çocukluğu 90 lı yıllarda gecen bir çok insanın ticari hayata ilk adımıdır. başta elinde şişe pazarda utangaç tavırlarla gezinirken paranın tadı alınınca 40 yıllık pazarcı gibi bağıra çağıra dolaşılır etrafta. üniforma kısa şort üstüne çubuklu fenerbahce forması benzeri bir tişörtdür ve bulaşıcı hastalıklar şimdiki gibi yaygın olmadığından ya da kimse sicklemediğinden herkese aynı bardaktan servis yapılmaktadır. kazanılan paraların bir kısmı atari salonunda bir kısmı komşunun keseceği plastik topla ezilir. bir de çocukluğunuzdan faydalanıp para vermeyen ibneler vardır ki yatacak yeri yoktur o ibnelerin.
kücüktüm kumkapı ' da halamlara giderdim. hatta ordan hiç çıkmazdım. perşembe günleri pazar olurdu. çarşamba günü akşamdan hazırladığımız 2.5 litrelik kola şişelerine çeşmeden su doldurup sabaha kadar bekletirdik. sabah oluncada komşunun oğlunu alıp dooru pazara koşardık. hey gidi günler. sakız da satardım ben. her boku yemişim amına koyayım.
edit: civcivde satardım 5 bin liraya alıp 10 bin liraya kapı kapı dolaşıp. sonra sattığım civciv ölmüş cocuk geldi beni dövdü felan elimden parayı almıştı. haa bisküvi gofrette satardım her bok sonra büyüdükçe deişti sattığımız şeyler :)
13 sene evvel zekamı kullanıp 2-3 tane çocuğa yaptırdığım eylem. O zamanlar belliymiş başarılı olucağım yaşıtlarım gezer tozar eğlenirdi bende gezip tozar eğlenirdim, mal mıyım lan o yaşta çalışıyım. Yalnız baya sağlam para kazandım, çocuk işçilerin maaşını da tıkır tıkır verirdim.
90'lı yılların başında alım gücünün görece daha düşük olduğundan mıdır bilinmez kalbur üstü lokantalar haricinde pet şişe ile su satılmazdı pek. Hatta pet yerine şaşal denirdi. Küçük şaşal, büyük şaşal.
işte bu yıllarda mahalle aralarında su istasyonları türedi. Bildiğin petrol istasyonu gibi pompası olan, bidonlara su doldurdukça anolog sayacın fır fır döndüğü istasyonlar. insanlar bu istasyonlardan bana şu kadarlık, bu kadarlık diye su alırdı.
Neyse konumuza dönelim. Pet yaygın olmadığından bir gece öncesinden buzluğa konulan 2,5 lt kola şişeleri ertesi gün semt pazarının en sıcak saatinde çıkartılır. Kendine has ezgisiyle buz gibi soğuk Sudan içen diye bağrılarak bardak bardak satılır. Bağrılırken faZla kafa sikilmez. En çok terlemiş kim varsa onun karşısında bardağa doldurulur adam da eşşek değil ya su isterdi.
Semt pazarları her gün farklı mahallede olduğundan hele ki yaz tatilinde her gün elde 2,5 lt kola şişesi başka bir mahalleye koşturulur. Yakın mahalle pazarlarında su bitse bile şişenin içinde kalan buza camiden tekrar ilave yapılır. Uzak mahalle pazarlarında ise buzun yarısı yolda eridiğinden bu imkan pek olmazdı.
Bu şekilde su satarak atari-bisiklet alanlar bile olurdu. Karlı işti vesselam.
Bu işte var bir tılsım dedirtir.
Mevki- makam sahibi, holding- şirket sahibi, para - arazi babası her insan kişisi, mutlaka hayatının bir döneminde, su satma eylemi gerçekleştirmiştir.
Bizi mi yiyorlar, allah, su gibi aziz ol deyip, bahtlarını mı açıyor bilemedim ki!
bir kere bir arkadaşla çocuklara biz de özenmiş, biz de satmıştık. çocuğuz işte, kaça satacağız bir bardağını? olsun olsun en fazla 50 kuruş. önce suyu içerlerdi sonra onu bile vermezlerdi orospu çocukları. o günden beri zerre kadar güvenmiyorum bu millete.