persona

entry86 galeri5
    36.
  1. carl gustav jung'un ortaya attığı maske psikanalitik teoremi okunmadan, hakkında yüzeysel tanımlamalara gidilmesinin yanlış olduğu film. bunla beraber, başarılı ama sükse sahibi bir yapım değildir.

    persona teorisinde jung, bireyin toplum tarafından kendisine yüklenen gelişim ödevleri ve rolleri hasebiyle geliştirdiği ve sürdürmek zorunda olduğu bir üst benlikten söz eder. bu benlik, yapmacıktır ve zorunludur. sosyallik barındıran bu maske, bireysel içselliği törpüler. öte yandan aslolan doğanın içerisinde toplum tarafında izole edilmeye sebep olacak pekçok nüans barındıran diğer benlik ise, bastırılmaktadır. insan doğası, bu iki tabiattan, toplumca yaşatılması istenenin hükümranlığı altındandır. jung'un maskesini ingmar bergman'ın metrajından izlerken de, bu içsel benliğin haykırışı daha filmin başında açığa çıkıyor.
    filmdeki başrol oyuncumuz olan elisabet,(liv ullmann) toplumca kendisine dayatılan oyuncu doğasını artık daha fazla taşıyamaz ve anormal bir kahkaha patlatıverir. bundan sonra açığa çıkan ikincil benliğini, sadece susarak etrafını kavramada kullanır. bu yolda tedavisini üstlenen hemşire alma( bibi andersson) da, kendisine yardım etmeye çalıştığı evrelerde, samimice içini döker. kadınlardan birinin farklı bir yaşamı dinlemeye, diğerinin de içindekileri dökmeye ihtiyacı vardır.
    ne var ki, elisabeth'in mektubu ikilinin arasını açar. takibenki pasajlarda, 66 yapımı bir film noir'in sadeliği ve detaycılığı izleyici içine çeker. teoreme vakıf olunduğu takdirde: "ne yapıyor bu kadınlar yahu?" denmeksizin, filmin ambiansına adapte olunabilir.
    1 ...
  2. 35.
  3. Bergman ın gitgide sindirilen sindirildikçe sevilen filmi. Hele bi tokat sahnesi vardır ki holywood ın testere gibi şiddet istismarı yaptığı filmlerdeki sahnelerden bile çok daha etkilidir, sıkıcıdır çünkü bergman olayları çekmez psikolojiyi çeker, duyguları çeker şiddeti çekmez acıyı çeker.
    1 ...
  4. 34.
  5. bir halta yaramayan ama sanat filmi seven entellerin bittiği filmdir. marjinal olmaya gerek yok. sıkıcı ve kopuk filmdir.
    1 ...
  6. 33.
  7. izlenmesi vakit kaybından başka bir şeye sebebiyet vermeyen psikolojik film.
    1966 yapımı olduğunu düşünürsek, güzel diyebiliriz tabi.
    1 ...
  8. 32.
  9. --spoiler--
    “… böyle olmak zorunda mıydı? Yalan söylememek, gerçeği söylemek, dürüst davranmak gerçekten bu kadar önemli mi? insan aklına geldiği gibi konuşmadan yaşayabilir mi? Yalan söyleyip kıvırmadan, bahane bulmadan. insanın kendisini biraz bırakması, boşvermesi, yalancı olması, daha iyi değil mi? “
    --spoiler--
    1 ...
  10. 31.
  11. ilk sahnelerdeki profil çekimleri çok iyi olan 1966 yapımı film. en iyi yönetmenlik ve en iyi oyunculuk ödülünü almıştır.
    1 ...
  12. 30.
  13. --spoiler--
    varolmanın umutsuz düşü. var gibi olmak değil, var olmak. her an bilinçli, aynı zamanda kendin için olduğun insanla diğerleri için olmanın farklılığı. baş dönmesi hissi ve sonunda yorgunluktan ölme isteği. içinin görülmesi, kesilip biçilmek, hatta hatta yok edilmek. her ses bir yalan, her jest sahne, her gülümseme bir tuzak.intihar mı? hayır!(...) ama gerçek kan kırmızıdır, saklandığın yerde kalamazsın. hayat her şeyin içine sızar.
    --spoiler--
    3 ...
  14. 29.
  15. --spoiler--
    ...intihar etmek mi?

    Hayır bunu yapamazsın ama hareket etmeyi reddedebilirsin, konuşmayı reddedebilirsin,o zaman en azından yalan söylemezsin. Böylece düşünceye dalıp, kendi içine kapanabilirsin. Artık rol yapmaz, herhangi bir maske takmaz ve yalancı davranışlarda bulunmamış olursun.

    --spoiler--
    2 ...
  16. 28.
  17. (bkz: carl gustav jung) a dayanarak,
    (bkz: ingmar bergman) a dayanarak,
    (bkz: david lynch) ile oluşmuş muhteşem üçlüdür bana göre.

    bergman persona'yı çekmiş ve david lynch de bu dehadan etkilenerek ve esinlenerek (bkz: mulholland dr) filmini çekmiştir.
    2 ...
  18. 27.
  19. ingmar bergman ın harikulade izlenilesi filmi.
    0 ...
  20. 26.
  21. kelime anlamına bakıldığında dahi mesele anlaşılabilir bir hal alacaktır. bergman'ın tanrı'yı bir kenara bırakıp toplum ve insan, kişi ve kendisi gibi konulara yönelmesinin sonucunda ortaya çıkan bir filmdir. elbette "sessiz kalan tanrı"yı da unutmamıştır yer yer ancak genel hatları ile film bahsini ettiğim konu etrafında dönmektedir. filmde ontolojik kaygıların varoluşsal sancılara dönüşü ve insanın kendisi ile olan-evren ile olan çatıması yansıtılmaktadır bir tutam heidegger bir tutam sartre katılmış ve film sonlarına doğru "farkına varma" durumuna geçmiştir. insan bir bakıma olanı kabul etme ve çatışma sürecini sindirme eğilime girmiş, us ile saçma (absurte) arasında köprü kurup kendisini en baştan tanımlamıştır. işte filmimiz de buna benzer bir durumu anlatmaktadır.
    1 ...
  22. 25.
  23. ingmar bergman izlemeye başlamış azizim personayı da izlemiş elbet. oturmuş saatlerce bakmış ekrana. elisabethin içinde kendini görmek için. onun personasını yakalamak için. ama Alma ondan önce yakalamış. tutmuş bırakmamış hatta öyle bir yansıtmış ki azizime tekrar tekrar izlemeye ant içmiş elisabet ile alma nın rüyasını.
    2 ...
  24. 24.
  25. kişilerin gündelik hayatlarında kullandıkları maskelere verilen isimdir.
    1 ...
  26. 23.
  27. ingmar bergman'ın doruk noktasıdır. 1966 yılı için olağanüstüdür. film şeridi olarak baktığınızda o her kare bir fotoğraf değeri taşır. görüntü yönetmeni sven nykvist'in oyuncular liv ulmann, bibi andersson'un ve tabiki bergman'ın konsantre karışımıdır.
    3 ...
  28. 22.
  29. --spoiler--
    Benim anlamadığımımı sanıyorsun; var olmak denilen o umutsuz düşü; olur gibi görünmek değil var olmak. Her an bilinçli, tetikte; aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma. Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık. Ele geçirilmek eksiltilmek hatta belki de yok edilmek, her kelime yalan her jest sahte. her gülümseme Yalnızca bir yüz hareketi. Intihar etmek; hayır fazlasıyla iğrenç, insan yapamaz. ama hareketsiz kalabilir susabilir hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip içine dönebilir, o zaman rol yapmaya gerek kalmaz. Birkaç farklı yüz taşımaya ya da sahte dostlara. böyle olduğuna inanır insan ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum elizabeth susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. Isteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın hayranlık duyuyorum. Bitene kadar oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.
    --spoiler--
    7 ...
  30. 21.
  31. biri konuşur, karşı tarafın yüz ifadeleri değişir.

    davranışla içsel benliğin çatışması mimiklere yansır, ama yansıyan ayna yanlıştır, görüntü başka bir aynada doğar, çünkü kişilik bölünmüştür.

    izlediğim en mükemmel film olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
    0 ...
  32. 20.
  33. kişilik/ kişilik çatışması/ benlik/ benlik yitimi/ yabancılaşma/ yalnızlık gibi psikolojik temelleri son raddesine kadar içeren bergman yapıtı. psikolojide anlatılır durur, hani kendi aralarında evcilik oynayan çocuklar vardır ya onların dünyaları kendi halindeliği fazlaca yansıtır. toplumda da insanların durumları böyledir, biraz maske altında şekspir'in zikrettiği gibi bize düşen rolü oynarız. kesinlikle, herkeste yapılan her hareketin izlendiğini sanma söz konusudur. yahut, bir kişi diğer insanı temelde refereans alabilir. bazen bu alış olması gerektiğinden fazla olur. abiyi veya şu iş hayatında çok başarılı olan dostu örnek almak gibi...
    bergman'ın aynı şekilde bir evlilikten manzaralar'da da psikolojik ve sosyolojik tespitleri harmanladığına tanık olmuştuk. orda da kadın kendisi için yaşamıyordu. kocası için yaşıyordu, ya da etraf/ çevre/ aile ne der diye. bergman ustanın psikolojik çözümleri hayat tecrübesi koktuğu kadar, psikolojiyle ne kadar içli dışlı olduğunu da gösteriyor.
    persona'ya sadece film olarak bakmamalı bu açıdan. işin sinema değeri kuşkusuz büyüktür lakin bir psikolojik çıkarım ve analiz dersi de vardır. bu bağlamda içinde içindekiler olduğu söylenebilir.
    10 üzerinden 8!
    1 ...
  34. 19.
  35. mükemmel bir mozilla firefox tema uygulaması. tv dizilerinden futbol takımlarına kadar her türlü konuda temalar bulunmakta. merak edenler için:

    http://www.getpersonas.com

    tavsiye edilir.
    1 ...
  36. 18.
  37. maske demektir. ingmar bergman'ın filmi için bu en azından ne olup bittiğini özetler. seyredilmeden önce soren kierkegaard'ın kaygı kavramı adlı kitabı okunursa daha çok şey anlaşılacaktır. toplumda herkes seyredildiği kaygısıyla hareket eder ve bunu anlatmanın sinemadan daha iyi bir yolu yoktur. zira sinema zaten temelde bir tür röntgenciliktir. filmin sonlarındaki tam ters açıdan sahne tekrarı da bunu kanıtlar aslında. iki farklı açıdan iki farklı hisse kapılırız. kim tarafından gözleniyorsak ona göre hareket etme kaygısı içindeyizdir. ayrıca bunu seyreden the other woman, mulholland drive, lost highway, fight club gibi filmleri seyretmeden de edemezmiş...
    4 ...
  38. 17.
  39. yaklaşık kırk beş yıl önce çekildiğini inkar edercesine yepyeni duran bergman başyapıtı.
    asla kendi gibi olamamış hep olması gerekeni yapmış ve yaşamış olan bir aktris bir gün oyunun orta yerinde donakalır ve bir daha konuşmaz.*
    1 ...
  40. 16.
  41. filmin henüz başında geri sayım yapılıyor. o arada kalkmış siki de gösteriyor seyirciye. adeta sıkı durun az sonra sikicez sizi der gibi. film devam ediyor etkileyici sahneler ardarda sıralanıyor. masaya çivilenen el sanki filmin özeti. kritiğini yapmak uzun iş. izlemek lazım. varoluşçuluk, absürdizm, freud vs herşey bu filmde.
    2 ...
  42. 15.
  43. 14.
  44. persona bergman'ı bile aşan bir eserdir. 21. yüzylın başyapıtlarından biridir.
    1 ...
  45. 13.
  46. enteresan bir şey. gerek senaryosu gerekse sunduğu sahneler ile bambaşka bir yere koymak gerekir persona'yı.

    -----------------------------------------------

    Duvar yalnızlığı, ağaçlar ise insanları/toplumu ifade eder. Zindan filminde, rüya sahnesinde ağaçları insanlar olan orman tasviri vardı mesela. Ayrıca parça parça gösterilen sessiz film de, Zindan'da izleniyor.
    Çocuk annesi tarafından izleniyor, burada filmin sonuyla alâkalı ipucu da var!

    Filmi tekrar izlemeye kurulduğumda notlar tutayım dedim, ilk kez. Yukarıdaki son not, filmin giriş kısmının da sonunu belirtiyordu sanırım. Zaten esas hikâyeye yapılan girişle ben de kendimi kaptırmış bulunuyordum o şiirselliğe.

    Persona'yı anlatırken yabancılaşmaya, iletişimsizliğe, iki yüzlülüğe değinebilirim. "Yaşamak istenen hayat" ile "yaşanması dayatılan hayat" farkı üzerine de değinilebilirim...

    Ben naçizane, Persona'nın içerdiği müthiş estetiğe ışık tutmak istiyorum; Sven Nykvist'in elinin değdiği belli olan görüntülere... iki kadın ve bu iki münzeviyi barındıran bir ada-yaban çileği bahçesi smile.gif- var elimizde. Bir düşünelim; adanın tabii güzellikleri ile izleyiciye hoş bir görsellik sunulabilir mesela. Tamam buna basit diyelim, amenna. Peki evin içinde ve sadece aynı masada oturan iki kadını içeren sahnelerde nasıl bir vurgu yapılabilir izleyiciye? ilerletelim; bir rüya, bir fısıldayış ya da bir kavga, bundan daha estetik bir şekilde sunulabilir miydi acaba? Renksizlik, bir filme bu kadar mı yakışır? Filmin içerdiği estetik -ve daha da ileri gidersek erotizm- yazıya dökülebilecek bir mahiyette değil, ya da ben beceremiyorum bunu.

    http://img338.imageshack....na1966dvdripxvidaczk2.jpg

    iki kadın ve bir ada diyorduk, gelelim o iki kadına... Siyah-beyaz bir filmde, gözlerindeki parıltıyı ya da solgunluğu bu kadar iyi ifade edebilen oyuncular çok yoktur ortalıkta sanırım. Liv Ullmann bir pandomim sanatçısı gibi, eğer sessiz sinema döneminde yaşasaydı yine ne kadar büyük bir oyuncu olabileceğini kanıtlarcasına enfes. Ürkeklik, kabullenme, kızma, sevinme, korkma ve daha nice hâli gözünü kırpmadan -evet, kırpmıyor- bize iletiyor. Bibi Andersson ise, yaşama sevincini yitirmek üzere bir hâlde, özlemleri ve pişmanlıkları olan, ve bunlardan da mühimi müthiş bir kıskançlık -gıpta etmek mi demeliydim?- içeren rolüyle inanılmaz başarılı.

    Maskeler düşüyor, sonrasında ise yeni maskelere yönelmek kalıyor herkese...

    http://img338.imageshack....na1966dvdripxvidacqb0.jpg

    --------------------------------------

    şurada güzel bir incelemesi var;

    http://forum.divxplanet.c...ndex.php?showtopic=124120
    7 ...
  47. 12.
  48. ''bütün endişelerimiz ihanete uğramış.. düşlerimiz, bu anlaşılmaz vahşet, kaybolan şeyler için duyduğumuz korku ve dünyavi koşullarımızın acı dolu ağırlığı yavaş yavaş dünya dışı bir umudu olarak kristalize oluyor. inanç ve şüphelerimiz karanlığa karşı sesiz bir çığlık ve sessizlik, farkedilmişliğimizin en müthiş kanıtı.''

    başkalarının huzurundaki varlık ile kendi içindeki varlık arasındaki yarılmayı, ayrılmayı anlatan bergman filmi.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük