kendi payından,hakkından başkasına verip,onun da mutlu olmasını,eksikliğinin giderilmesini sağlamak.birşeylerden feragat etmek
en önemli erdemlerden.birşeyleri paylaşmak olmasa hayat neye yarar...
hayatım boyunca yapmaktan en çok mutluluk duyduğum olay.
illa paradır, yemektir, madde değil,
yeri gelir mutluluk olur, üzüntü olur,
yeri gelir sadece bir şarkı olur...
ama olur işte, bir şekilde paylaşmak amaç...
güzeldir. bazen bildiğini paylaşmaktan çekinen insanlar görüyorum, üzülüyorum onlara. bildiklerini başkalarının öğrenmesinden korkan, yeni bir şeyler üretemeyeceğini düşünen, bildikleriyle yetinen, hayatı daha iyi algılamayı denemeyen... bakışı sabit kalmış, kendisine verilen hayat bilgisiyle yetinen bir dünya insana, harbiden üzülüyorum. keşke küçükken annesi "cısss" demeseymiş diye düşünüyorum çoğu zaman.
utancın hikayesi:
17 saat sürecek bir tren yolculuğundasın. bir tabur adama yetecek kadar nevalen var. haldır huldur yumuldun pastaya, böreğe ve çaprazında kuru üzüme benzeyen yaşlıyla göz göze geldin, yemeye devam ettin.
10 dakika sonra yaşlı adam mendilini sofra saydı kendine. bir salatalık, bir domates, yarım ekmek ve biraz peyniri ile sofrasına yöneldi. göz göze geldin, ekmeğini sana uzatıp sofrasına davet etti.
yerin dibi nerede, girmek gerek. boğazda tıkanıp kalan utancı sindiremeden yerin dibine girmek gerek.
mutluluğun hikayesi:
bisiklet turundasın, nazara inanmıyorsun ama yerde bulduğun nazar boncuğu hoşuna gidiyor ve bisikletine takıyorsun. dağın başında bir köye girerken 3 küçük çocuk yolunu kesiyor. "para vermeden geçemezsiniz!" diyor dünyanın en tatlı eşkıyaları. nazar boncuğunu çıkartıp küçük kıza veriyorsun. o, nazar boncuğu ile arkadaşlarının yanına koşuyor; koşarken mutluluk saçlarından savruluyor.
hayatın hikayesi:
"paylaşmak" gibi arafta kalmış kelimelerle yazılıyor hayatın hikayesi. sana sorulmadan yazılmaya başlanmış hikayeni seçimlerinle sen şekillendiriyorsun. kararsız kalmış her kelimenin yazgısı senin elinde. bunun farkına varıp yetmiş yaşındaki adamın ekmeğinden üzerine sinen utancı, beş yaşındaki çocuğun saçlarından savrulan mutlulukla silebilmelisin. kim bilir, belki hikayenin anlamı heyecanla koşan bir çocukta saklıdır.
herşey göründüğü gibi değildir diyesi geliyor insanın. herşeyi paylaşmak artırır paylaşılanı da sevgiliyi paylaşmak doğrudan öldürür ya seveni yada sevileni. hele bile bile paylaşıp godoş da değilsen ya olmak üzeresin. yada ölmek üzeresin. bu paylaşma meselesi çok su kaldırır. bazen üleşmek de dendiği olur.