#4532313 bu entry'de bahsettigi msn gonderme olayını yanlış anlamış uuserdir. hic kimse şahsi msnini vermemiştir o verdikleri msn adresleri yazarların oldugu bir group kimsenin amacı kötü degildi. yanlış anlayan belkide anlamak isteyen yazardır. bunu bilerek mi yapıyor? bilmiyorum..
yapılan eleştirileri dikkate alıp kendini düzetlmek yerine kıskanclık olarak yorumlayan ve bunun nedeni olarak hayat tarzını öne süren cici yazardır.*
(bkz: bende bok var sandım)
insanların ne kadar çekemez olduklarını, kıskançlığın neler söylettiğini ilk defa görmüş yazar. daha önce de giyimi kuşamı, yaşadığı hayat yüzünden yargılayanlar olmuştu ama bu kadarına da pes.
ayrıca özel mesajdan msn adresleri gönderip gel tanışalım diyerek yazmaya çalışanları cevap vermeye bile değer görmediği için suçlu olan peniselin olamaz.
dün gece blackk çıkşında, yoldan geçen bir şahin üzerine su sıçratmış, diesel kotu, armani montu, ugg botları ve louis vuitton marka çantası pislenmiştir. bu olay kendisini derinden yaraladı. halbuki siyah bir bmw bunu yapsaydı hiç üzülmeyecektim dedi. demem o dur ki; o şimdi moralsiz ve üzgün. ama bu gece kopuyoruz o ayrı..
entrysinin nerdeyse 2 katı kadarını nickinin altında toplayabilmiş, geniş kitlelere hitap eden yazarımısı.
Kriz başlığından sonra acaba bu Türkiye'de mi yaşıyor yoksa bunu yazan yapan insan olamaz dememize neden olan insanımsı.
(bkz: lanet olsun içindeki burjuva özentisine)
zannedersem savunduğum düşüncelerin ve nickimin tam tersini yapan hatun kişiliktir. fakat öyle güzel ve içten yazıyor ki kahkahalarla gülüyorum yazılarına. gerçekten de neden marka ve markacılıktan bu kadar nefret ettiğimi hatırlıyorum her seferinde. ama gülüyorum da işte ne yapıyım... severek takip ettiğim yazarlardandır. ayrıca fake falan çıkarsa gerçekten de çok üzülürüm. çünkü gerçekten böyle insanlar var. *
niyetimi açıkça belirteyim, dawsonleery de söylemiş, benim de derdim ucuz empati değil. ama hem karikatürizasyonunda * kullanılan malzemelerin abartılmış olması, hem de bu ara evde fazlaca vakit geçiriyor olmam sanırım; böyle tanımadığım bir yazarın başlığı altına hıyar gibi entry girmeye sevkeden beni.
"ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" denir. ancak neticede burda yaptığımız lafla peynir gemisi yürütmeye çalışmak. herkes kendi hayatının tırıvırısını yapıyor burda; misal ben beat olarak ankaradan bildiriyorum, kuğulu park diyorum, ankara hüznü diyorum, hacettepe diyorum, hafta içi heryer tenhayken kokoreç yemek daha zevkli diyorum...onun da yaptığı bu. bana göre çapsızlığını, ilgimi hiiç çekmeyecek kadar spesifik konularda yazıyor olmasını bağışlatacak birşey değil bu elbette.
ama dedim ya, bu ara bi kunillik var bende. mevzu apaçık ortada dururken, lafı kçından anlamaya ve detay yapmaya fazlaca meyilliyim. bu hanım yazarımızda da aynı şey oldu bana. ne kadar doğrudur düşündüklerim, bilemeyeceğim. ama vesilesiyle basit gibi görünen üç beş şeye kafa yorma fırsatım oldu.
sen, yazar kardeşim. ya da dur sana seslenmiim, kendimi döveyim olduğum yerde. sen beat, yıllarca üst-orta sınıf bir ailenin kızı olarak yaşadın. hayat standardın belliydi. hiçbir zaman sıkıntı çekmedin, ancak "pure luxury" nam geçen hedelerin de olmadı, bundan mütevellit zaten ilgi duymadın bunlara. zorunlu olarak mutluluğu bambaşka şeylerde bulmaya çalıştın, yzarımızın bahsettiği detay şeylerde aramadın. peki bu hep böyle mi devam edecek sanıyorsun? ya o imkanlar bütünü birden karşına çıkarsa? elinde, üzerinde i love ny yazan bardaklarla, dekoratif kaktüs saksıları arasında cebinde sodexholarla sekerken; senin bu kızcağız gibi sapıtmayacağının garantisini kim verebilir? dolayısıyla, muhabbetinin konularının pearl jam, siyaset, dağcılık gibi konulardan; lagerfeld, nişantaşı ve rober hatemo ya kaymayacağını?
herkes kendi hayatını, içten içe öyle olmadığını bilse dahi, en yaşanılası tarz zanneder ve diğerlerini "bir üst merhale"ye çağırır. başka da birşey demiyorum ve kafamı küvete sokmaya gidiyorum.
haftasonu blackke çoluk çocuk dolduğunu söyleyen yazar sen nesin acaba yaşı 20yi geçmiyor kanınmca acaba gittimi blackke gerçektende ya da kaç kere gitti sorusunu kendime sormaktanda alıkoyamıyorum kendimi? diyor baba parası yemeyi bırakıp 400 milyona aldığın diesel kotunu yurtdışına çıkıp edindiğin abercrombieleri bir gün kendi parasıylada alabilecekmi bir gün yoksa baba parası yemeye devammı edicek ömür boyu diyede merak içinde entry giriyorum...
(bkz: ben sana baba parasıyla markalı giyinemezsin demedim adam olamazsın dedim)
telefonda nerede olduğu sorulduğunda; "evimizin garajındaki ferrarilere bakmaya gittiğimde, paris moda haftası'nda almış olduğum victoria secret marka donum, altın kaplamalı 15 bin yetele degerindeki kapı koluna takıldı.bunun üzerine 73 bin yetele değerindeki pırlanta kaplamalı cep telefonumla evde bulunan 84 bin yeteleye aldığım cep telefonunu arayarak evde mi kontrol etmek istedim.nedeninin de 34 bin yeteleye almış olduğum, dünyada 10 adet üretilmiş, özel yapım pantolonum olduğunu düşünüyorum.bu arada hani benim telefonum 73 bin yetele ya, seninki de 500 yetele.bana daha fazla yazıyor olmasın?" şeklinde cevap verirse pek de şaşırılmayacak yazar.
az önce telefonda konuştuk, acayip kopuyorlarmış blackk te. beni de çağırdı. fakat, Ugg botlarım, çamurlu olduğu için gidemedim. üzülme kankim, keops'ta fatih ürek var, ona gider, orada koparız. şu botları bi temizleteyim hayırlısı ile öyle gideriz...
yakında sözlük yazarlarının itirafları başlığı altına, ''tripleks villamda, 0.3 mm inceliğindeki 107 ekran plazmamın karşısında tv izlerken, italyan mobilyalarımın üstüne çay döktüm, çok hüzünlüyüm.'' şeklinde entry girerse, şaşılmaması gereken yazar.
ayar üstüne ayar yediği şu saatlerde tripleks villasının terasına çıkıp ağladığını düşünmekteyim. *
(bkz: #4522645)
boktan abercrombie'lere 200 lira bayacak kadar görgüsüz birisi. ha ayrıca hanımefendi orjinalini almak için ille de yurtdışına çıkman gerekmez, ankara'da açıldı abercrombie & fitch...