büyük çoğunluğun tek tatil günü olan pazar'ı, gözünün yaşına bakmadan sikip atan, zehir zıkkım eden şeylerdir.
bunların başında, her pazar sabahı gönüllü iç mimar kesilen, işgüzar ve girişken komşu gelir. amına koduğumun evladı, ne ara kalktın? sabahın köründe o matkabı nerden buldun? rüyanda mı gördün pezevenk?
ulan küçükken babam dikerdi sabahın 7'sinde, galkın lan gahvaltı yapacaak diye kaldırırdı. uykulu gözlerle, kendimden büyük ayakkabılarla, bakkala ekmek almaya giderken, hep büyüyeceğim ve tek başıma yaşayacağım günlerin hayalini kurardım, senin darbeli matkabını, çekicini, dübelini ve de vidanı sikeyim amın evladı.
duyan da boluya tünel açıyorsun sanacak pezevenk, alt tarafı bir tabloyu duvara çakacaksın, sabahtan beri siktin beynimi, ırzını nikahını siktiğimin...
üst kattaki genç ünililerin pazar temizliği hastalığı. ulan sabahlara kadar anırıyosunuz uyuyun bari. sabahın köründe kalkıp o makineyi çalıştırmanın amacı ne...
telefonun iptal etmeyi unuttuğum alarmıdır. bir de öyle bir şartlamışım ki kendimi, ilk saniyesinde ayağa fırlayıp lens arama telaşına giriyorum, farkedene kadar uykunun anası şeyolmuş oluyo afedersin.
yalnız geçirmektir.
babanızın işi çıkar, anneniz yoktur, kardeşiniz başka bir alemde, sevgiliniz yoktur, arkadaşınızın başka bir programı...
daha ne olsun ki ?!