kendisinde edebi bi kabiliyet, allah vergisi bi yetenek vardır; kelimelerle oynamak çoğu kişi için bu kadar kolay değildir. tabi kendisinin yazım stilini ve fikirlerini günahım kadar sevmem. kendince oluşturduğu üslübuyla kendisini ennnnnn zeki, söylediklerini ennnnn doğru(truth?) zannetmekte, aha ağzının payını verdim'cilikte en kendine güvenen yazar bu ülkede kendisi.
kendisi en sevmediğim insan modelidir şu topraklar üstünde; çünkü bu şahıs özgürlükçüyüm ve demokratiğim ayağı altında bir orda bi burda olmanın dayanılmaz hafifliğiyle danseden, bu ülkeye en zararlı karakter tip (type?) lerden biridir <CAPS LOCK aç> aydınım <CAPS LOCK kapa> adı altında savunduğu fikirleriyle, bu ülke için, en korkulması gereken insan türüdür perihan mağden.
ulusalcılara çok iyi giydirmiş ve her daim giydiren beşiktaşlılığı benimsemiş, yazılarının altına nerdeyse gözüm kapalı imza atabileceğim hoş yazardır.
hiç hazzetmediğim yorucu bir kadın. yani yazdığı da, düşündüğü de, üslubu da yoruyor adamı. biliyorum farklı olma çabasında değil ama son yazısı o kadar mide bulandırıcı ki, kendisi hakkında yorum yapmakta zorluk çekiyorum. ama şunu söylemeliyim ki, ahmet necdet sezer'e çankaya nemrut'u deme gibi bir hakkı yok. bu adam, cumhuriyeti temsil eden, onun temellerine, gerekliliklerine dayanarak görevini yürüten biri. yani herkese gülücük ve mavi boncuk dağıtma gibi bir zorunluluğu yok.
ha bir de herhalde sırf beşiktaşlılığı yüzünden, yazdıklarına gözü kapalı imza atan bir okuyucu kitlesinin de kendisini memnun edeceğini sanmam. o kadar da sığ bir kadın değildir.
çok merak ediyorum; hani şu dev egosuyla kılıcını salladığı yazarların yanında nasıl görüyor kendisini acaba.
kimi kime anlatıyor, ya da kendisi neleri istiyor bu dünyada. kafaya aldığı insanların, okuyucularda bıraktığı izlerin, güvenin yarısını, o kitlenin onda birinde bırakmış mıdır bugüne kadar. alaysı tavırlardan başka ne iz bırakmış olabilir belleklerde.
giderek türkçe dışında, kendisinden başka kimsenin anlayamayacağı bambaşka bir dil geliştirmiş, yaşının da artmasıyla ülkedeki tüm olumsuzluklardan olumlu hiçbir şeyi görmemeye başlamış kalem insanı. keşke evli kalaydı bu kadar asabi olmazdı sanırsam.
yazilarinda argoyu bolca kullanan yazar. bir ara aktuelde de yaziyordu yanilmiyorsam. onceden yazdigi kitaplarindan derledigi best of perihan magden isimli kitabi okunasidir. bir cok tespiti yerindedir.
sivri kalemdir. hakedene batırır şöyle bir. iyi de yapar. dalkavuk ve yalancı değil, dürüsttür. içinden geçenleri söylediği için dürüsttür. lafını esirgemez kimseden, parası, mevkisi, şusu busu takmadan hemde. o yüzden tektir.
yazılarını severek okuduğum, yazılarının biçoğunun altına düşünmeden imzamı atabileceğim, sivri dili -normal olarak- bazılarına çok batan, bu yüzden çok rahatsızlık veren, tek cümleli bol boşluklu yazıların yazarlarının ülkesinde -normal olarak- herkesin okuyamadığı, herkesin anlayamadığı, zeki, mükemmel yazıların sahibi yazar. ayrıca, yazılarını anlayabildiğim yazar.
yazılarını ikiye ayırdığım, çoğu radikal okuyucusunun gazeteyi almasının iki nedeninden biri. (bkz: murat belge)
yazı ayırma olayı ise, kimi zaman çok fazla magazine ve özel hayata girer, işte bu zamanlarda okunmasada olur olan yazar.
yalan yazmaktan gocunmayan yazar. her gecen gün seviyesini biraz daha asagiya cekiyor. belden asagiya vuruyor, kulaktan dolma bilgiler ile haksizlik edip etmedigine bakmadan insanlari asip kesiyor.
her gecen gün biraz daha degersizlesiyor, terbiyesizlesiyor.
köşe yazılarında türkçelerinin yerine bilerek ve isteyerek ikame edilmiş ingilizce kelimeler kullanarak cümlenin, paragrafın hatta tüm yazının çirkinleşmesine sebebiyet veren, bir sayısını rakamla değil de yazıyla yazarak insanı çıldırtan tuhaf kadın. adamakıllı cümleler kuramayan, derdini anlatırken devamlı birilerini aşağılama ihtiyacı hisseden bir köşe yazarının hakettiği saygıyı görmesi mümkün değildir.
geçenlerde eda taşpınar adında bir kadın hakkında tamamen magazin içerikli ciddiyetsiz bir yazı kaleme almıştı ve üşenmedim, kendimi zorlaya zorlaya, ara midem bulansa da, sonuna kadar okudum yazıyı. sadece şahsını ilgilendiren konulardan bahsetmesinin yanında, böylesine magazin ağırlıklı yazması kendisini çok itici kılmakta, savunduğu görüşlerinde haklı olsa bile haksız konuma düşürebilmektedir zannımca.
gazetedeki kösesindeki o 10 kaplan gücündeki, saldirgan, cesur ve kötülüklerin düsmani kadin görüntüsünün tersine gercekte korkak mi korkak, miymiy, iki lafi bir araya getirip konusmaktan aciz, o yirtici görüntüsünden eser kalmamis bir kedi gibidir.
"emperyalizme inanmıyorum ama bir güç var" söylemcisi. klasik "benim için aslolan insanlıktır, emperyalizm falan hikayedir" radikal gazetesi solcusu mentalitesindeki yazar kişi. e tabii, patronun mu desem, sahibin mi desem, yoksa efendin mi desem,* aydın doğan'a yaranacan ya, o bakımdan işte. anlıyoruz seni perihan apla.
"sen yazsan kaba etleriyle gülerler, o yazınca aydın diyorlar."
"sen yapsan yazım yanlışıdır, o yapsa ironi derler."
"sen yapsan ingilizce özentisi derler, o yapınca ince eleştiri olur."
"sen yazsan popüler kültürün taşıyıcısı diye çıkışırlar, o bir mankenin kalça ölçüsünü bir günlük köşesine mezura koyup ölçse 'aydın dediğin hep ciddi şeylerden mi konuşmak zorunda!' olur.
velhasıl...
zurnanın zırt dediği yerde eleştirilmesi gereken yazardır. onun triplerinin dolaylı bir sonucu olarak yılmaz özdil gibi çıbanlar türemiştir.
--alıntı--
Okurlar soruyor, "Sana olmadık hakaretler eden perihan mağdene ne yanıt vereceksin?" diye.
Yanıt vermeyeceğim.
Her aynaya baktığında karşısında perihan mağdeni gören, her ağzını açtığında perihan mağdenin sesini duyan ve ölünceye kadar perihan mağdenle yaşamak zorunda olan birine benin vereceğim yanıtın ne önemi olabilir ki!
Ona en büyük yanıt kendi varlığı
--alıntı--