pazar sabahı altı buçukta uyanmış işte bi insan evladı.
sonra uyumak için mi, uyumamak için mi olduğu anlaşılmayan binbir mazeret.
susamışım galiba... (su içilir, dönülür yatağa)
başım mı ağrıyo ne, bi ağrı kesici içsem de rahat rahat uyusam. (ağrı kesici de içilir, yine dönülür yatağa)
yaa ben lensle uyumuşum, bi çıkarıvereyim, gözlerim yanıyo, uyuyamam ki böyle! (lensler çıkarılır, yine dönülür yatağa)
yaa ellerim sigara kokuyo, ıyykk iğrenç, böyle de uyunur mu?! (eller yıkanır, dişler fırçalanır, dönülür)
yav şu balkon kapısını açayım içeri biraz hava gelsin, kesin havasızlıktan uyuyamıyorum ben. (kalkılır, kapı açılır tekrar yatılır)
aslında saçlarım da mı sigara kokuyomuş ne... bi banyo yapsam sonra ne güzel uyurum mis gibi... (cidden pazar sabahı 7 itibariyle duş alınır, yine dönülür yatağa)
artık bahanesi kalmayan bünye bir süre uyumaya çalışır, gözlerini filan kapatır, uykuya daldım dalıyorum diye numara yapar, sağa sola filan döner, mırıl mırıl sesler çıkarır... (kendini kandırıyo salak!)
15 dk uyuma mücadelesi verdikten sonra her zamanki kurtarıcı olan sözlük sanki çok ekstrem bir meşgale bulmuşçasına aklına gelir yazar kişisinin. bir pazar sabahı sözlükte takılmaktan daha huzurlu, daha mutlu ne olabilir ki zaten denir, dalınır sözlüğe, bakılır kaç kişi online, 15 civarı yazar var, yarısı gizemli. gizemlilere uyuz olunur, gizemsizlerin en beğenilen entry'leri okunur artı oylanır, seri artı oylayan melek olunur.
(işte böyle güzel bir psikolojinin böyle güzel bir ürünüdür pazar sabahı sözlüğe girip yazmak ya da okumak.)