ne yapılırsa yapılsın,hedeflenen sonuca ulaşılamayacağı anlaşılan ya da sanılan umutsuz durumlarda bünyenin verdiği olumsuz tepki...vazgeçişin gönülden olmayanı
çocukken bir kavgaya tutuşulup şamar yendiğinde dile getirilen ve hep de işe yarayan durumdur. şamarı atan sorar hatta. ''pes ediyon mu lan?'' diye. eğer pes ederseniz şamardan kurtulursunuz. hatta beş dakika sonra size şamarı basan deyyusla kanka olur atçılık bile oynarsınız. ama pes etmemekte direnirseniz şamarın alasını yer ve ağlayarak eve gidip bir de üstüne annenizden temiz bi sopa yersiniz. aslında anneniz ders alıp bi daha dayak yemeyesiniz diye değil ''benim oğlum nasıl dayak yer? komşuların yüzüne nasıl bakarım ben artık?'' diye düşündüğü için basar sopayı.
güneşin batışını engelleyemeyeceğinizi farketmek gibi, ya da beklentilerinizin saçma olduğunu anlamak gibi. bir beceriksizlikten ya da kayıptan daha öte bir şeydir genelde.
üzerinde uzun zamandır beyinsel, bedensel, duygusal veya düşünsel olarak çalışılan bir olgudan vazgeçilebileceğinin ( geçici olarak ya da olmayarak) anlaşılması üzerine gerçekleştirilendir. pes etmek ne kadar kafaya konarak da yapılmışsa ortada bir kayıp ve beraberinde getirdiği bir umut enkazı vardır. fakat çoğu kez umut yıkılıp, beyinle kalp bu enkazın altında kaldığından zihin ve beden bağışıklık kazanmış olup, yoluna devam etme cesaret ve gücünü bulabilmektedir kendinde.
acının, sıkıntının en yoğun olduğu ve artık karşı koyulamaz bir noktaya geldiği anda kişi pes eder. savaşmaktan, çaba sarfetmekten yorulmuştur ve gücü kalmamıştır.
bazıları için zor kabullenilecek durumdur, ama mantıklı olan da zarar görmeden bırakmayı bilmektir, hisleriyle hareket eden zaten baştan kaybetmeyi göze almıştır kaybetmekte yaşamın renklerindendir her tuvalde olması gerekir.
güçlü olmaya çalışmak için bile gücünün kalmaması, artık gözden akan yaşları dindirme gereği duyulmaması, acı çekmeye kendini teslim etmek... savaşmaktan bıkmak, her şekilde kendinizin değil bir şekilde sizinle oynayan tanrının kazanacağını farketmek, ve daha fazla çabalayamamak.. bırakmak herşeyi yarıda, hatta yaşamayı bile bazen...
i'm not living, i'm just killing time demek istiyorum......
sonuna kadar savaşırsın, bazen bir duygudur bu savaştığın bazen insandır. bu savaşların çoğundan alnın akıyla çıkarsın tabi bazen yenilebilirsin. sonuç ne olursa olsun kim ne dersin her savaştan biraz daha güçlü çıkar insan. savaş dediysem kavga dövüş değil her hangi bir mücadeleden bahsediyorum.
bir sevdiğini morgda gördüğünde diz bağların çözülmesin diye verirsin mücadeleni.
ilk aşkının dudaklarında dudaklarını gezdirmeden önce heyecandan ayarlamakta güçlük çektiğin nefesini soğuk kanlılıkla solumaya çalıştığın gibi.
aynı hatun seni terk ettiğinde duvarları yumrukların ile parçalamamak için verirsin mücadeleni başarırsın belki gerçi sabah uyandığında her şey normalmiş gibi davranmaya çalışırken harcadığın çaba bir türlü tatmin etmez ama seni.
trafikte ilk kez polis çevirdiğinde üstüne bir de sarhoşsan, alkol aldınız mı sorusuna kelle olmana rağmen kenan ışık kadar ciddi bir şekilde "hayır memur bey" deyip kayan gözlerini her şeye rağmen sabit tutmak için verdiğin mücadeleyi ve daha nicelerini verirsin bu hayata.
bunlar pes ettirmez ama adamı hayattan. en azından beni ettirmedi şu güne kadar lakin dün anladım beni pes ettirebilecek tek bir şey var dünya da o da benim zira ben istemediğim sürece pes etmem mümkün değil. dünya da bir başına kaldığını anlarsın ama devam edersin yaşamaya, siktiğimin matematik vizesi sonucu için pes edersin ama her şeyden bir anda.