semtlerde yolları işgal ederek kurulan pazarların genel karakteristiklerin bahsetmekte yarar vardır. yazın aşırı sıcak, kışın aşırı soğuktur. kalabalıktır, adım atmak nerdeyse imkansızdır. pazarcılar gereksiz yere yüksek sesle bağırarak kafanıza tecavüz etmektedir. meyve ya da sebze aldığınız zaman kendileri doldurmaktadır, eve geldiğinizde torbanın içinde meğerse o tezgahın önünde gördüğünüz güzel meyveler yerine görmediğiniz yerden doldurulmuş çürük meyveler vardır. ayrıca yeni bir tehlike daha peydah olmuştur, pazar hırsızları. bu hırsızlar pazarda gezen hanımların cüzdanlarını çarparak geçimlerini sağlamaktadırlar. pazarcıların yersiz öfkeleri, yavşaklıkları da buna eklenince pazara gitmek akıl işi olmaktan çıkmaktadır. fiyatlara gelince, fiyatları marketlerden aşağı kalmamaktadır.
marketten sebze-meyve alışverişi yapmaksa pazardan alışveriş yapmak gibi bir işkence değil bir keyif işidir. yazları serin kışları sıcak ortamda alışverişinizi yaparsınız, gürültü yoktur, hatta bir çok markette alışveriş isteğinizi harlayacak biçimde ayarlanmış müzikler bile çalmaktadır. meyve ve sebzeleri görerek, seçerek, ihtiyacınız kadar alırsınız. pazarcıya yarım kilo elma dediğinizde pazarcının yüzünde oluşan o tiksinmişlik ifadesini görür ve neyse bir kilo olsun dersiniz yarım kilo elmanın çürüyeceğini bilmenize rağmen. taze meyve sebze seçmek için bütün bir mahalleyi dolaşmanıza gerek de yoktur, herşey elinizin altındadır. ayrıca manav alışverişinden sonra zahmet etmeden gidip kendinizi bir çikolata ile de ödüllendirebilirsiniz.
hele ki, marketlerin servis arabasıyla eve kadar bırakılmak pazarcıların çağ dışı ticaret anlayışının asla erişemeyeceği bir noktadadır.
