yalnız insan eylemidir. gerçekleştirirken gözlerde genelde bir anlamsızlık, bir boşluk sezinlenir. bakan kişinin o an ne bakacak başka bir şeyi ne de konuşacak bir insanı vardır. yalnızdır, sıkılmaktadır ve dışarda aslında kendini mutlu hissettirecek bir şeyler olabilme ihtimalini sevip o ihtimali aramaktadır o bakışlarla. yalnızdır; yalnızlığını nerede yaşadığınınsa bir önemi yoktur. kimi zaman bir otobüsün penceresidir dışarı bakmayı sağlayan. böyle durumlarda dışarı bakan aslında bir bakıma yalnızlığından kaçmaya çalışmaktadır. ne de olsa o otobüsün çinde onlarca insan vardır ama hiçbirinin gözünde dışarı bakanın bir değeri yoktur. hadi diyelim ki otobüstekilerle ortak paydası yoktur bakanın, ama otobüste herkes mi yalnızdır. hayır sadece bu tek yareni pencere olan bu kişimizin beraber seyahat edeceği dahi kimse bulunmamaktadır hasbelkader biriyle karşılaşmadıkça... zaten bu kişimiz öylesine yalnızdır ki bu dışarılara bakma eylemlerinde bir tanıdığına rastlarsa -ki bu yalnızımız ancak birilerine rastlar yoksa aksi halde onu arayan falan bulunmaz, aslında kimsenin umrunda da değildir zaten- onu imkan elverdiğince bırakmaz, onla devamlı konuşmaya çalışıp onun üzerindne yalnızlığının yükünü atmaya çalışır. ama o da bir sebepten kısa süre içinde gidecek ve yalnızımız pencereden dışarı bakmaya devam edecektir. bakmak için pencerenin diğer tarafında kalması ise tamamen kişisel korunma niyetindendir. otobüs örneğinde belirtiğim üzere kalabalığın içine karıştığında yalnızlığı iyice tahammül edilmez hal alır çünkü kalabalığın içinde yalnız kalmak, yalnız insan adına yaşanabilecek en büyük güçlüktür. pencerenin arkasında ise hiç olmazsa yokluğuyla başbaşa bir vaziyette gerektiğinde pencereden de uzaklaşıp içinde bulunduğu duvara kafasını vurup kadere kahredebilecek haldedir. pencereden dışarı bakan insanın bu sırda telefonu da düşmez elinden acaba hiç çalar mı diye. çalsa da kesin birileri kendisinden bir şey istemek için aramıştır. yalnızımız istediği kişinin istediğini verip penceresine geri döner yoldan geçenlerin mutluluğunu ve biraradalığını görüp onlara imrenerek bakmak, aynısının kendisine de kısmet olup olmayacağını düşünmek için. bazen gözleri penceredeyken kendisi birilerine açar telefonu kendi aradığında karşı taraf o an için konuşur, eğleniyormuş gibi olur; hatta bazen telefonla yetinmez yalnızımız bizzat o kişinin ynına gider beraber hoşca vakit geçirilir. ama yalnızımız yalnızlık mahkumudur işte; o gün biter ve daha sonra yalnızımısı o kişiler aramayı hiç akıllarından geçirmezler bile... yalnızımızın her daim yanında kalacak tek şey ise dışarı bakmasına aracılık eden penceredir.
boş gözlerle ama hiç de boş olmayan bir yürekle bakmaktır dışarıya ve akıp giden hayata . kimbilir belki kendisi seçmiştir yalnızlığı belki zamanında gizli bir haz duyduğu bu eylem şimdi içten içe kemiriyordur onu. ama ne olursa olsun kötüdür hiç özlenmediğini hiç aranmayacağını bilerek o camdan dışarıya bakmak.