Yıl olur 1914-18 ingilizler toprağı böler.
araplara: " türkler sizi sattı, islamdan döndü. halifeyi sattı, sizi yalnız bıraktı." propagandası yapar. aynı ingilizler türkler' in tedrisatına yön verir: "araplar sizi sattı, savaşta arkanızdan vurdu. " der.
işin üzücü yanı bunların hepsinde bakan tarafa göre doğruluk emareleri görebileceği noktalar vardır. çünkü " yalanların en tehlikelisi içinde gerçekler barındıranlardır." batılı emperyallerse bunu müthiş kullanır. Oligarşisini tesis etmek isteyen bir zümrenin erk mücadelesinden milletler, kavimler arasındaki düşmanlık böyle dizayn edilir. ondan sonra bir bakarsın o ufaltılmış ülkelerin madenlerini uluslararası sermaye sömúrmekte, ticaretine yine onlar hükmetmekte, bankaları, hizmet sektörü hep onların şirketlerinin ellerinde.
bu şirketlerde, bu fabriklarda 3 kuruşa talim eden yerli, gariban halkları ise: " türkiye türklerindir." , "arap diyarı araplarındır ." şeklinde mastürbasyon yapar, o ülkedeki diğer unsurları kaşır. diğer unsurlar kaşınınca bir daha şekilci milliyetçilik tuzağına düşülür, o toprak bir daha ufalanır. küçüldükçe emperyal daha rahat at koşturur. bunu bazen kürtlük- türklük üzerinden dizayn eder, bazen şia-sünnilik kavramları üzerinden yürütür. (bkz: ırak), (bkz: suriye)
olay bu kısır döngü şeklinde yüzyıllardır devam eder. ne yazık ki zamanın erezyonist etkisinden dolayı ve gerekli derslerin çıkarılmamasından dolayı her seferinde işe yarar. sonra farzı misal, kürtler ayrılır. türkler sizi şöyle kesti böyle biçti diye, nesillerini eğitir. türkler' in gözünde kürtler geçmişin arabına/yunan' ına dönüşür. "onlar bizi şöyle sattı, böyle kesti." der öfkeli, az düşünen genç nesiller yetiştirir. ama şirketleri, sermayedarları hep amerikalı, ingiliz ve işbirlikçilerinin ellerindedir o milliyetçilikle sahiplenilen ülkelerde... ve halk bunlara katiyen uyanmaz. Irkçılıkla, şovenizmle, meshepcilikle afyonlanır. alkolik misali canı daha fazla yandıkça, canını yakan o illette daha fazla sarılır. her seferinde kendisini daha fazla tükettiğini farkedemeden...