güzel çizgiler ve güzel konu ama o kadar. izlenilesi bir çalışma persepolis ama iran devrimi ve sonrasını anlatırken önemli duyguları atlamış olması ve filmdeki tüm avrupalı karakterlerin iran ve iranlılarara karşı kötü olması ya da en azından ön yargılı olması yani avrupalı tüm karakterlerin kötü olması filmden beni uzaklaştırdı.
bu gece tv'de yayınlanacağını bilmeden açıp evde sabahın bu saatinde sakin kafayla izlediğim ve gayet başarılı bulduğum film.
içerisindeki birkaç ufak hataya takılmadan sakin kafayla sadece izlemek için izlense bile başarılı bulunacaktır sanıyorum. spoiler vermeyeyim, tadı kaçmasın. *
islami rejimin şiddeti dalga dalga yayılırken, okulda öğretmenin çocuklara "başörtüsü demek özgürlüktür demektir" demesi, bana pek bir tanıdık gelmiştir.
basit ve yalın çizgiler ile çok fazla şey anlatan, mizahi öğelerle beraber, esasen yoğun bir dram içeren etkileyici bir yapım.
alt yazı değil türkçe seslendirilerek prime time'da en çok izlenen kanallarda da yayınlanması gereken film. din üzerinden, şehitlerin kanları üzerinden politika yapılarak bu unsurların nasıl da tartışılamaz hale gelebildiğini görüyoruz. bir toplumun dönüştürülmesi bunun için başlangıçta herkesin kullanılması. nasıl da tanıdık bir çok şey. nasıl da tek tip bir yaşam dayatılıyor. "özgürlük" konusunda olduğu gibi kavramların nasıl da çarpıtıldığının yeni olmadığını görüyoruz. aynı taktik.
animasyonlar müthiş. son derece primitif figürlerde duyguyu sonuna kadar hissediyorsunuz ve bir süre sonra kanlı canlı varlıklar olarak algılamaya başlıyorsunuz. bir yandan primitif figürler ama yanasıra olağanüstü hoş çizgiler ve ayrıntılar.
"bize temizliğe gelen adam müdür olmuş, gözlerime bakmıyor"
çalıştığım kuruma da, arşiv memuru ilkokul mezunu bir zat müdür olarak gelmişti ve odasına girdiğimizde bizim yüzümüze asla bakmazdı, hele göz göze gelmek, mümkün değildi. hala da müdür.
--spoiler--
"kızım olmadan asla" ("not without my daughter") adlı kitabı okuduğum bir ana denk geldi bunu izlemem. sinerjik bir etki oluşuyor bünyemde. tarif edemediğim bir nedenle titreyerek izledim bu filmi, aynısı "requiem for a dream"de de olmuştu. sanırım bunun nedeni bazı şeylerin ne kadar kırılgan olduğunu göstermeleri. insan ister istemez geleceği/ni ve olasılıkları/nı düşünmeye başlıyor, carpe diem bir yere kadar diyor.
aslı çizgiromanmış, bulup okumak lazım. gerçi filmi izlerken bir animasyon izlediğimi hemen hiç farketmedim, değişik bir şey hakikaten.
çok büyük bir sinema hayranı değilimdir ama yine de sinema hakkında bir iki şey söyleyecek kadar kendimi yetkin hissedebiliyorum ve diyorum ki persepolis son dönemlerin en iyi 'mesaj' filmi.
islam devrimine olsun ya da onun aleyhtarlarına olsun herkesi ayar manyağı yapmış bir film. bu filmi izleyip kendini sorgulamayan biri varsa şuuru pek yerinde olmayabilir diye düşünüyorum.
filmi izlerken her karede soner yalçın'ın iranlı bir gazeteci ile yaptığı röportajdan konu başlıkları aklıma geldi. irandaki aydınların ve halkın kendi sonlarını getirdiklerini o kadar güzel ve gerçekçi işlemişki yönetmen filminde, zorlana izlettirdiğim annem bile hakikaten doğru aynen böyle oldu, karakterimizi göstererek bak bak başında başörtüsü ayaklarında spor ayakkabı var, cıks cıks diyerek geleceğimizi görüyormuş gibi iç geçirdiyse bu film bana göre başarılı demektir. tebrik ederim yönetmeni.
filmin tümü zaten insanı derinden etkiliyor. ama bir karesi farklı bir şekilde dikkatimi çekti. küçük kız evlerinin yakınına düşen bir bomba yüzünden yakınlarının öldüğünü öğreniyor ve çığlık atmaya başlıyor. yalnız ses duyulmuyor ve ekranda o kare küçülüyo küçülüyo küçülüyo ve en sonunda ekranda edvard munch'ın yaptığı "çığlık" tablosunu görüyosunuz. güzel bir fikirmiş hakkaten.
tüm bu yobaz dincilerin ve türbanı savunanların izlemesi gereken bir film. iran'da yaşanan cehaletin ve dramın yansıtıldığı çok gerçekçi ve çok çarpıcı bir film. imkan olsa da tüm bu cahillere izletsek ama eşşek hoşaftan ne anlar ki.
iran'ı anlatan, anlatırken düşündüren bir film. şok olduğum tek bir sahne vardı:
--spoiler--
bakire kızların idamı yasak. hapise düşüp idam edilecek bakire kızlar gardiyanlarla evlendirip, bakirelikleri alınıp ondan sonra idam ediliyor.
--spoiler--
belki birilerine ders olur. hala humeyniyi sevsinler...
komünizm propogandası yapmayıp, şahın devrilmesinden sonra meydana çıkan salt siyah ve beyazları irdeleyen, arada ingiltere'ye de baya baya gönderme yapan animasyon.
ve ayrıca iran'da şah rejiminin yıkılması, devrim ve ırak-iran savaşında küçük bir kızın(marjane) başından geçenleri anlatan bir çizgiroman ve bunun uyarlandığı film.
persepolis aslında perslerin bir antik kentidir. bu kent acemlerin atalarının kentidir. bu adamların ne kadar köklü bir medeniyet olduğunun bir göstergesidir. bizim anadolu'da geçmişimiz 1071'e dayanırken onlarınki çok çokdaha eskilere dayanmaktadır.
iran halkının içinde barındırdığı dar görüşün ve islamiyet adı altında
uygulanan diktatörlüğün ne dinle ne de insanlıkla veya mantıkla hiç bir alakası olmadığını gördüğümüz güzel bir film/çizgi film.
şöyle bir örnek vereyim filmden:
--persepolis spoiler--
kendi mahallesindeki komünistleri durdurmak isteyen kalp hastası bir adam
hastaneye kaldırılmış ve kurtulması için ingiltere'de bir operasyon*
geçirmesi gerekiyor. adamın eşi hastane müdürüyle* konuşmaya
gidiyor ve ingiltereye gitmesi için onun izni gerektiğini söylüyor.
müdürün cevabı can alıcı :
+ elimizden geleni yaparız, kısmetse iyileşir. Allah'tan ne gelirse.
- ama sizin izniniz gerekli pasaport işlemleri için.
+ "kısmet"
- . . .
marji ülkedeki dine mâl edilen gelenekler ve modernizm arasında sıkışmış, ayrıca bruce lee hayranı olan tatlı mı tatlı bir kız.
kendi iç muhakemeleri ve hayal dünyası, filmin müzikleri kadar
güzel ve yerinde. ailesi iran'ı onun için artık güvenilir olmadığına karar veriyor ve avrupaya gönderiyor. orada da avrupa madalyonunun diğer yüzüyle karşılaşıyor. kötü bir aşk deneyimi ve pek iç açıcı olmayan okul hayatının ardından ülkesine geri dönüyor. *
--spoiler--
-Işte bu şemada da gördüğünüz gibi, kadın saçları erkekler üzerinde uyarıcı bir etki bırakmaktadır. Bu sebeple bütün kadınlar saçlarını örtmelidir.
bir kaç gün sonra okulda
>Marjane ve arkadaşları çok yaramazlık yapıyor ve türban takmayı red ediyorlar
+O zaman be nde kızımı alıp giderim. Eğer de kadın saçları erkekleri uyarıyorsa bıyığını da ört *
--spoiler--
Marjane Satrapi'nin çizgi romanı Persepolis'ten uyarlanan animasyon filmidir. aslında bir otobiyografi. Film 2007 yılında Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel Ödülü'nü aldığında Marjane Satrapi, bu ödülün evrensel olmasına karşın ben bu ödülü iran halkına adıyorum demiştir.
ve muhtemelen filmin adandığı iran halkı bu filmi sokaktan korsan olarak alıp gizlice izlemek zorunda. (bkz: iran islam devrimi)