persona

entry86 galeri5
    51.
  1. n0n gratasiz bir hic... di mi la yapraaam...
    2 ...
  2. 52.
  3. ingmar bergman'ın en iyi filmi demenin doğru olup olamadığını bilemediğim filmdir, film demek de pek yakışık almıyordur açıkçası.

    toplumun çarpık yapısına karşı gayet güçlü bir karakterdir elisabeth fakat gerçek olamayacak kadar da kurgusal bir karakterdir. alçakça ilişkilere bir tepkidir elisabeth'in duruşu. alma ile olan ilişkisi tek taraflı mıdır, etkilenmiş midir ondan yoksa sadece incelemeye mi çalışıyordur bilinmezlikleri ile hayata tutunur film, izleyiciyi sardığı nokta ise alma'nın plajda yaşadığı alemdir. toplumun zaafları vardır ve bunlar iyi değerlendirilmiştir.
    2 ...
  4. 53.
  5. geçmiş zamanın fight club'ı.

    Kadın içinde kadın. Film içinde filmdir. Bir Bergman şaheseridir.
    Bergman'ın ne büyük bir usta olduğunu göstermektedir. Bu filmdeki yakın plan yüz çekimleri. Aradan yıllar geçmesine rağmen hala muhtelif sinemacılar tarafından taklit edilmektedir efenim.

    --spoiler--
    Varoluşun umutsuz düşü: Var gibi olmak değil, var olmak.
    --spoiler--
    1 ...
  6. 54.
  7. Eger migreniniz varsa siddetle tavsiye ettigim film.

    Sonra patlasin isiklar, bagirsin duvarlar filan.

    Izleyip iskence etmeyin kendinize bi bok anlamiyor insan film bitince zaten.
    1 ...
  8. 55.
  9. dün itibariyle raflarda yerini almış cd'nin sahibi grup. harun sönmez'in nemrud adlı gruptan sonraki yeni projesi. inanılmaz güzel ve dinledikçe güzelleşen 5 şarkılık albümlerinin adı ''önce''. progressive ve deneysel olan bu albümü eski nekropsi'yi sevenlerin kaçırmaması gerekir.

    https://www.ttnetmuzik.co...girisi#/album-Once-307655
    1 ...
  10. 56.
  11. izmirli bir progressive rock grubu var. oyuncak diye bir şarkıları da varki çok beğenerek dinliyorum. siz de dinleyin.
    1 ...
  12. 57.
  13. Bu kadar çok beğeneneninin olduğunu görünce zekamdan şüphe etmeme sebebiyet vermiş filmdir.
    Bi sikim anlamadım amk.
    Malım ben amk.
    2 ...
  14. 58.
  15. 59.
  16. bergman'ın en iyi filmi... ve bu konuşma bir anımsamadır:

    Her sabah uyandığımda hayata karışmak için özel bir çaba sarfediyorum. Yüzüme taktığım maske mi gerçek, yoksa altında saklı olan ve benim 'ben' demekten çekinmediğim varlık mı? Her şey sahte, gerçekten nasıl güldüğümü bile hatırlamıyorum. Yüzüm, gülüşüm, bakışlarım önceden tasarlanmış, dış dünyadan korunmak için bir kabuk gibi kullanıyorum onları. Sesime bile dayanmam mümkün değil, var olmak istiyorum ama varlığımın bedenimde bir basamak daha yükselemeyeceğini, öne çıkamayacağını biliyorum. Kendimi gerçekleştirmek yerine 'gerçekmişim gib' davranarak devam edemem. En iyisi susmak ve dinlemek, belki gerçekten dinlemeyi başarabilirsem -insanların asla yapmadığı gibi- başkalarının maskesini düşürebilirim, bir an bile olsa samimiyet ve masumiyet görmek için maskemin dilini kesebilirim. Sustum artık, sadece dinliyorum, başkasını canlandırmaktan vazgeçtim, bana önce kendinizi, sonra da beni verin.
    4 ...
  17. 60.
  18. Bu filmde benim anlayamadığım, kaçırdığım bir şey olmalı. Herkesin bu kadar hayranken benim bir şey anlamamamın
    başka bir açıklaması olamaz.
    1 ...
  19. 61.
  20. Bakkal refik abiye farklı, tribal sevgilimize farklı, psikopat patronumuza farklı, hatta ailemize bile farklı davranmamızı sağlayan psikolojik olgudur. Eğer persona sosyal hayatta dominant özellik gösterirse entropi meydana gelir. Entropi ise maskenin gerçek kişilikten taşması halidir. ''Ben kimim ?'' sorusuna cevap alamamaktır.
    Kişisel görüşüm; persona'yı kontrol edebilmektir. Hayatı çok kolaylaştırır. Ama persona sadece dışkaplama değildir, bu yüzden kontrol edilmesi de zordur. Değer yargılar ve kaygılar buna izin vermez.
    8 ...
  21. 62.
  22. Toplumun, geleneklerin ve bireyin içsel arketipik gereksinimlerine, beklentilerine yanıt olarak bireyin takındığı maskedir. Genellikle, toplum tarafından verilen rollerdir. Maske kullanmanın amacı diğer insanlar üzerinde belli bir etki bırakmak ve gerçek kişilik özelliklerimizi saklamaktır. Persona, bir tür toplumsal kişiliktir ve bireyin çevreye gösterdiği yönleridir. Sahip olduğumuzla dışa gösterdiğimiz özelliklerimiz genellikle iki uçtur. ( Maske bizim öznel kişiliğimizle karşıttır. ) Bu süreç içerisinde kendimize ait bir çok özelliğimizi kaybederiz. Kendi kişiliğimize zaman içerisinde yabancılaşırız. Eğer ego persona ile katı bir özdeşleşme kurarsa, o zaman ortaya gerçek duygularından çok oynadığı rolün gerçek kişiliği olduğunu sanan bir kişi çıkar.
    2 ...
  23. 63.
  24. iki adet allahsız olması muhtemel hanımın birbilerine yaptığı çirkin şeyleri anlatıyor falan. yine ateistlerin sevdiği filmlerden. geçiniz...
    1 ...
  25. 64.
  26. bergman'ı anlamak için izlenmesi gereken ilk filmdir zannımca. biraz fikir edinmekle başlayabilirsiniz.
    1 ...
  27. 65.
  28. Genelde filmlerde kurgu bütünlüğü olduğu sürece gerçekçilik aranmamalı. Fakat bergman bu filmde tamamen jung'un maske fikrini işlemeye çalışmış. Fakat tam olarak başarılı olamamış. Jung'un maske fikri Freud'un psikoloji anlayışından farklı olarak daha çok, psikiyatrik hastalarda dahi, ivmeli geçişleri öngörür. Filmde geçişler fazla süreksiz olmuş. Bu yanıyla eksi puan alıyor.

    Özgünlük, oyunculuklar vs. çağına damga vurmak için geri kalan her şey tam olarak mevcut filmde. Dikkat etmeli ama tam dedim, çağının sinema ruhunun kabına sığmamış taşmış demedim. ilk yüzü zorlayabilir sinema tarihinde.
    1 ...
  29. 66.
  30. Bir tek dahi müstehçen sahne, çıplaklık koymadan çekilmiş en erotik sahnelerden birini barındıran efsane film.

    Hem önce seviştiler sonra sevdiler kendi maskelerinden arınmış bir şekilde birbirlerini. Sevişme de beyinlerde oldu sevme de. Maskelerini çıkartabildikleri kadar anladılar birbirlerini, öldürebildikleri kadar canavarlarını, birbirlerinin olan ruhlar yarattılar. Jung ekolünün temsili olan en başarılı filmdir. Fakat o bile tam anlayamadı kendi hemşerisini.

    Aşkını ilan edene kadar ki o son sahnelerdeki, yaşlısın, çirkinsin ithamları aslında acı çektireni kendisine çekme konusundaki umutsuz çırğınışlardı kendi gitmeden önce
    4 ...
  31. 67.
  32. Doktorun Elizabeth'e söylediklerine bakınca bile çok farklı bir film ile karşılaşacağımızı fark ediyoruz. Çoğu filmdeki gerçeklikten uzak hissi yerine aslında kanlı canlı gerçekliğimizi bize anlatır. Tabii bunun için gerçekten kendimizin farkında olmamız gerekir. Bu sözler filmdeki şahane diyaloglardan yalnızca bir tanesi.

    “Benim anlamadığımı mı sanıyorsun? Var olmak denilen o umutsuz düşü… Olur gibi görünmek değil, var olmak. Her an bilinçli, tetikte… Aynı zamanda başkalarının huzurundaki varlığınla kendi içindeki varlık arasındaki o yarılma… Baş dönmesi ve gerçek yüzünün açığa çıkarılması için o bitimsiz açlık… Ele geçirilmek, eksiltilmek ve hatta belki de yok edilmek… Her kelime yalan… Her jest sahte… Her gülümseme yalnızca bir yüz hareketi… intihar etmek? Hayır. Fazlasıyla iğrenç… insan yapamaz ama hareketsiz kalabilir, susabilir. Hiç değilse o zaman yalan söylemez. Perdelerini indirip, içine dönebilir. O zaman rol yapmaya gerek kalmaz, bir kaç farklı yüz taşımaya ya da sahte jestlere. Böyle olduğuna inanır insan. Ama gördüğün gibi gerçeklik bizimle dalga geçer. Sığınağın yeterince sağlam değil. Her tarafından yaşam parçaları sızıyor ve tepki vermeye zorlanıyorsun. Kimse gerçek mi yoksa sahte mi diye sorgulamıyor. Kimse sen gerçek misin yoksa yalan mısın demiyor. Bu sorunun yalnızca tiyatroda bir önemi olabilir. Belki orada bile değil. Seni anlıyorum Elisabeth, susmanı anlıyorum. Hareket etmemeni anlıyorum. isteksizliğini fantastik bir sisteme bağlamışsın. Anlıyor ve hayranlık duyuyorum. Bitene kadar bu oyunu oynamalısın. Ancak o zaman bırakabilirsin. Tıpkı diğer rollerini bıraktığın gibi bunu da yavaş yavaş bırakırsın.”
    2 ...
  33. 68.
  34. Eksikliğini halka açık yerlerde çıplak olmak şeklinde rüyalarda gösteren hede.
    1 ...
  35. 69.
  36. insanın sosyal bir hayvan olduğu düşünüldüğünde zaten çoğu ünlü etolog ayna nöronlarına benzer şeyler olabileceğini söylüyorlardı. Fakat bu kadar komplike bir ayna nöron sistemine sahip olduğumuzu öngöremediler. O öngörü, onlardan değil psikoloji camiasından geldi. Persona yani sosyal sisteme uyum sağlamaya çalışan insanın şartlar izin verdiği ölçüde olmak istediği insanmış gibi yaptığı görüşü jung'a aittir. O dönemde pek seviştikleri, hatta o dönemden baba oğul gibiydik diye bahsettikleri freud bu fikre karşı çıkmıştı. Freud zaten hep insanların aslında o kadar da karmaşık olamayacaklarını, sosyal sistemlerin bu kadar gelişmiş mahiyetler içeremeyeceğini söylerdi.

    O dönemde jung'un ünü artıncaya kadar freudçu etkiyle birlikte ünlenmesi zor oldu. Sonraki dönemde uluslararası psikoloji derneğinin başına jung geçince hayli güçlendi bu fikir. Jung hayatının bir kısmında dikkatle gerek bilinçle gerek bilinçdışıyla ilmek ilmek örülen bu maskelerin belli dönemde yalanlardan ibaret olduğunu düşündüyse de sonraki dönemde asıl popüler olan haliyle persona fikrinde biz ne kadar maskelerimizi örersek maskelerimiz de bizi o kadar örer fikrine inandı.

    Persona filminin en büyük eksikliği de bu olarak değerlendirilebilir. Güdük bir maske, en önemli işlevi koparılmış bir fikrin dolaylı draması olmuştur film.
    1 ...
  37. 70.
  38. günümüzün en iyi oyun serilerinden. değeri her ne kadar bilinmese de. özellikle 3.
    0 ...
  39. 71.
  40. Filmi çok beğendim hatta o kadar ki ayrıntılı yorum bile yapamıyorum. izlemeyi düşünenlerin aklında en ufak bir tereddüt bile varsa şüphe etmeden izlesinler.
    0 ...
  41. 72.
  42. muadilleri olarak akla ilk etapta mulholland dr. ve lost highway gelse de, haneke'nin la pianiste filminde de etkisinin yoğun bir şekilde hissedildiği, ingmar bergman filmidir.

    --spoiler--

    la pianiste filminde piyano öğretmeni olarak karşımıza çıkan isabelle huppert, çevresinde ahlaklı, kendisini işine adamış, otoriter bir kadın personası yani maskesi takarken; aslında yalnız kaldığı zamanlar bambaşka bir kimliğe bürünüyor, iç benliği ile yarattığı maske sürekli çatışıyordu.

    persona'da konu bu çatışma etrafında şekilleniyor. hemşire kız alma ile saygın bir sanatçı olan elizabeth sürekli çatışıyor. filmde beni en çok etkileyen ise, ikilinin kavgası sonrası elizabeth sahilde koşup, alma'nın arkasından kendisini affetmesi için yalvardığı sahne. çünkü elizabeth geçmişinden kaçarken birden gözden kayboluyor. tıpkı geçmişimizden kaçma isteğimiz, hatalarımızla yüzleşmemizin yaralarımızı kanatmaktan başka bir anlam taşımadığını düşünmemiz gibi. alma bunun üzerine şöyle sesleniyor: " beni affetmek istemiyorsun. çünkü bunun sana bir yararı yok." evet, geçmişteki bizi affedemiyoruz, çünkü ne yılları ne de yaşananları geri sarabiliyoruz. insanoğlunun olaylara pragmatist yaklaşımı, geçmişiyle yüzleşirken de ölçüt oluyor. belki de bir insanın duyabileceği en büyük korkulardan biri kendi geçmişine duyduğu korku. her an peşimizde, sürekli kovalıyor ve yarattığımız maskeleri düşürme gücüne sahip. bu korkuyu sinemada çok başarılı bir şekilde işlemiş bergman. film siyah-beyaz değil de renkli olsaydı bu kadar çarpıcı olur muydu bilemiyorum.

    --spoiler--
    1 ...
  43. 73.
  44. 74.
  45. non grata olunca istenmeyen adam oluyor.

    entelektüel mastürbasyon yapayım dedim.

    saygılar sunuyorum azizim...
    0 ...
  46. 75.
  47. "Varolmanın umutsuz düşü. Var gibi olmak değil, var olmak."
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük