diğer günler yapılabilecek berbere gitme eyleminden çok başkadır.
hafta boyu işten güçten fırsat bulunamaz, saç kesim olayı hep ertelenir. ta ki saçlar uzayıp rahatsız edene dek berber ihmal edilir. akabinde bir pazar akşamı mahalle berberinin yolu tutulur. traştan hemen sonra evde duş alınıp uyuma düşüncesiyle dükkanın kapısından içeri girilir.
işte o an, yani ortama duhul ettiğiniz ilk anda, sizin gibi düşünenlerin hiç de az olmadığını görürsünüz. nitekim dükkan dolup taşmaktadır. bekleyenlerle göz göze geldiğiniz an içinizde inceden bir hassiktir, niye daha önce gelmedim sesi vuku bulur. zira, oturanlar da ilk geldiklerinde aynı duyguyu tatmışlardır. hatta ortam kalabalıklaştığından size kıllanmaları bile olasıdır. bu durumdan tek memnun olan ise dükkan sahibidir, yani berberdir.
içeri girer girmez burnunuza kesif bir koku gelir. bu koku ter, sigara ve traş köpüğü kokularının bileşimidir. ayrıyetten ortamda koyu bir muhabbet devam etmektedir.
selam verip boş bulduğunuz yere ilişirsiniz. o esnada gün boyu okunmuş, hatta resmen ırzına geçilmiş bir gazete ilişir gözünüze. bu gazete büyük ihtimalle sözcü, posta ya da takvim dir. berberin seçimine göre zaman veya türkiye olduğu da görülmüştür. muhabbet edenleri tanımadığınızdan gazeteye uzanır, alır ve okumaya başlarsınız.
gazeteyi evire çevire, baştan sona okursunuz. en balon haberleri, en gereksiz ayrıntıları atlamazsınız, sırf vakit geçsin diye hepsine göz atarsınız. o an gazetenin neden öyle haşat olduğunu anlarsınız. fakat zamanı bir türlü tüketemezsiniz.
ardından açık olan televizyona ilişir gözünüz. pazar akşamı olduğundan mutlak bir futbol programı izlenmektedir. izlenmektedir dediysem de öyle kendi kendine takılmaktadır televizyon, o kanal çevrilmiştir işte. futbolla çok haşır neşir olmasanız dahi, zaman geçsin diye izler, bilgilenirsiniz. az önce gazetede gördüğünüz iddaa programındaki maçlar gelir ekrana, ulen keşke oynasaymışım paranın mına kordum diye hayıflanırsınız. halbuki dışardayken iddaa oynamak hiç aklınıza gelmez, zaten şimdiye kadar toplasan da 1-2 defa oynamışsınızdır.
akabinde ikinci lig b kategorisi maçlarının özetine geçen programdan sıkılır, ortamda dönen muhabbete kulak kesilirsiniz. mahalle berberlerine gidenler bilirler, oralara nice hayat felsefelerine sahip, ne acayip adamlar gelir. ve bu adamlar mütemadiyen konuşurlar. traş olurken bile susmayanları mevcuttur. bu adamların engin hayat tecrübelerinden faydalanır, yüzde doksanı sıyırma olan hikayelere kapılırsınız.
o esnada çayınız önünüze gelmiştir. hava soğuksa çay soba üstünde demlenir, değilse dışarıdan gelir. hatta soğuk zamanlarda çay suyundan sakal traşı için de faydalanılır. sabunu köpürtmek için kaplara bu sudan konur.
ve beklenen an: sıra size gelir. berber koltuğuna oturursunuz, traş başlar. ancak muhabbetin tam merkezindesinizdir artık. üstelik arkanız dönüktür ve kendinizi android gibi hissedersiniz. aynadan arkadaki herifleri takip etmeye çalışırsınız. berber kişisi haftanın tüm yorgunluyla bıkkın, sıradaki müşterilere bakarak da sıkkın ama gelecek paradan memnun bir şekilde * traş eder sizi. işiniz bittiğinde gayet düzgün bir kesim olduğunu görür, berberin ustalığını fark edersiniz. koltuktan kalkar, parayı uzatır ve dükkanı terk edersiniz. siz tüm bunları yaparken berber yeni traşa başlamıştır bile.
dışarı ilk adımınızı attığınız an kendinizi daha bir maço, daha bir delikanlı, daha bir futbol tutkunu hissetmeniz olasıdır. sonra eliniz başınıza gider, kısa saçlar diken diken battığında anlarsınız ki pazar akşamı berbere gitmek bir başkadır.
bilgi sahibi olmayıp entry yazanların dediğinin aksine birçok kesimde pazar günleri berberler nam-ı diğer kuaförler gün boyu açık olup müşteri beklerler. pazar akşamı berbere gitmek ise türklerin genetik özelliğinden kaynaklanan bir sorundur.
(bkz: son güne bırakmak)