güven oluşturur.
sonuçta orta yere, 'dediğim dedik çaldığım düdük' edasında, gençlerin görüş ve düşüncelerine 'sen kısa pantolon ile top koştururken bizler mürekkep yalamaktaydık' tavrında, çevresine negatif enerji yayan, donanımına yakışmayan bir aydın modeli çıkar. ne yazık ki bu hastalık, günümüz aydınlarının büyük bölümünü etkisi altına almış bulunmaktadır.
bu tür insanlar için altın değerinde bir atasözü vardır ki tadından yenmez;