gittiği mekanlardaki sanatçılara şarkı yerine ilaç isteğinde bulunan yazar.
sanatçı * : evet değerli konuklarımız. isteklerinizi çalmaya devam ediyoruz. şimdi söyleyeceğim şarkı... ???... dolareks... ??? ama ben bunu bilmiyorum ki! peçeteye reçete yazan doktor: migren olunca öğrenirsin..
zirvede, allah rızası için, antibiyotik ve ağrı kesici yazdıracağım yazardır. erkek kardeşim yokken, bana bunca yıl sonra sahip çıkan bir erkek kardeşim olmuştur.
zirveye geç katılan yazar. o gelene kadar peçeteler sinirden didilmiş ve yine reçete yazdıramamışımdır. bir dahaki zirveye kumaş peçeteyle gidilecektir.
zirvede tanıştığım, zaten daha önceden takipçisi olduğum, kalite yazar, kalite insan.
ben daha büyük birisini beklerken benle aynı yaşta olduğunu öğrenince dumura uğradığım yazardır aynı zamanda.
Üzerine 12 sayfa entry girilen insan sıfatını taşıdığından adına yazılan entrylerin okunması gerektiği düşünülen yazardır.
(bkz: ne özelliği var acaba)
(bkz: oku!)
en kötü gününde bile uludağ zirvelerine en az 12 kişinin katıldığını unutmuş bilmeyen yazardır. gidip mekan ayarlamasını istedik, koordinatör yaptık, mekana gidip 8 kişilik yer ayırtmış. tabi bir de geç kalması tuz biber oldu bizim muhabbete. neyse iyi ki geldi, ne de güzel geldi. 2 veya 3 bira içti. *
kendisini tanımadan hakkında bol keseden, boş kafadan bol bol atılıp tutulan yazar. tüm sıfatlar bir yana " güzel " kalbinden dolayı 12 değil çok daha fazla sayfa sayısında entryi hak etmiştir. onun entrylerinden ziyade senaryolarını okumayı dört gözle beklemekteyiz.
zirve için toplandıktan bir saat sonra falan mekanda anlam verilemez bir ışık ortaya çıktı. kimsenin gözü görmüyor, bu parklakışık gözlerimizi alıyor. ulan kesin uzaylılar bizi keşfetti de kaçırmaya geldi diye düşünürken yazarlardan biri; 'bu bir kuş', bir diğeri 'bu bir uçak' ve sonrasında; 'hayır editliyorum, bu peçeteye reçete yazan doktor' dedi. şimdi düşünce şu tabi; adamın zekası ışık saçıyor. evet gerçektende saçıyor. ama gözlerimizi alan zekası değil, spot ışığın sakal çıkmamış surattan yansımasıymış.
zirveye giderken merak duygumu en çok uyandıran yazardı peçeteye reçete yazan doktor. ki gittik gördük; bu doktor daha çok operasyon yapar, çok ön diş çeker sözlükte
3216 entrysinden 40 tanesini kendine yazmıştır. bu da demektir ki 80 de 1 entry kendine yazdığı entry oranıdır. o halde türk telekomda şehir içi aramanın dakikası sudan ucuzdur, dayımda 54 yaşındadır. 54 yaşındadır ama benden genç göstermektedir. ama adam çok iyi bakıyodur kendine ya...
neyse; görüleceği üzere nick altı entrylerin bir çoğu kendisiyle alakalı yazılara açıklık getirme amacıyla yazılmıştır. yazılmıştır ama benim dayım nasıl kendine bu kadar iyi bakıyodur ya? sorunca söylemiyorda adam... ala ala...
hık demiş ablasının burnundan düşmüş derecesinde etrafına şanssızlık yayan insan. ablasını da biliriz bunun, gudubetin sağdan kroşelisi... ne zaman çaylak olsa ulusozluk durgunlaşır, nevi şahsına münhasır sözlükte yazabilecek başlık bulamaz. biran önce dönmesini ümit ediyorum. ebru destan hakkında düşünceleri az biledir. lakin siyasetçilere laf söyleyip, bu süre zarfında sözlükte olması muhtemeldi. ulusozluk adeleti, aç kollarını, ben de gelicem!!!
Çekilen tüm bu katmerli acılara inat, sana olan sevgim gittikçe büyüyordu. Daha çok hissediyordum artık acıyı! Rüzgar tüm vahşetiyle okşarken saçlarımı ve sürerken yüzüme kutsanmış ellerini,ben, seni daha çok seviyordum! Ayrıştırıyorken aşkımın üzerindeki kara bulutlar ruhumun DNA'larını bin bir parçaya, ben, sana daha çok bağlanıyordum. Savururken rüzgar beni istediği yöne, ben, sana daha çok yakınlaşıyor ve anlıyordum aşkın kendine bile yabancılaşmak olduğunu. Sonra daha da tuzlanıyordu gözlerimden senin için akıttığım yaşların tadı! Çekilen acılar arttıkça artıyormuş demek ki gözyaşındaki sodyum klorür miktarı!
gece yarısı klasiği yazar/kullanıcı, öylesine bir armağan olur bizden kabul ederse.