efendim, küçük şehirde etiket fiyatı neyse o ödenip gidilmez. mutlaka bi pazarlık payı vardır fiyatlarda. bunu satıcı da bilir valide tayfası da. o yüzden küçük şehirde her alışveriş çetin bir pazarlıkla geçer. kısa girizgahtan sonra aşamaları diyalog eşliğinde yazıp kaçalım.
valide: ne kadar bu ali efendi? satıcı: abla 15 lira. v: ne diyosun sen ya? (taraflar birbirini tartıyor) s: valla öyle abla. v: kim alır bunu be 15 liraya. (malı kötüleme evresi) s: abla kapış kapış gidiyor. sabahtan beri 20 tane satmışımdır. (validenin blöfü görür, almazsan alma çatır çatır satıyorum blöfüyle karşılık verir) v: millette para var demek ki ya. (durumum yok mesajı) s: bilemiyorum ki abla, alıyolar işte. (fazla samimiyet göstermiyor ki katı duruşunu koruyabilsin) v: iyi tamam, sen sar bunu bana on liraya. (valide cüzdanı çıkarıp parayı uzatır direk. sanki önemli bir şey yapmıyormuş gibi davranır. amaç satıcıyı ayıktırmayıp emrivaki yapmaktır) s: abla dur ya napıyosun. al o parayı, 10 liraya verilir mi bu? (yemezler abla evresi) v: aa niye be? al al sen şu parayı. s: yok valla alamam abla, zarar ederim. (her satıştan zarar edip 20 yıldır aynı mekanda esnaflık yapan insan modeli) v: ya bak geçen aldığımda da indirim yapmadın, hem de defolu çıktı. (eveeet, eski alışveriş kozu masaya sürüldü.) s: abla getirseydin değiştirirdik, sen yabancı mısın? (değiştirme kozunu kullanıp geri püskürttü) v: ya neyse ney. sen sar şunu 10 liraya. bak devamlı senden alıyoruz biliyosun. (valide ciro kozunu oynuyor. ben olmasam bu dükkan dönmez gibi garip bir inanışı var) elimi ayağımı keserim bak, gelmem bi daha. s: ya abla vallaha olmaz. yoksa sen yabancı mısın? ayıp ediyosun. bi dahaki alışverişte yaparız bi şeyler. v: iyi sen bilirsin. yürü oğlum. (pazarlığın en nefret ettiğim aşamasıydı bu. 5-6 atım atıp tezgahtan uzaklaşılır ve soktuğumun satıcısı her seferinde "gel abla gel tamam" diye arkamızdan seslenir) v: ya niye uğraştırıyosun versene baştan 10 liraya. s: abla vallaha zarar ettim. (bak halaaaa!)
evet, hayırlı işler, sağol abla, abiye selam uğramıyor hiç gibi kolpalıkların ardından ayrılınır tezgahtan. iğrenç, rezil bir süreçtir ama pazarlık sünnettendir.
bu süreçlere küçükken fazlasıyla maruz kalan biri olarak, hayatımda çok şey değiştirmeye karar verdim. travmatik etkileri için lütfen:
pazarlık sürecinin aşamalarından biride tezgahtan ayrılırken, yani tam götünü dönüp uzaklaşırken esnafın tekrar çağırdığı andır.
* gel abi 20 liraya indirdim. o da sana ha.
( tabi bu durumda direk dansı yapar gibi hafifçe dönüp 'yok ya almayım ben sağ ol ' denmelidir. çünkü tekrar çağıracaktır.)
abiiğğğğğğğğğğğ
( ne dedim ben)
* gel abi 15 lira lan. sevdim seni yeminle.
( fakat yine pes edilmemeli, aynı malı falanca kişi 10 liraya veriyor denmelidir. kimisi 'git ondan al o zaman' der. ama bizim adamımız illa malını satacaktır. inanıyorumki tekrar seslenecek.)
abiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii
( ben bu işin ustasıyım olm. bak bağırttım yine adamı)
-bu bere ne kadar?
+15 lira abla.
-on lira yaparsan alırım.
+yapma ama abla. bana ne kalıcak ki o zaman? gel 13 diyelim.
-yok almam. en fazla 10 lira.
+hadi senin hatrına 11 lira olsun.
-bir lira için kalbimi mi kırıcan şimdi?
+yok abla ben zaten 10'a alıyorum bunları.
-sen bilirsin. bak çıkarıyorum parayı. başka da yok. *
+peki abla. al. kiminin parası kiminin duası. bir lira için kırmayalım.
-**
satıcının 15 liralık şeyi 10 liraya satamayacağını, alıcının ise 5 liralık şeye 10'u bile fazla verdiğini anlatmaya çalıştığı yer yer trip dolu aşamalardır.