Under the arc of a weather stain boards
Ancient goblins, and warlords,
Come out the ground, not making a sound,
The smell of death is all around,
And the night when the cold wind blows
No one cares, nobody knows.
I dont want to be buried in a pet sematary
I dont want to live my life again,
I dont want to be buried in a pet sematary
I dont want to live my life again.
Follow victor to the sacred place
This aint a dream, I cant escape
Molars and fangs, the clicking of bones,
Spirits moaning among the tombstones,
And the night, when the moon is bright,
Someone cries, something aint right.
I dont want to be buried in a pet sematary
I dont want to live my life again,
I dont want to be buried in a pet sematary
I dont want to live my life again.
The moon is full, the air is still,
All of the sudden I feel a chain,
Victor is grinning, flesh rotting away,
Skeletons dance, I curse this day,
And the night when the wolves cry out,
Listen close and you can hear me shout.
I dont want to be buried in a pet sematary
I dont want to live my life again,
I dont want to be buried in a pet sematary
I dont want to live my life again, oh, no, oh, no
I dont want to live my life again, oh, no, oh, oh
I dont want to live my life again, oh, no, no, no
I dont want to live my life again, oh, oh
önce tombul kedisini sonra küçük oğlunu kitabın sonunda ise karısını tekrar dirilten bir adam... nasıl mı?
hatırladığım kadarıyla:
yeni taşındıkları kasaba da eskilerden kalma bir mezarlık ve buranın öyküsünü bilen bir ihtiyar vardır. bir gün çocuklarının çok sevdiği miskin kedi kamyon çarpması sonucu nalları diker. adam çok üzülür ve o sırada ihtiyar devreye girer. "gel senin bu kediyi hayvan mezarlığına gömelim sabaha turp gibi geri gelmezse şerefsizim." der. geceleyin mezarlığa doğru yola çıkarlar ve adamın dediği olmuştur kedi turp gibi fakat biraz dengesiz olarak geriye gelmiştir. daha sonraki günlerde ailesiyle mutlu bir hayat sürdürürken küçük oğulları bir kamyonun altında kalır ve ölür. adamın aklına hemen mezarlık gelmiştir ve oğlunun cenaze töreninden sonra hazırlıklara başlar. o akşam oğlunu mezardan çıkarır, hayvan mezarlığına gömer. bizim evlat sabaha geri dönmüştür fakat saldırgan bir biçimdedir. gider komşu ihtiyarı öldürür evde yangın çıkarır. bu sırada adamın karısıda yangında ölür. oğlunu ise tekrardan kendi elleriyle öldüren adam bu sefer karısının cansız bedenini kapıp uzaklaşır. evet onu da hayvan mezarlığına gömmüştür. sabah adam kahvaltısını yapmaktadır ve arkasında bir ses "selam aşkım ben geldim." der.
pencerenin açık kalması hasebiyle odaya doluşan kelebek-sinek-böcek triosu ile verilen anlamlı mücadele sonrası odamdır an itibari ile, 12 yeşil tipsiz uçan bişi, 3 tanee kelebek 4 tanen hamam böcüğü leşi... çok zaiyat verdiler umarım gelmezler artık...
lan bi adam vardı korku romanları yazıyordu adı neydi dememe sebep oldu. bir korku romanıdır. korkunç da sayılabilir.
baştan edit: yazarı stephen king' tir.
beni erkek evlat sahibi olmaktan soğutan gayet başarılı bir film. kitabını okumadığım için başarılı mı uyarlanmış başarısız mı bilemiyorum. ama ben aradığımı buldum kendi adıma. sürpriz falan da var az biraz. en azından "kotarıyor".
stephen king tarafından yazılan, korku-gerilim tarzı romandır. filme uyarlama tecrübesi ise flash tv canlandırmaları tadında olmuştur.
''ölümden sonraki yaşamı merak etmek onlara pahalıya mal olacaktı...''
stephan king' in olmazsa olmazıdır. filmin en can alıcı yeri ise adamın kendi çocuğunu yeniden canlandırma çabasıdır.
--spoiler--
içinizde kalacak sahnelerden birisi de çocuğun hayvan mezarlığından çıktıktan sonra babasını öldürmek isterken,babasının ayağını arka bileğinden kesmesidir
--spoiler--
bir spephan king eseri. kitabı müthiştir okunasıdır ama filmi bekleneni verememiştir. yani böyle bir kitaba daha güzel bir film yakışabilirdi. ayrıca kitapta olup filmde olmayan olaylar var. mesela filmde jud'un karısı norma'yı göremedik çünkü filmde yoktu. ayrıca gage uçurtma uçurulken araba çarpmamıştı kitabında. film her ne kadar dandik olsada insanda korku izlenmi bırakıyor yinede korkunçtu...
korku romanlarının başyapıtı, stephenn kingin en çok bilinen romanlarından.
son 200 sayfasını bir günde okumuştum. ilk 70-100 sayfa çok akıcı ve tıpkı medyumda ki gibi olacak korkulu olayların habercisi. her şey güzel gidiyordur ve özenirsiniz keşke benim de böyle bir ailem olsa gibisinden. louis, rachel, annie ve gage...
eve taşındıkları gün tanıştıkları komşu jud ve norma ile geçirilen zaman da çok iyidir. çok iyi anlaşırlar. ancak her şey annie'nin lanetli kedisi church'un ölümüyle başlar ve son sayfaya kadar sürecek gerilim olayları art arda gelişir...