banyo soğuk olduğundan donmuştur. O sobanın yanından kalkmak istemez, kalksada giyinmek istemez, yarın pazartesidir, sabahçıdır erken kalkacaktır, giyindiği an yatağa atlar. O an dünyanın en temiz ve mutlu çoçuğu olarak uykuya dalar.
Annem döverek yıkardı resmen.
Hep bit bulaştırırdım.
Temizlik hastasıydı kaynar suyu boca ederdi başımdan aşağı.
Sonra sobanın yanına oturttururdu.
Özledim.*
88kuşağı olarak benim de yaptığım* bugün de dahil olmak üzere hiç bir zaman sevmediğim gün olan pazarın, üstüne banyosu* da olduğunda** olan hissi yaşayan çocuk.
evde de ilk orta lise hatta lisans dahil pazar günlerinden hep nefret etmisimdir. klasik salt anlamda sadece "yeaa yarına okul/iş/odev vs var" diye değil çok daha fazlası.
Pazar günü bana hep ayrılığın hasretin başlangıcı olmuştur. oyuncağmi kaybettiğim, sevdiğim kişilerin hayatta hep o gün gitmesi vs pazar günleri olmuştur hep. daha neler var neler pazar günü için**
pazardan pazara banyo yapıp sonra benim saçlarım niye bitleniyor diye ağlayan bebelerin övünerek ve kibirli bir şekilde anlattıkları vahim olay.
bir hafta yıkanmayan bedenle insanlar nasıl uyuyabiliyor hayret doğrusu. su soğuk da olsa yıkanmalı bir insan yahu. pislik misiniz? nasıl bir ebeveyniniz var sizi yıkamamış küçükken?
ben buan eski çocukluk derim hangimiz böle yapmadı ki anamız bizi yıkar o soğukta bizi bize acımadan bir de zatüre olmayalım diye bizi sobanın önüne yollardı gerçi benim anam hatırlamıyorum ama beni sobanın önünde yıkardı ne günlerdi ya çocukluk şimdi ömrümün geri kalanını bile verebilirim tekrar çocuk olabilmek için hangimiz vermez ki gerçi...
hala yaptığım bir davranış çeşididir. sobalı evlerden vazgeçemedim bir türlü. bence yaşam boyunca mutlaka sobalı bir evde oturulmalıdır. zira onun sıcaklığını hiç bir ısıtma gerecinde bulamazsınız.
çarşamba ve pazar günleri banyo günüydü bizim evimizde. diğer günler banyo yapmak yasak !
önce kocaman bir leğen getirirdi annem sobalı odaya, kocaman dediysek eni 15 cm i geçmeyen popoma yetecek ve bağdaş kurabilecek alanı bulabileceğim bir leğen düşünün siz, sonrasında gri ve oval başlı güğüm banyoda soğuk suyla doldurulur ve su sobanın üstünde 80 dereceye gelinceye kadar orada bekletilir. tabi bir de (olası haşlanmayı önlemek amaçlı sanırım) kaynar suyun bulunduğu güğüme nazaran daha küçük hacimli bir kova da soğuk su.
tüm bu olanlar yaşanırken, birazdan başlayacak olan seramoninin yarattığı korku ve panik, minik bünyemi bir hayli titretmektedir o an. ama heyhat! kaçış yok. en gafil anımı kollayan annemin, kollarımı kavraması ile tüm elbiselerimi bir kaç saniyede soyup beni leğene oturtması bir olur.
suç aletleri de hazırdır. buram buram tüten, el değmeyen güğüm dibimde bitmiştir bile. kafam kadar bir kalıp beyaz hacı şakir, adeta kafamdaki deriyi de soyan kalın dişli tarak hemen oracıkta. pis pis sırıtıyorlar..ve kullanılmaktan zımparaya dönüşmüş kese ise en kibirli olanları, hazır ve nazır o da..
saniyeler içinde ilk galata başımdan aşağı boca edilmiştir, artık geri dönüş yok! kaçış yok! içten içten ağlayan ben, kesik kesik çığlıklarımı kendim bile bile duyamazken, beni çekip çıkaracak bir kahramana muhtacım o an. öyle bir muhtaçlık ki bu dünyanın en güçlü kolları arasında, daha güçlü hiç bir varlık ile karşılaşılmadığı bilindiği halde, filiz halinde yaşamasına müsaade ettiğim; saklayıp sarıldığım bir muhtaçlık.
kaynar suyun bedenimde ve zihnimde yarattığı infial henüz son bulmamış ve bir çok arındırma işlemi vücuduma peşi sıra tatbik edilmektedir. ama bilmekteyim canavar dişli tarak en son işkence aleti, en korkuncu ama en sonu. ömrümde en kötüyü iple çektiğim tek an o an.
ve nihayet. ilk berberle tanışmasından o ana kadar sadece subay traşı görmüş, iki tutam saç barındıran küçük kafamla o canavar dişli tarak kucaklaşırlar. suratımda anlamsız bir ifade.. canı yanan ama gülümseyen ben, artık kurtuluşa yakınım..
delicesine kitlendiğim tek bir cümle kalmıştır artık. arılık duruluk çık git oğlumdan mundar pislik ! kahramanım yine o olmuştur. beni kurtaran sihirli sözcükler yine biricik pehlivan annemden gelmiştir.
zafer sarhoşuymuşcasına küt küt atan göğsüm kocaman bir havluyla sarmalanmış ve sobanın arkasına doğru sürüklenmiştir artık. sırada benden 2 yaş küçük kardeşim var, gözleri dolmuş, olacakları beklemekte..sessiz ama bir o kadar çığlık çığlığa sanki...
Benim yarın yine yeni yeniden gerçekleştireceğim eylem. Evet hala sobali bir evde yaşıyorum ve sıcacık çorap giyip kestane pişirip ekmeği kızartıp da üzerine çikolata sürerek onun ekmek de ki delik yerden eriyerek dökülmesine bayılan koca bir bebeğim.