ilhan irem'in 1983'te çıkardığı ve 2000'de uçuk mavi pencere adıyla ve yeni bir kapakla yeniden basılan albümü. bu uzunçaların iç kapağı, supertramp'in 1974'te çıkardığı Crime of the Century uzunçalarının kapağından esinlenmiştir. bu da ispatları:
boş başlı saatler ve uyku nereye gitti geceleri için iyiki var olandır. halini muhal bulanların ve bekleyiş sahiplerinin uğrak yeridir civarı. dört duvar kaçkınlarının ufka firar tünelidir ki insan gözünün baktığı aklının uzandığı yerde yaşar biraz. * duvarlar konuşmaz pencereler konuşur her lisanı. her bakanın gözüne ilişecek bir şey bulunur pencereden ya da gönlüne ilişmişlere diker gözlerini bakanlar. buluşma yerine kalkan otobüs gibidir pencereler ki her bakış kesişir ufukta. yalnızlık hissedenler kendini ıssızlıkta görenlerin ona sokuldukça geçer bu halleri nebze nebze. umutların en yoğunlaştığı yer olur pencereler. fikirler belirir akıllarda çıkmaz yolların çıkışı görülür. kainatı gösterir pancereler. kainatta her yolun bir çıkışı vardır. beklenenlerin ilk belirdiği yerdir pencere...
gördüm. -penceredeki iki kişilik loşluk- göründü bize, evet. sadeceydi ve bizeydi.
gördü
k.
çünkü
sabaha yaklaşırken yeşillenen
umudu
susarken cevaplayan
gözleri vardı
benimse dededen yadigar
bir saatim, köstekli
o kadar
yolculuklar yapardık zamanda
durur duraklar
aşklaşır tazelenir
dolaşırdık yine
yorulur susar
sevişir gençleşir
doğardık yine
gel zaman
git zaman
bir odamız vardı
doğa'l manzaralı
penceresi yok tek kapılı
pencereler çizerdi
silerdi boyardı
içine hayalini
hayalimizi koyardı
yüzüne bulaştırdığı renkleri
ayırt etmeye çalışırken ben
kırmızıya hınzırlaşırdı aklım
sonrası,
dedim ya
bir yaş daha genciz.
akşam olur kararırdı
soluğumun benzini boyardı
asık suratımı boyardı
severdim sonra kendimi
hiç sevmediğim kadar
'kendimi yeniden sevdirdiği için sevdim onu'
bir tek allahın aşıkını görmedim
bunu itiraf eden.
evet
ona tutulan tutkum
tam da bu yüzdendi
konumuz çoktu komşumuz hiç yoktu
aslında iyi de oldu
şehrin ortasında yaratmıştık
ıssız kargaşasız bir ada
denizimiz vardı sonra sapsarı
masmavi bazen mor
sabah olur uyanırdık
ilk işimizdi sevişmek
hayata onun göğüslerinde uyanmak
dudaklarına ilk, merhaba demek
gamzelerine düşerken paldır küldür
saçlarının kumralına tutunmak
ve günün ilk yolculuğu
en keyifli gidişler
en sarsıntılı gelişler
kahvaltı hazırlanırdı sonra
kütük değilim çok şükür
yardım ederdim ona
kahvaltı kahvaltı kahvaltı...
tazelenmeye yeni başlamış
yorgun ve zehirli zihinlerin
rafadan hali
biraz peynir üç beş zeytin
domates, zeytinyağlı kekikli
mutluluktan kızarmış birkaç dilim ekmek
ve çay
ve çayı bardağı koyarken bıraktığı
dudaklarımızın payı
c'isimleri değiştirmeyi seviyordum.
apayrı bir dil yaratıp
ayrı bir alfabe kullanmak
uzak ama şirin bir fanteziydi.
yalnız değildim artık.
çünkü sabaha yaklaşırken yeşillenen
umudu
susarken cevaplayan
gözleri vardı...
kimseler yoktu başka
kimseler.
o vardı.
yokken de varmış aslında.
'bugün pencereyi nereye çizsek
neresine baksak hayatın?'
fonda tatlı bir gülücük.
ve başlardı
bir başka yolculuk
Yapıları veya tren, vapur vb. ulaşım araçlarını aydınlatmak, havalandırmak amacıyla yapılan, çerçeve, cam, panjur, perde gibi eklentilerle daha kullanışlı bir duruma getirilen açıklık.
kız günaydın gözünaydın
benden aldın sende kaldım
dün bunaldım zor uyandım
görmeyince zor dayandım
baktım olmaz seyre daldım
anılardan bir tomardım
çok yoruldum çok daraldım
penceremden gir içeri
üzgün oldum düzgün oldum
bir yüzümle yüzgöz oldum
bir ses oldum,bir söz oldum
söyleyince sensiz oldum
baktım olmaz seyre daldım
anılardan bir tomardım
çok yoruldum çok daraldım
penceremden gir içeri
-evin kapı dışında dışarı açılan bölümü,
-sevgilinin altında serenat yaptığı cam,
-evden kaçan kızların can yoldaşı,
-komşu dikizleme bölümü,
-birine gizlice haber vermek için taş attığımız bölüm.