üniversiteli üstelik tek başına yaşayan, istesem çıkıp şu saatte istediğim yerde gezebilecek yetişkin biri olmama rağmen, üstüne üstlük ikinci öğretim olduğum için yarın sabah istediğim kadar uyuyabileceğimi biliyor olmama rağmen, olmuyor arkadaş, şu yaşıma geldim hala nefret ediyorum pazartesilerden. tabii ki pazar gecelerinden de.
pazar gününden itibaren başlayan sendromdur. belki de haftanın en güzel gününü de mahveder pazartesi sendromu. insan bütün pazar günü sinirli ve asabi olur. ingilizce'de pazartesi sendromunu takımlamak için blue monday terimi kullanılır. zira mavi, iç karartıcı şeylerin rengidir.
Pazartesi sendromu diye bir şey yokmuş, saçmalamayın! Bi ülkenin bilim adamları incelemiş; (hatırlıyamadım amk.) aslında pazartesi günü değil o salı günü sendromuymuş. Pazar günü dinlenip, pazartesi günü ilk iş günü olduğu için öyle sanıyormuşuz ama aslında salı günü tüm yorgunluk ortaya çıkıyormuş yani demem o ki; bildiğimizi sandığımız şeyi aslında bilmiyormuşuz yav. ama ben gene söylüyorum., 'pazartesileri ölsün istiyorum ve nefret ediyorum...!'
yeni bir hafta, yeni sorunlar, sahte gülücükler, dedikodular, bütün bunların üstüne yorgunluk, sabahın köründe uyanmak zorunda kalmak...
evet evet bu sendrom bende de var.
Hala banyo yapılmamıştır, beyni yarının pazartesi olmadığını olmayacağına inatla inandırmaya çalışmaktır. Ne zaman banyo yapılacağı esas konusudur ama pazartesi de beni sevmediği için sorun olmayacaktır.
taaa okuldan beri peşimi bırakmayan kabustur kendisi. cumayı, cumartesiyi, pazarı oyunla geçiren bünye akşamları bizimkileri parliament pazar gecesi sinemasını izlerken bile akıl yarındaydı. akıl yapılamayan matematik ödevindeydi ama sorular zor olduğu için cevaplamak imkansız olduğu için alabildiğine ertelenir ve pazartesi sabahı son 10 dakikada harele gürele arkadaşlardan yardım alınırdı. hayatımız beklenen cumalarla istenmeyen pazartesiler arasında geçiyor...