işitme engelliler haber bülteni sonrası kızarmış ekmek kokusuna tereyağ kokularının karıştığı günleri hayal edip uçan kazın ipini de yakaladıktan kelii asla girilmeyecek sendromdur.
hava kapalıdır genelde elektrikler yoksa bi de camlar buğuluysa kavanoz kapakları açılmıyorsa kalbine nazır, cumartesiyi pazara kanla bağladıysa yine gece,ertesi güne akıtacak kanın kalmadıysa yerine koyacak gözyaşın yoksa, acıyorsa hep acıyorsa kaldırımların canı, adım atmaktan korkuyorsan, dışarda top oynayan çocukların gözlerine bakmaktan orda kendini görememekten korkuyorsan, dar sokaklardan herşeyi bırakıp gitmelerden bir yangının külünü yeniden yakmalardan koşa koşa yine evine, kendine, her kaçışta kendini sobelediğin kendine kaçmaktan yoruluyorsan ve yeni bir 7 24 'e katlanmaktan ölüm gibi korkuyorsan pazara lanet etmek pazara kahırlanmak pazara ağlamak...şeklinde süregiden bunalım cümlelerinin habercisidir bu sendrom,yakalanırım çokça...
iş veya okul gibi meşgaleleri olan bünyeler için gerçekten zor bir durumdur. şöyle ki;
cumartesi gününün geç saatlerinde başlar gam, tasa.
-neyin var olum? keyifsizsin. ***
+bir şey yok ya. sadece biraz midem ağrıyo.
-soda felan ister misin?
+yok saol. geçer şimdi.
o gece * geçirilir futbol izleyerek. pazar günü gelir.
-oğlucuğu günaydınlar. kahvaltınız hazır. **
+günaydın annelerin en şekeri. geliyorum.
kahvaltı yapılıp dışarı çıkılır. sevgiliyle bi kafeye gidilip capiccunolara eşliğinde hal hatır sorulduktan sonra konuşulur.
-aşkım çok durgunsun bugün neyse. **
+bi şeyim yok aşkım. boğazlarım çok kötü. heosi bu.
sevgili de bırakılır eve. tekrar arkadaş grubuyla desteklenen futbol takımının maçı izlenmeye gidilir. takım farklı galip gelir. fakat bizimki bi sonraki günün pazartesi olacağını bilen tek kişidir sanki.
+ben kaçtım. iyi akşamlar.
-hacı nereye ya? daha king oynayacaz.
duymaz ve eve gelir. duş alıp direk odasına geçer. küçük kardeşin şebekliklerine kızmaz. bilir ki bir gün o da pazar gecesi sendromu yaşamaya programlıdır. odasına geçtiği an, takvimdeki tüm pazar günlerini teker teker koparır. gözlerini yummaz. fakat uyanır. pazartesi olmuştur. yaşamak her zaman kiş gibi ne sendromlu olursa olsun çok güzeldir.
yarın iş yada okul vardır zinde uyanmak için erken yatılır ama malesef bi türlü uykuya geçilmez(çünkü gün içinde hep kıç devrilip yatılmıştır) tuhaf bi rahatsızlık hissiyle yatakta dönüp durulur vakit geçer geçer ve aslında normal uyuma saatinden kayıldığı görülür 4 e doğru fln bi uyku bastırır zaten 3saat sonra da uyanma vakti gelecektir velhasıl okula sersem gibi ve şişmiş kaymış gözlerle gidilir. o yüzden ne yapmalıdır uyku gelmeden artislik yapıp gidip erkenden yatılmamalıdır. *
pazartesi sendromunun doğru adıdır. pazar günü depresyona girilir, depresif gözlerle bakılarak tüm hayat gözden geçirilir. her şey berbattır, bütün hayatınız korkakça ve ezikçe geçmiştir. elinizde hiç bir şey yoktur ama sonraki gün ne sikimse hepsi unutulur. yeniden doğmuşsunuzdur ve tahtınızdan küstahça bakarsınız insanlara. benim pazartesi sendromum pazar başlar, pazartesi biter.
Yurtta okuyanlar için tasarlanan sendrom. Evinizde dolu dolu geçirdiğiniz *~ liseye geçtiğinizde yurda doğru korkunç ve sıkıcı 3 saatlik yolculuk yaparsınız. Pazar gününden nefret edersiniz artık. Cumarteside kalmak için dua edersiniz ama olmaz olmaz ve yine olmaz işte.
bizimkiler'in ardından yapılması gereken banyoyla sona eren, hüzünlü ve bir o kadar da kısa aksamda yaşanan duyguların özeti. belki de parliament pazar gecesi sinemasının gelen yeni okul haftasından önce, hafta sonunun son güzel olayı olmasıdır nedeni.