evin ya babası, ya tek erkek çocuğu ya da büyük erkek çocuğudur.
annesi itinayla seçerken sebze/meyveleri, o da itinayla taşır poşetleri.
ödeme/para üstü alma işlerini de o halleder ve diğer yandan bütün hal/tavır/duruş ve bakışlarıyla pazarcıları psikolojik baskı altında tutar, gereksiz pazarcı muhabbetlerini kendilerine saklasınlar diye.*
mutsuzlukla örülü yalnızlığını pazarın neşeli kalabalığına bırakmak, ruhunun derinliklerinde savrulan kimsesizliği bir nebze olsun yatıştırabilmek, geçiştirebilmek için kendini çaresizce domatesin, biberin patlıcanın teselli edici birlikteliğine vurmuş yaralı, kanayan bir yürektir. ah o pazarların kucağından ılık bir rüzgar gibi iliklerimize akan büyük şefkat.. ah pazarcılar, mandalinalar ah...
normal bir durumdur her çarşamba yaptığım eylemdir. Anneyle gitmekten daha rahat annemin 35 dakikada seçerek aldığı elmaları ben patır patır 3 dakikada alıyorum.
Kız arkadaşımla yaptığım bir eylemdir. Ayrıca yalnız yaşamaktan dahil bence birlikte yapılan eylemler güzel oluyor. Annemle de pazara gitmişliğim vardır.
Kendi hür iradesiyle domatesini, patatesini seçip hangi tezgah daha uygun diye göz gezdiren erkektir. Gizlice takip edilip elini uzattığı domatese aynı anda el uzatılıp onun bu dalgın halinden yararlanmak gerekir.
Evet ya biz de az ırz düşmanı değiliz ama olsun ceylanı ürkütmeden avlamak böyle olur.
Fenalık geldi şu an kalbim sıkıştı, leimon leimooonnn gel gel ablaaaa.
işte ev ekonomisi, pazarda yapılır. Ah lanet girsin. Pazara anneyle, karıyla gitmeyeceksin. Yav pazarın başından al çık işte.
Öncelikle bizim şu mersedesi getirin bakalım, bunun da telleri çıkmış iyice.
Pazar, bir boydan gidilir, geri dönülür, fiyat araştırması. Ah lanet olsun.
işte şimdi alışverişe başlanır ve, Ulan ne güzel domates işte, alalım, yook, en uçtaki domatesciye gitmemiz lazım, onun daha güzel,
Çıldıracakım.
Yav sen en uçtaki domates satanı nasıl aklında tuttun ya? Zaten bağırış çığırış, kafam duman oldu.