penceresiz kaldım anne

entry30 galeri0 video1 ses1
    30.
  1. beni derinden burkan şarkıdır.. annemi maalesef kaybettim.. ölmedi kendisi yaşıyor öyle değil. annem dediğim annem değil. yani, hanna arkadaşlar. ben 6 senedir new jerseyda yaşıyorum. new jersey eyaletinin ücra kasabalarından olan toms river'da yaşıyorum. 4 yıl önce iş gezisi diye paris'e gitmiştik. michael, ben ve hüseyin abi. hüseyin abi ne alaka diyeceksiniz. arkadaşlar her şirketin, ülke farketmeksizin bir çaycı hüseyini olmalıdır. o çaycı hüseyin "çaylaaaar "diye bağırmadan ben işime odaklanamıyorum. paris'te opera foubourg otelinde kaldık. 4 yıldızlı oteldir, çok tavsiye ederim mükemmel. gerçi mükemmel olsa 5 yıldızlı olurdu da zamanında madonna burda kalmış sonra gitmiş herhalde gidince bi yıldız kaydı deyip 4 yıldıza indirmişler ahahaah. neyse.

    bu oteldeki 2-ci günümdü. etinden sütünden tüm nimetlerinden yararlanıyodurdum bu otelin. sonra bir gün çıktım odamdan aşağıya gittim otel büfesine gitcektim tabi yemekler ücretsiz ya, kanepe yicem. fakirler kanepeyi kucağıma alıp şappur şuppur yemicem kanepe diye bi şey var yenebilir şey işte ondan yicem. bi baktım bi kız oturmuş, magnum yiyor. böyle reklamlardaki gibi, hıyar sesi geliyor falan. böyle ben etkilendim. esmer tenli bir kız, kumral saçlı, yeşil gözlü, boy 175 falan. fizik desen mükemmel, bir an bana baktı böyle. aslan görmüş ceylan gibi. tabi ben kendi gözümde aslanım, onun gözünde su aygırı. bi laf vardır ya, tüm dünyaya aslan sana kediyim diye. ben tüm dünyaya aslan bu kıza bir su aygırı misaliydim arkadaşlar. gittim baktım kanepe kalmamış. kadın tüm kanepeleri yemiş. hani fakir dicem ee yok kadın gayet zengin tipli. "hanımefendi aç mısınız bişey ısmarlıyım mı?" dedim. "ahahah.. çok komiksin keşke yakışıklı olsan" dedi. tabi o an ben o kadına böyle aslan tarafımı göstermek istedim de, tüm dünyaya su aygırı bu kıza balina olduğumu o kıza aslan tarafımı göstermeyince(gösteremeyince) öğrendim arkadaşlar. eyvallah bişey demedim. adınız ne madam dedim. hanna dedi. sizin dedi. "montana.." dedim. güldü. "çok iyi bir mizah anlayışınız var" dedi. "senin ben mizah anlayışını şey edeyim" dedim. gene güldü. "noldu sanırsam çok malafat tattın, şey deyince keyfin yerine geldi" dedim. ayağa kalktı küstah deyip tokat attı. "lan 2 saattir yarak kürek muhabbeti yapıyorum umrunda değil şimdi mi tokat atacağın tuttu" dedim. çekti gitti bitti tabi, her şey olacagına vardı gibi, bir tek sen, bir tek ben, derken biz kime sorduk ki? ölmek var, dönmek yok, verilen kaç sözü tuttuk ki? caddelerde rüzgaaaar.

    kız bende yer etti arkadaşlar. yerimi zindan etti. kız bana tokat attı, ne güzel paris bee dedim eyfel kulesine bakarak otelin penceresinden. "çok güzelsin lan paris" falan dedim. hatta bi an parisin süleyman çakırı olmayı bile düşündüm. ulan süleyman istanbulda harcandıysa pariste beleşe satarlar bunu diye düşündüm hiç o toplara girmedim. resepsiyondan hannanın odayı sordum. odasına girdim. odasına girdiğimde 2 tane zenci çıktı. bu arada hannayla fransızca konuşuyordum. çünkü hanna ingiliz. yani. neyse. "oo çok malafat gördün derken yanılmamışım" dedim. "yok onlar abilerimdi" dedi. ben de, "o zaman abilerinin sevgilileri çok malafat görmüş" dedim. güldü geçti bitti tabi....gene öyle yapmicam. neyse.

    sonra büfeye gidelim mi dedi. "ne o. bakıyorum da yemeye malafat bulamayınca kanepeye abanıyorsun" dedim. güldü. "czn burak ile bir bağlantın var mı?" dedim. "ne?" dedi. "cözönö burağkk" dedim. "ne?" dedi. "boşver" dedim. büfeye gittik oturduk yiyoruz içiyoruz sıçıyoruz. bildiginiz tuvalete falan gittik işte. sıçtık. o osurdu kokusu geldi ben bayılmışım. paris özel hastanesine kaldırıldım. kendi arabasıyla beni otele geri getirdi. ee neden buraya geldin dedi. normalde türküm, amerikada yaşıyorum, fransaya iş görüşmesi için geldim dedim. "zürriyetsizsin yani" dedi. "babanın adı ne?" dedim. "erdallo" dedi. "zürriyetsiz babandır" dedim. "babamın adıyla ne alakası var" dedi. "bunu anlaman için 54 bölüm kurtlar vadisi izlemen gerekiyor" dedim. güldü. "bilmediğin şeylere gülme bak şey ederim seni" dedim ve arabadan inip çekip gittim.

    1 ay 2 ay derken hala paristeyiz. iş görüşmesi diye 2 sene pariste kalcaz tabi otelde kalcaz bedava masrafı şirket karşılıcak biz de bunun karşiliginda şirketin paris şubesinde çalışcaktık. 2 aya hannayla sevgili oldum. çok sevdim arkadaşlar. eyfel kulesinden nefret ediyordum. hep kıza eyfel kulesine gidek diyodum orda oturup kahve içerek etrafı seyredip sohbet ediyoduk. eyfel kulesini sevmiyosan neden eyfel kulesine gelip burda kahve içiyorsun dedi. eyfel kulesinin gözükmediği tek yer burası dedim. vaay güzel laf dedi. ben de bu lafı facebookta gördüm sırf gerçekte uygulamak için 1 aydır seni sürekli eyfel kulesine getiriyorum oh be sonunda sordun dedim. güldü. pqueen bile senin kadar gülmüyor dedim. penguen kim dedi. pelin dedim. peri mi dedi. amcu dedim. ama türkçe dedim. anlamadı. güldü. sonra fransızca şöyle dedim: "anneğin amcuğunu şey etmeğk istediğimi söylediğm" dedim. ağladı. bu da sana benden bir ders olsun kevaşe dedim.

    derken 1 yıl oldu. kıza hayat dersleri verdim. mutluyduk. gerçi değildik. kız 2 haftada 1 veriyordu. kız verdiği zaman ben mutlu oluyordum. abileriyle tanıştım. ikisi de gaymiş aslında. nerden anladım peki? bu gay mii diye sordum, hanna evet dedi.

    sonra hanna otelde benim odamda kalmaya başladı. "tabi pezevenk masraflarını bana kitlemek için akbaba gibi yerleştin odama" dedim. "ne" dedi. "işine gelmeyince duymazsın tabi sagopa kaşmer" dedim. "sagopa?" dedi. "tamam lan tamam caz yapma gizemli yavşak, herkesin odasına yerleşip zengin olcak, bu punk ass abla kaç yaşına geldin, tamam kes istedigim kadar küfrederim paranı verdim" dedim ben de. kız raconu koyduğumu anladı. "tamam beyim" dedi.

    kız bana annem gibi bakıyordu. hanna tabi anneye benziyor. yani kelime olarak. ben kıza türkçe "anne" demeye başladım. ama anne ne demek anlamını söylemedim. bi gün, 2-ci yıla geldik işte. ilişkimizin 1-ci yılı bilmem kaçıncı ayıydı onu kutluyorduk. yemekler falan. kız yemek yapcak, tencere yoktu. mum ışığı falan. bekle bi tencere alcam otel büfesine gidim dedi. okey dedim ben de ingiliççe. o ara aradılar gel çabuk new jerseye dönüyoruz diye. hocam bi yemek yiyip gelcem dedim. "no play food, come onn"(başlatma yemeğine, çabuk gel) dediler. hemen gittim. kızla vedalaşamadım bile. ulan be.. ilişki de çer çöp oldu.

    ee şarkıyla ne alakası var. o yemeği tadamadım ya, her gün "tenceresizz kaldım annee tenceresiz kaldım annee" diye söylerim öyle. yani. tüm yazı bunun içindi. pezevenkler duygusal bişey mi olcak sandınız. neyse hadi eyvallah.

    ha bu arada küfürleri sansürledim. belki ilerde bigün torunlarınız olur da anlatmak istersiniz diye. selam söyleyin....
    0 ...
  2. 29.
  3. eğer kendinizin ya da bir yakınınızın haksız yere hapiste tutulduğunu düşünüyorsanız ciğer bırakmaz bu şarkı.
    1 ...
  4. 28.
  5. 27.
  6. Kiraz ağacında yırtılan gömleğim. Güzel bir şarkıdır.

    1 ...
  7. 26.
  8. uçurtmam tel örgülere takıldı, hani benim gençliğim nerede

    8 ...
  9. 24.
  10. 24.
  11. 23.
  12. Ahmet Kaya'nın en efsane şarkısıdır. Çaresizlik fakirlik ve dışlanılmışlık anlatılır.
    3 ...
  13. 22.
  14. Eşsiz bir ahmet kaya şarkısı daha. Susmunlar dizisinde o sahneye tam cuk diye oturdu.
    1 ...
  15. 21.
  16. ygs'den önceki geceye en uygun şarkı.
    2 ...
  17. 20.
  18. Benim gibi öksüz kalan yazarların dinlemesi gereken ahmet kaya parçası.

    Özledim anne , seni çok özledim , penceresiz kaldım anne , sensiz kaldım anne , oysa ne çok isterdim seninle şuan karşılıklı birer sigara yaksak , sana çıktığım kızları anlatsam akıl danışsam , ah be annem , soğuktan çatlayan ellerime krem sürmüyorum diye gene bana fırça atsan , keşke ömrümden senin ömrüne katılsada yaşasan anne.
    4 ...
  19. 19.
  20. yerinden kalkıp bir bardak su alamayacak kadar hasta olduğunda ve yalnızken ister istemez göz dolduran şarkıdır.

    --spoiler--
    duvarlar konuşmuyor anne
    --spoiler--
    1 ...
  21. 18.
  22. Ahmet kaya şarkısı. uçurtmam tellere takıldı anne gel gözyaşlarımı sil.
    0 ...
  23. 17.
  24. Dinlendiği anda adamın psikolojisini siken ahmet kaya nın müthiş şarkılarından biridir.
    0 ...
  25. 16.
  26. bir çocuğu hapiste doğurtup, dışarı çıkmasını yasaklayan zihniyeti anlatan şarkıdır. durduk yere adamın amına koyar. ağlatır.
    0 ...
  27. 15.
  28. hani benim gençliğim nerde ?
    2 ...
  29. 14.
  30. ahmet kaya'yı hiç dinlememiş, hiç anlamaya çalışmamış sağdan duyduklarıyla terörist damgasını yapıştıranların dinleyip, anlaması gereken şarkı.

    1 ...
  31. 13.
  32. gece gece ruhumun ta amına koyan şarkıdır.
    2 ...
  33. 12.
  34. bu ne yaman celiski anne
    kurtlar sofrasina dustum
    hani benim gencligim nerde?

    duvarlar konusmuyor anne
    acik kalmiyor hicbir kapi
    hani benim gencligim anne?

    gibi sozlerle icimi sizlatan ahmet kaya parcasi.
    2 ...
  35. 11.
  36. ''bu ne yaman çelişki anne , kurtlar sofrasına düştüm'' sözleriyle insanın ciğerlerini sigara doldurma ihtiyacı hissettiren şarkı.
    1 ...
  37. 10.
  38. bir ahmet kaya klasigi.

    hani benim sevincim nerde
    akvaryumum kanaryam
    ustune titredigim kaktus cicegi
    aldilar kitaplarimi sorgusuz
    duvarlar konusmuyo anne
    acik kalmiyor hicbir kapi
    hani benim gencligim nerde?
    1 ...
  39. 9.
  40. suskunlar dizisinin 4. bölümde çalan müzik.
    1 ...
  41. 8.
  42. Hıçkıra hıçkıra ağlatan şarkıdır.

    Gençliğinizin;
    -vefa bilmez, şiddetin her türlüsü ile karşınıza çıkan, sizin savunmasızca içinde aşk aradığınız adamın ellerinde,
    -yalnızlığın en dip noktasında, güçsüz olduğumu kimseler bilmesin diye hep susmakla,
    -Karanlık bir köşede, sessizliğin doruğunda, çıldırasıya haykırmakla,
    -Yapılan hatalara, ezilen gurura, kendinden utanmayla,
    -Hayatta güzel birşey ararken, hep saçmalıklarla,

    geçtiğini düşündüğünüzde, yeniden anlamlanan, anlamlandıkça içinizdeki acının büyüyerek, gözyaşlarınızla bedeninizden çıkmasına sebep olan, Hani benim gençliğim nerde? deyip durmanızı sağlayan şarkıdır.
    3 ...
  43. 7.
  44. ahmet kaya'nın windowsu kapatırken yazmayı akıl ettiği bir şarkı sözüdür.
    (bkz: oturum kapatılıyor)
    2 ...
  45. 6.
© 2025 uludağ sözlük