'gülümseme' ve 'mutluluk' doğru orantılı bence.
gülümseyen birini gördüğümüzde biz de tebessüm ederek karşılık veririz, somurtmayız.
hem küçük bir tebessüm değil midir içleri ısıtan? hepimiz sıkılmadık mı somurtan yüz ifadeleriyle karşılaşmaktan? 'ben gülümsersem, o da bana gülümseyerek yanıt verir ve paylaştıkça bu daha da artar' diye düşünelim hep.
dipnot: gülümseyelim, gülümsemek iyi hissettirir ve mutlu eder, gülümsememizi paylaşalım, paylaşalım ki mutluluğumuz çoğalsın, daha iyi hissedelim.
Acı.
Hiçbir zaman paylaştıkça azaldığına şahit olmadım. içimde derin yara olan ne varsa;
-Hastayım dedim, kolundaki yaraları gördüm. Meğer diyalize giriyormuş.
-Ölüm dedim ne acı, annesini kaybetmiş bana domatesleri doğrarken söyledi.
-Parasızım dedim, eve ekmek götüremediği bir gün intaharı bile aklından geçirmiş.
*bizi biz yapan ne varsa, aslında en derin yaralarımızdan ibaret. Ve ne zamanki o acıları dindirmeye çalışsak, daha acısıyla karşılaşıyoruz.
Çoğalıyor
ve çoğalıyoruz.
Durmuyoruz.
yani aslında
“acılar paylaştıkça azalır, Sevinçler çoğalır” diyen her kim varsa;
o şairler, şarkılar, anneler, babalar... bence yanılmış olmalı bir yerlerde.
Birileri bize sadece, her acının bir şekilde aynı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Ötesi yok.