hayattan alımını almış, ardı ardına kötü şeylerle, ihanetlerle, hayal kırıklıklarıyla karşılaşmış, 'sen de mi? yok artık?' dedirtecek olayların hayatının bir rutini haline gelen bünyenin; artık hayattan bir beklentisi olmaması, gelişebilecek sonuçlardan kötü olanının olcağına inanması, oysa sadece hayat tecrübelerine dayanarak davranıyor olması neticesinde çevre tarafından yediği yaftadır, sıfattır.
şahsımın kanaati bu kişilere 'pesimist' değil 'gerçekçi' şeklinde seslenilmesidir.
-"yüzünün yarısını bana vereceksin!"
yüzümün bir yarısı intihar eden sevgilimin peşinden gitti. öte yarısı film artisti olmak için evden kaçtı.
-"ellerinden biri benim olsun!"
ellerimden biri en büyük aşkımın saçları arasında kayboldu. ötekisi hapse girdi.
-"çocukluğunun en güzel günlerini bana armağan et!"
çocukluğumun en güzel günlerinden bazılarını kurtlar yedi. geri kalan kısmını ise çocuk esirgeme kurumuna bağışladım.
-"umutlarının aynısından bana da ısmarla!"
umutlarımın bir kısmından hüznüme şahane bir sos hazırladım. arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim.
-"hiç kimsenin bilmediği yerlere gidelim!"
hiç kimsenin bilmediği yerlerin bir bölümü düşler altında kaldı. diğer bölümlerin inşası sürmekte.
-"herşeyini bana anlat!"
herşeyimin bir parçasından trajedi imal ettiler. boşta kalanlarını da sucuk yaptılar.
-"kalbinin temizliği için gündelikçi olabilirim!"
kalbimin temizliğinin bir katıyla uzayın sonsuzluğu ilgileniyor. öte katlarında zaten belalı yalnızlıklar yaşamakta.
-"hiç ayrılmayalım!"
ayrılıkların çoğunluğu ruhun iklim şartlarından: sen karasalsın, ben ılıman. ayrılıkların azınlığı bitki örtüsünden: sende kaktüsler var, bende plastik vazo çiçekleri.