birçok kişinin ilk evcil(?) hayvanıdır... dört beş yaşlarındasınızdır, annenizin elinden tutup pazara gidersiniz... mevsim de bahar-yazımsıdır... karton kasaların içinde cik cik cik diye öter bunlar... yapışırsınız anneye, anne bundan alalım bundan alalım diye... anne de iki tane alır, tek yaşamazmış civcivler, en az iki tane almak gerekirmiş... büyük bir sevinç vardır o ufacık bünyede... eve gelinir, hemen keseden çıkarılır civcirler, dibine gazete serilmiş büyük karton kutuya konulur... başlarsınız malak malak izlemeye, onların yem yiyip su içişlerini... yok yok olmaz böyle, daha atraksiyonlu bir şeyler olmalı... çıkarırsınız dışarı, balkona... başlarlar pıtı pıtı yürümeye..arkalarında siz... nasıl da gülüyorsunuz... ama tabi yaş küçük olunca beyin de küçük oluyor... zavallı hayvancıkları bir süre sonra ciddi ciddi kovalamaya başlarsınız... garip civcivcik balkon demirinden atlar son çare olarak... daha ilk gün... aşağıya bakarsınız, son ciiik sesi duyulur gibi olur... başlarsınız ağlamaya, birkaç saat tabi, balık hafizası var o zamanlar... diğeri mi? civcivler tek yaşamazmış...
Pazardan alıp eve getirene kadar yolda bir kaç tanesinin ölmesi kaçınılmazdır. Kutulara pamuk koyarak yuva yapılır. Isınmaları için kutuya seyyar bir ampül takılır.Fakat bir kaç gün geçmeden 3-5 tanesi daha ölür. Sonun da şanslı ve dirayetli bir civciv yaşamla mücadeleyi kazanır ve tek olarak büyümeye devam eder. Cinsiyetine göre horoz ya da tavuk olur. * Akıbeti ise malumunuzdur.
sırf küçük çocuklar ağlamasın diye anne babaları tarafından satın alınan bazılarının renkleri sadece sarı ya da siyah değil,kimyasal boyalarla gökkuşağı misali size görünen ve boyasız olnaların çok küçük ve sağlıksız olmaları ve boyalı olanların da boyanın da yan etkisi ile eve geldikten bi kaç saat eğer şanslılarsa bi kaç gün sonra ölmeleri durumudur.
hayata doğuştan 1-0 yenik başlayan , 'ölmeye ölmeye ölmeye geldik!' sloganıyla doğmuş acıların civcivleridir. insan acır bunlara. ana yok , baba yok... çol çoğun elinde ölüp gidiyor çoğu. kimisi sıkılarak , kimisi üstüne basılarak...
çocuk işte , seveyim derken öldürüyor ama insan acıyor.
belki de en fazla acınası hayvan bunlar.
keşke hiç satılmasalar.
aynen köyde olduğu gibi , annelerinin peşinde bıdıl bıdıl koşsalar , siz yaklaşınca da anneleri sizi kovalasa da onlara zarar gelmese hiç... ama yok öyle olmuyor!
bu anlattığımı hiç yaşamamış olanlar da vardır , belki tavuk peşinden koşan civcivler görmemiştir bazıları ama görseydiniz bu renk renk boyanmış , anasız babasız , ömrü 3-5 günle sınırlı , çocuğun zeka düzeyine bağlı bir ömür geçirecek zavallı hayvanlara acırdınız...
cok ucuzsa kus gribi oldugu düsünelesi; sirin, ufak, horozdan olma, tavukdan dogma, yumurtadan cikma, tüylü iki bacakli, iki ayakli, kanatli ve ayriyeten kanatli (bkz: kus) hayvanlardir...
ne yazık ki ev şartlarına uyum sağlayamayıp, ömrü kısa olan civcivlerdir. ilk alındığında "ahaha ben bunu tavuk edeceğim, hatta yumurtasını, etini yiyeceğim" demişliği vardır herkesin.
o kalabalıkta ayakta durmak zorunda kaldıklarından sağlıklıymış gibi görünen evde max bir haftada ölen garibanlardır.belli bir boya geldiğinden baba tarafından kesilip sofraya getirtilir.istersen yeme...
mutlaka birden fazla alınması gereken çünkü kaçtane alırsanız alın 2 ye bir,altıya 2 ,8 e 3 gibi bir ölüm oranı bulunan sapık veletler tarafından sırf işkence etmek için alınabilen,anne tarafından kediye verilebilen(canlı canlı)bu sebeten dolayı 9 yaşında bir çocuun depresyona girmesine sebep olabilen şanssız yaratıklar.