okulunuzu ya da işinizi sevmiyorsanız daha da sinirinizi bozan sendrom. hoş seviyor olsanız da sabah erkenden uyanmak istenilmez. sanki pazartesi sabahlarına has bir tatlılığı vardır uykunun...
hafta sonların kurs gibi aktiviteleriniz yoksa ve hafta sonu sizin için sadece uyuyup tıkınmak anlamına geliyorsa çok daha acı yaşanan olay. pazar gecesi uyuyamazsınız çünkü uyku düzeninizin amına çoktan koymuşsunuzdur. ayrıca sabaha kadar kahve, çikolata, yoğurt(evet yoğurt) gibi zamazingoları tıkınırsanız uyku iyice kaçar. üstüne bir de barsaklarınız bozulur, işte son yıllarda pazartesi günü bana nedense sıçmak ve ishal olmak kavramlarını çağrıştırıyor.
her pazartesi aynı korkunç ayılamama hali.. ve her pazartesi verilen sözler:bir daha hafta sonu bile olsa daha erken yatacağım, daha normal saatlerde uyuyacağım vs. ama hepsi yalan olur pazartesileri lanet günlerdir, uyanamazsın, ayılamazsın, içinden hiçbir şey yapmak gelmez, kafanı toparlayıp işini yapamazsın, sürekli lanet edersin ve içinden durmaksızın "şimdi mışıl mışıl uyuyor olabilirdim ama bak nerdeyim ve nelerle uğraşıyorum" cümlesi beynini kemirircesine geçer..***
normal bir insanda pazar akşamı ortaya çıkan sendromdur. son tatil akşamı olan pazar, sırf bu sendrom yüzünden mahvolmuştur. akşam izlenen televizyondan tat alınmaz, dışarı çıkmak istenmez falan...
lakin hafif psişik takıntılı bünyelerde, değişik bir etki yapmaktadır. pazartesi sendromu daha salı gününden başlar ve pazartesi günü dahi devam eder. ömrü hayatı pazartesileri erken kalkıp bir yerlere yetişme telaşı ile geçen kişi bu yüzden tüm zamanını mutsuz geçirebilir.
salı günü normal bir insan haftasonu şunları şunları yaparım diyerek kendini avutabilirken, takıntılı bünye haftasonu şunları şunları yapsam da sonuçta yine pazartesi olacak ve yine erkenden kalkıp işime bakacağım bari yatayım da uykumu alayım diyerek ömrünü tüketir.
ibrahim tatlıses abimizin güzel bir sözü vardır: ömrümü yedin evladım. aha bu pazartesi de benim ömrümü yedi.
Kapitalist sistem içinde işini sevmeyen ancak işine katlanmak zorunda olan çalışanın duyguları üzerinde yaratılan psikolojik baskı sonucu oluşmuş "haklı" ancak "yanlış" bir genellemedir.Zira işinizi seviyorsanız en verimli olmanız gereken gün haftasonu mis gibi dinlendikten sonra yeni bir haftaya başladığınız ilk gün olmalıdır.
hastalığın ilk belirtisidir, pazartesi ile başlar. sonra salı, çarşamba derken bütün günlerin ayrı bir sendromu olup çıkar. kadim bir depresyonun damarlarda akışıdır artık gerisi. son güne dek sendromdur.
bu sendroma yok diyene gülerim ben. şimdi sen gidersin stockholm sendromuna var dersin pazartesi sendromu yok dersin. olur mu öyle yaa? bi kere tüm dünyanın ortak değeri pazartesi sendromudur. ne müslümanlık ne hristiyanlık ne faşizm ne komunizm, pazartesi sendromu bunların hepsini üçle çarpar beşe katlar. senelerdir bu sendrom yüzünden acı çekiyorum ben ya. ayrıca daha en azından 35-40 yıllık bir çalışma hayatım olduğunu varsayarsak bu kadar sendrom acısına dayanamıycam ve büyük ihtimalle ölümüm bu sendromdan olacak. ayrıca emekli olunca da bu sendromun geçiceğini sanmıyorum. 40 yıllık sendrom bir anda geçer mi be? geçmesi için en az 5 yıl lazım, ama o 5 yıl içinde öleceğim garanti olduğu için... falan filan..
bu arada 3 yıldır çalışıyorum abi daha 1 gün izin kullanamadım. 3 yılda 3 ayrı kurumda çalıştım, ipnelerin hepsi ilk yıl stajyersin iznin yok dedi. nereye gitsem stajyerim iznim yok. ömrüm stajyerlikle geçicek amna koyum. arkadaşlarım araba aldı, hatun aldı ben daha stajyerim ya..kim bana mazaret izni verir ki, kıdemliler alırmış o izni.. sokayım ben sizin kıdeminize..
neyse ben de aşağıdaki iş bankasındaki stajyer kızla yemeğe falan çıkarım. hatun da hoş parça hani..hiç yoktan iidir..
haftasonu hareketli geçti ise, çok fazla hissedilmez ve fakat haftasonunu yatarak gecirdiyseniz, pençesinden kurtulmak neredeyse imkansızdır bu sendromun (en azından benim için)