eve 30 kişilik misafir gelmiş, tüm yemekler etli falan.
ben kendime özel tepsi yemegi yapmışım. annem geliyor diyor bilmem kim amcana da ver bi tabak o da et yemiyor. siktir git göt, ben kendime yaptım, içim gidiyo lan öyle olunca.
yaptıgım şeyleri yedirmeyi çok severim ama kendime özel yaptımsa kimse yememeli.
insanların kafamda kurduğum planların içine tükürmesinden nefret ediyorum, bunu genelde arkadaşlarım yapardı ama artık bana 10 metre sınırı içinde değiller. 'heyoo süper film, hem de indi izleyeyim şunu' derdim oradan biri 'zıkkım yapalım mı' derdi ve al sana içten somurtmaca ve daha kötüsü bunu dışarı belli etmemece. Dışarı çıkıp yürüyerek kafamı dağıtmak isterim, zıt bir telefon -açmasam içim rahat etmez- 'bik bik' 'dışarıdayım ben, sonra bakarım' ' yok olmaz gel'. ders çalışırım, bir mesaj 'blah blah' -kaldı ki telefonumu sessiz moda alsam da arada saate bakınca görüyorum ve aklım takılıyor, başımdan atayım diyorum- 'o nerede, bu nerede' al işte kafam karışıyor sonra.
kısacası insanlara değer vereyim derken kendimi yıpratıyorum, doğuştan gelen sinirli bir yakım varken hem de. sonra bu sinirin hepsi içimde patlıyor, kendimi şuursuzca ağlayıp yollarda yürüyerek, toplu taşıma araçlarında garip bakışlar altında kalarak heba ediyorum.
Kulaklık. Vermek için bayağı köpek gibi sevmem lazım. Biraz temizlik takıntım var. Kişisel eşyalarımı asla paylaşamam. Paylaşsam bile bir daha kullanmam o kesin.