paxera

entry111 galeri5
    86.
  1. ikinci ayımı dolduralı oldu baya.
    Yine de her ay buraya yazma kararı almıştım kullanan ya da kullanacak olanlar için.
    Öncelikle ilk 1 aydaki olumsuz etkilerin çoğu gitti azı kaldı.
    hala gün içinde uykum geliyor. Sadece kafamı yastığa koymam yeterli, ama uykularım çok hassaslaştı. Yani en ufak seste uyanıyorum. Kendi kendime uyanmazsam agresif bir ruh hali içine giriyorum.
    Hala 20 mg dayım ayrıca.
    Başkaaa. Biraz daha rahat hissediyorum ve daha özgüvenli.
    Çok fazla düşünmeden bir şeyler yapma isteği oluşuyor ama dizginlemeye başladım ufaktan.
    Ama diyeceğim lafı içime atan biri olarak artık neyse onu söylüyorum.
    Umursamazlık seviyesi devam ediyor diyebilirim.
    3. ayın ortalarında sayılırım. 20 mg yeterli gelmemeye başladı bu arada. Hafiften eski çok düşünen halime dönmeye başladım. Tekrar gideceğim ama ne yazık ki covid 19 muhabbetine denk geldim. Onun dışında bir sıkıntı yok. Uyku düzenim bok oldu biraz. Şimdilik tek yan etkisi bu.
    0 ...
  2. 85.
  3. ilk bir aylık gözlemlerim bu şekilde
    uyku hali
    titreme
    diş sıkma
    denge bozukluğu
    aşırı mutluluk
    umursamazlık
    sorunlardan kaçma ya da çabucak çözüme kavuşturma isteği
    çok konuşma
    sosyalleşme
    huzursuz bacak sendromu
    rüya içinde rüya görmek ya da uyanıp uyanmadığımı anlamadığım zamanlar.

    negatif etkileri ise.

    aşırı depresyon haline sokabiliyor bazen
    uyumak istememek
    gece olmasından korkmak? garip bir his
    baş ağrısı
    çok çok çok çok çok düşünmek
    takıntılı ruh hali
    ani duygu değişimleri
    sinirlilik
    bacak sallama
    hayattan zevk alamamak
    aşırı mutsuzluk.
    2 ...
  4. 84.
  5. Psikiyatristlerin jenerik ilaçlarından.
    Lustral paxil ve bu.
    0 ...
  6. 83.
  7. sektöre girisi bu ilac ile yapmistim, gelisme cipralex ve final ise cymbalta ile olmustu.
    0 ...
  8. 82.
  9. YAN ETKiLERi OK SERT. KULLANMAYIN ŞÖYLE ŞEYLER.
    0 ...
  10. 81.
  11. bugün itibariyle başladığım ilaç. yaklaşık 1 aydır lustral 50 mg kullanıyordum. bazı nedenlerle doktorum dün itibariyle ilacımda değişiklik yaptı. şikayetimi ve ilaç kullanma serüvenimi (bkz: lustral) başlığı altında şöyle paylaşmıştım 73102433

    bundan sonra paxera ile ilgili deneyimlerimi de bu başlık altında paylaşacağım. çünkü gördüm ki ilaç kullanım sürecinde çok fazla kirli ya da kişiye göre değişen bilgiler söz konusu. herkesin bu tip paylaşımları yapmasında fayda var!

    paxera'yı ilk olarak bu sabah saat 09:00'da aldım. lustral'e alışmış olsam da paxera için yine yarım doz ile başlamamı söyledi doktor. şimdilik hayatımda hiçbir değişiklik yok. herhangi bir yan etki yaşamadım. belki lustral'deki alışkanlığım nedeniyle yan etki olmayabilir. ya da gün içerisinde veya gelecek günlerde çıkacaktır. olumlu ve olumsuz etkilerini editler ile paylaşmaya devam edeceğim.

    edit - 1: ilacın 2. günü itibariyle müthiş bir uyku baskısı altındaydım. bütün gün uykulu bir vaziyette gezdim. resmen kafamı bir yere koysam anında uyuyacak durumdaydım. buna ek olarak baldırlarımda müthiş bir ağrı var. sanki biri sopa ile baldırlarıma vurmuş ve kaslarım zedelenmiş gibi. bir de paxera'nın ikinci gününde erken boşalma kabusu geri geldi. lustral döneminde bu belirtilerin hiçbirini yaşamıyordum. lustrali tam kullanırken onu bırakıp paxera'ya yarım yarım başlamamdan kaynaklı olabilir. 1 hafta sonra tam kullanıma geçtiğimde oluşacak duruma bakıp değerlendirmek daha doğru olacaktır.

    edit - 2: paxera kullanmaya başladığım 12. günde ilacın bitmesini beklemeden tekrar doktoruma kontrole gittim. çünkü erken boşalma sorunu başta olmak üzere birçok sorun tekrar ortaya çıktı. yani paxera beni ilaç kullanmaya başladaman önceki halime geri götürdü. lustral kullanımımın 30. gününde kendi doktorum rahatsız olduğu için geçici olarak başka bir doktor bakmıştı. sertleşme problemi yan etkisi nedeniyle ilaç değişikliği yapmıştı. asıl doktorum bugün bu değişikliği duyduğunda kızdı. tekrar lustral günlerimize geri dönüyoruz. tedavinin devamını yine 73102433 başlığından paylaşacağım.
    0 ...
  12. 80.
  13. Mükemmel ötesi ilaç.
    Bu ilacı kullananlar bırakmıyor.
    O kadar mükemmel bir ürün ki ilaç firmasının yüzünü güldürüyor.
    0 ...
  14. 79.
  15. Bunu alınca milletin çükü kalkmıyormuş. Bende viagra etkisi yapıyor.
    0 ...
  16. 78.
  17. Doktorumun yaklaşık bir senedir türlü türlü ilaçlar denedik ten sonra Rixper ile birlikte verdiği, ilk beş gün yarım ve kahvaltıdan sonra kullandığım ilaç. Kişiyi sürekli 'amaaaannn' diyerek sıkıntılarından sıyırıyor. Her şey toz pembe geliyor. Ve sürekli bir uyku hali var. Tek sıkıntısı (prospeküste olan şeyler hariç tabii) insanı daha da agresif yapıyor.

    Edit: ilacı kullanmaya başladığım günden itibaren yaklaşık 10 kilo aldım etkileri iyi gibi gözükse de beni mahvetti.
    0 ...
  18. 77.
  19. psikiyatrist kontrolunda alınmalıdır.
    0 ...
  20. 76.
  21. sosyal fobiniz var ise direk xanax atın, üstüne de bir şişe jack'y tamamdır. ne fobi ne de başka birşeycik kalmaz. sorun doktorunuza o anlatır.
    1 ...
  22. 75.
  23. paxera lanet bir ilaçtır. Hiç bir şeye etkisi yoktur. Sadece yan etkileri sizi deli eder. Efexor xr kullanın daha iyi.
    0 ...
  24. 74.
  25. efexor dan sonra en etkilisi budur temiz ilaçtır anksiyete panik atak özellikle depresyona çok iyi gelen ssri türü bir antidepresandır.
    1 ...
  26. 73.
  27. bu entrymi ne kadar paylasirsam o kadar faydali olur diye dusunup tekrar paylasiyorum..

    "öncelikle bu ilaçlara başlayan kişiler bu ilaçları birdenbire bırakmasınlar. bu ilaçları aniden kesmek ilaca başlamaktan daha tehlikelidir. bu ilaçlar yavaş yavaş, doz azaltılarak bırakılmalıdır. "

    psikiyatrik ilaçlar ruh sağlığına zararlıdır. bunun kanıtları vardır. belirlenen miktarlarda verilen birçok ilaç, beyinde kalıcı hasarlara yol açmaktadır. psikiyatrik ilaçlar ve bunları pazarlayan ilac şirketleri sağlığınıza zararlıdır.

    bu ilaçlar çok kısa bir süre iyi hissettirebilir, ama bunu tıpkı bir uyuşturucu gibi beyini bozarak yaptığı için sonrasında ciddi psikolojik rahatsızlıklara neden olmaktadır. (nadir insanlarda uzun sure panik atağı baskilayabilir, ben artık iyiyim diyebilir. ama o kisiler genelde ilaclar yuzunden psikotik semptomlara sahip olur. bir psikozda genelde bu semptomları zaten kabul etmez
    (psikotik nedir arastirin, kendilerine ve cevrelerine ne derece tehlikeli olabilceklerini anlarsiniz)

    bu ilaçları reçete eden bir çok doktoru suçlayamayız, çünkü uzun yıllar önce ilaç şirketlerinin tam anlamıyla psikiyatriyi ele geçirmesinden ve kendi oluşturdukları öğretiler, eğitim sistemi ile doktorlar yetiştirmelerinden kaynaklı bir durum vardır.

    "ilac sirketleri sizin ve doktorunuzun bu tehlikelere inanmaması için elinden geleni yapar. "

    hormonları düzenleme olayı bir yalandır, bunu ispatlayan bir kanıt yoktur. bozduğuna dair kanıtlar vardır. istatistiksel olarak da bu böyledir.

    anti-depresanlar

    ssrı tipi, prozac, paxil ve zoloft gibi antidepresan ilaçların beyne zarar verdiğinin artık kanıtı vardır; 2000 yılında çıkan geri tepen prozac adlı kitabında, harvard tıp fakültesi psikiyatri bölümünde öğretim görevlisi olan doktor joseph glenmullen şöyle diyor: “son yıllarda, prozac tipi ilaçların uzun vadeli yan etkilerinin tehlikeleri ortaya çıkmıştır. yüz ve vücutta meydana gelen tikler gibi norobiyolojik rahatsızlıklar potansiyel beyin hasarının bir göstergesidir ve bu ilaçları kullanan hastaların endişelerini gitgide arttırmaktadır. serotonini hedef alan ilaçlarla ilgili olarak, beyindeki sinir uçlarını harap ederek “kimyasal lobotomi” etkisi yarattığına dair kanıtlar vardır” (sayfa 8)
    dr. glenmullen; prozac, paxil ve zoloft gibi antidepresanların sebep olduğu beyin hasarını, thorazine, prolixin ve haldol gibi noroleptik/ ağır yatıştırıcıların sebep olduğu hasarlarla karsılaştırmaktadır. bunun için sunduğu kanıt şudur; sözde selektif serotonin inhibitorlerinin sadece serotonin hedef almayıp beyindeki diğer kimyasalları da etkiler. buna dopamin de dâhildir.

    “beyne zararlı psikiyatrik ilaçlar” adlı kitabında (harvard) psikiyatrist peter breggin (kendisi ilac sirketlerine açtığı onlarca davada yer almaktadır) şöyle demektedir; “en sık kullanılan antidepresanların depresyonu tedavi etmeye yönelik etkisinden çok, bunların yakından ilgili oldukları yatıştırıcılar gibi nörotoksik ve insan beynini uyuşturan etkisi vardır ve beklenilen etkiyi yaratmak için normal beyin fonksiyonlarını bozarak çalışırlar. sadece ilaç taraftarlarının yüzeysel fikirleri antidepresanlarin bir işe yaradığı fikrini destekler.” (springer pub. co, sayfa 160 & 184) newsweek dergisinde yayımlanan bir makalede ise şöyle yazar;“prozac ve kimyasal kuzenleri zoloft ile paxil, depresyon tedavisi için kullanılan eski yöntemlerden artık daha başarılı değildir” (sayfa 41) görüştüğüm insanların çoğu, prozac dahil sözde antidepresan ilaçları kullandıklarını ancak bir sonuç almadıklarını belirttiler. bu durum, antidepresan kullananların ilaçlardan fayda sağlamış olduğu iddiasına gölge düşürüyor.

    lithium
    lithium’un, neşeli ve üzgün ruh halleri arasında devamlı gidiş geliş yaşayan insanlara faydasının dokunduğu söyleniyor. buna psikiyatride manik-depresif veya bipolar bozukluk denmektedir. lithium ilk defa 1949 senesinde, avustralyalı psikiyatrist john cade tarafından psikiyatrik ilaç olarak nitelendirildi. bir psikiyatri ders kitabina gore, cade, hayvanlar üzerinde yaptığı deneylerde, lithium’un hayvanlar üzerinde letarjik etki (uyuşukluk ve halsizlik) yarattığını tesadüfen keşfetmiş ve bu keşfini bir çok psikiyatrı hastasında denemiştir. aynı ders kitabında bu olayın psikofarmakoloji tarihinde bir dönüm noktası olduğu belirtilmiştir. (harold ı. kaplan, m. d. & benjamin j. sadock, m. d. clinical psychiatry, williams & wilkins, sayfa 342) bu durumda, eğer uyuşuk ve halsiz hissetmek istemiyorsaniz, lithium’un faydasına şüpheyle yaklaşmalısınız. lithium’un psikayrik tedavide kullanılmasını destekleyenler, ilacın hafif depresyon ve genel halsizliğe neden olduğunu kabul etmektedir ve ilacın bu etkisine “standart letarji” demektedir.(roger williams, “a hasty decision? coping in the aftermath of a manic-depressive episode”, american health magazine, sayfa. 20) buna ek olarak, bir yakınıma manik-depresif teşhisi konmuştu ve kendisine tedavisi için lityum karbonat reçetesi verilmişti. yıllar sonra bu akrabam bir gün bana lithium’un kendisinin mutluluk hissiyatını engellediğini ve mutsuzluk hissiyatini arttırdığını söylemişti. lithium gibi halsizliğe neden olan bir ilacın böyle bir etki yaratmış olmasına hiç şaşırmamıştım. psikiyatristlerin bazen lithium gibi birçok uyuşturucu ilacın, antidepresan denmesine rağmen mutsuzluk ve umutsuzluk gibi hislere neden olduğu halde, depresif hisleri önlediğini iddia etmeleri gerçekten şaşırtıcı.

    hafif anksiyolitikler / anksiyete ilaçları
    yaygın şekilde kullanılan psikiyatrik ilaçlardan başkaları ise, valium, librium, xanax ve halcion gibi anksiyolitik ilaçlardır. hastalarına bu ilaçları öneren doktorlar, ilaçların en az uyku ilacı kadar işe yaradığını, rahatlatıcı, panik ve endişeyi önleyici etkileri olduğunu iddia ediyorlar. bunlara inanan biri en yakındaki kütüphaneye gidip ocak 1993 tarihli tüketici raporları dergisindeki “yüksek anksiyete” adlı makaleyi ya da peter breggin’in yazdığı “zehirli psikiyatri” (st. martin’s press) adlı kitabin 11inci bölümünü okumasını tavsiye ederim. her ne kadar bu iki makale zıt görüşleri savunsa da, her ikisi de gerçeğe en yakın olanları. diğer tüm psikiyatrik ilaçlarda olduğu gibi, ansiyolitiklerin etkisi de beynin doğal fonksiyonlarını bozmaktan öteye geçmiyor. bir klinik deneyde, halcion adlı ilaç verilen insanların yüzde yetmişinde “hafıza kaybı, depresyon ve paranoya” gözlendi.(“halcion manufacturer upjohn co. defends controversial sleeping drug”, miami herald, sayfa. 13a) peter breggin “toksik psikiyatri” adlı kitabında anksiyolitikler hakkında şöyle der; “ diğer bir çok psikiyatrik ilaç gibi bu ilacın da kullanılması semptomları tedavi etmek yerine zaman içinde arttırıyor”. (ibid, p. 246)

    psikiyatrik ilaçlar ve uyku ılaclari
    antidepresanlar ile her tür anksiyolitik ilaçlardan uyku ilaci gibi fayda sağlanabileceğini destekleyen iddiaların aksine, bu ilaçlar gerçek uykuyu bloke ederek veya engelleyerek, iş görmektedir. bir gün psikiyatri dersinde diğer bir tıp öğrencisi arkadaşla otururken profesörümüz, rüya evresinin uykunun en önemli evresi olduğunu, uykudan çok rüya görmeye ihtiyacımız olduğunu söylemişti. uyku ilacı ve yatıştırıcı adları altında pazarlanan ilaçlarda dahil olmak üzere bir çok psikiyatrik ilaç, uykunun en kritik evresi olan rüya evresini bloke etmekte, kişiyi bilinçsiz hale getirip rüya görmesini engellemektedir. başka bir deyişle, uyku, psikiyatrik ilaçlar tarafından engellenen veya kısıtlanan önemli bir zihinsel aktivitedir. bir kişisel gelişim dergisinde şöyle der:
    “doktorunuzun tavsiyesi olmadan uyku ilacı almayın ve eğer alırsanız 10 günden daha uzun sure kullanmayın. bağımlılık yaratmaları ve devamlı kullanım sonucunda etkilerinin azalmasının yanında akıl sağlığı için büyük önemi bulunan uykunun rüya devresini engeller bu ilaçlar. “(going bonkers magazine, premiere issue, sayfa. 75)

    rhode ısland üniversitesi profesörlerinden peter russell, “beyin kitabı” isimli kitabında şöyle der; “uyku sırasında, özellikle rüya gördüğümüz anlarda, gün boyunca beyinde tüketilen protein ve diğer kimyasallar yenilenir.”(plume, sayfa. 76) sağlıklı insanlar üzerinde yapılan uyku yoksunluğu deneyleri, uzun süre devam etmesi halinde uyku eksikliğinin "halüsinasyonlara yol açtığını göstermektedir." (maya pines, the brain changers, harcourt brace jovanovich, sayfa. 105) bu durumda gerçek uykuya mani olan ilaçları almanın sonuçları sizce neler olabilir?

    ağır yatıştırıcılar / nörolepsik / antipsikotik / antişizofrenik ilaçlar

    psikiyatrinin sözde antidepresanları, lithium ve anti-anksiyete ilaçlarının beyne verdiği zararlar, antipsikopatik veya antisizofrenik gibi nöroleptik ilaçların ve ağır yatıştırıcıların beyne verdiği zaralar yanında hiç kalır. bu kategoride, thorazine (sedatif), mellaril, prolixin (antipsikotik), compazine, stelazine ve haldol (trankilizan) ve diğer bir çok ilaç yer almaktadır. psikolojik etkileri açısından bakıldığında bu ilaçlar sükunete değil perişanlığa neden olmaktadır. bunlar, belirli dozlarda kullanılmasına rağmen, kişinin düşünme ve harekete geçme becerisi gibi fiziksel ve sinirsel fonksiyonlarını büyük ölçüde sınırlar. terapistlerin durdurmak istediği herhangi bir davranışı veya düşünceyi, insanları etkisiz hale getirerek engelleme olanakları var. bu ilaçlar, kullanan insanların kişiliğine dair kötü şeyleri olduğu kadar iyi özellikleri de ya geçici olarak etkisiz kılıyor ya da tamamen yok ediyor. ilacın kullanan kişiye vermiş olduğu zararı ne ölçüde giderebileceğimiz, kullanıldığı sürenin uzunluğuna ve hangi dozajda verildiğine bağlıdır. sözde sakinleştiriciler/antipsikotik/nöroleptik ilaçların beyne verdiği zarar, psikiyatride kullanılan diğer tüm ilaçlara göre daha belirgin, şiddetli ve kalıcıdır. indiana üniversitesi’nde psikiyatri profesörlüğü yapmakta olan dr. joyce g. small ve dr. ıver f. small, nörotoksik etkileri bulunduğu bilinen psikoaktif tedaviyi kullanan doktorları eleştriyor ve nöroleptik ilaçların beyine kalıcı ve geri dönüşü olmayan hasarlar verdiğini kabul edenlerin sayısının her geçen gün arttığını soyle belirtiyorlar; “bu durumda, beyin hasarı rastgele bir insan tarafından bile farkedebilecek kadar belirgin demektir!” (behavioral and brain sciences, vol. 7, sayfa. 34).

    chicago tıp fakültesinde psikiyatri profesoru olan conrad m. swartz ise şöyle der, “nöroleptik ilaçların psikotik bunalımı hafiflettiği iddia edilir, bunların sakinleştirici özelliği kişiliğin girişimcilik, duygusal aktivite, heves, cinsel istek, farkındalık ve sezgi gibi detaylarını köreltir. …bu gibi yan etkileri dışında, kalıcı nitelikte istem dışı yapılan fiziksel hareketlerde beyindeki hasarı kanıtlar.” (behavioral and brain sciences, vol. 7, sayfa. 37-38). 1985 senesinde zihinsel ve fiziksel engelliler hukuku raporu’na çıkan bir yazıya göre amerika’daki mahkemeler sonunda, bu sözde sakinleştirici/antipsikotik/nöroleptik ilaçların hastalara iradeleri dışında verilmesinin anayasanın ilk maddesiyle ters düştüğünü kabul etmeye başladılar.

    “çünkü; antipsikotik ilaçlar, kullanan kişinin düşünme ve iletişim kurma becerisinde şiddetli ve hatta kalıcı hasarlara neden olmaktadır.”

    “aklın molekülleri: moleküler psikolojide yepyeni gelişmeler” adlı kitabında profesör jon franklin gözlemlerini şöyle dile getiriyor; “bu dönem, nöroleptiklerin şizofreniyi tedavi etmediği gibi beyinde hasarlara yol açtığının farkına varılması ile rastlaşır. hastaları gibi toplum dışında kalan psikiyatristler aniden nazilikle veya daha kötüleri ile suçlanmaya başladılar” (dell pub. co, sayfa 103). psikiyatrist peter breggin, “psikiyatrik ilaçlar; beyne zararları” isimli kitabında şunları söyleyerek bu ilaçların beyinde hasara sebep olduğunu iddia eder; “psikiyatri dünyada nörolojik bir salgın yaratmıştır ve bu insanların sayısı her sene bir milyondan iki milyon insana kadar artmaktadır”. (op. cit., sayfa. 109 & 108). şiddetli vakalarda, geç diskinezi denilen istemsiz vücut hareketlerin ortaya çıkması, nöroleptik ilaçların neden olduğu beyin hasarını kanıtlamaktadır. buna rağmen geç diskinezi buzulun yalnızca görünen kısmıdır. zihinsel fonksiyonlar beynin en temel işlevlerinden biri olan motor kontrolüne nazaran daha hassas, hasar görmeye daha müsaittir. psikiyatri profesörü richard abrams bunu şu sözleriyle onaylar: “geç diskinezinin kısa süreli nöroleptik tedavi sonucunda ortaya çıktığına dair raporlar almaktayız.”(in: benjamin b. wolman (editor), the therapist’s handbook: treatment methods of mental disorders, van nostrand reinhold co., sayfa. 25).
    “yeni psikiyatri” adlı kitabında, columbia üniversitesi’nde psikiyatri profesörü olan jerrold s.. maxmen şunu ileri sürmektedir: “geç diskineziden uzak durmanın en iyi yolu anstipsikotik ilaçlardan uzak durmaktır. (mentor, sayfa 155-156). aslında dr. maxmen’in bu iddiası yeterince ileri gidemez. bu ilaçların verilmesindeki suç unsuru, geç diskineziye neden olacak kadar uzun süreyle kullanılmamışsa bile şizofreni tedavisinde de bulunmaktadır. psikiyatristlerin 1980 senesinde yayımladıkları “geç diskinezi: araştırmalar ve tedavisi” adlı kitabın önsözünün yazarı şunu belirtir:”60’li senelerin sonlarında, geç diskinezi ile ilgili literatürü bir araya topladım….psikiyatristlerin büyük bölümü ya problemin var olduğu gerçeğini görmezden geliyorlar ya da bu anormalliklerin klinik olarak önemsiz olduğunu göstermek veya ilaç tedavisinden kaynaklanmadığını kanıtlamak için önemli bir çaba harcamıyorlar. zaman içinde geç diskineziden etkilenen hastaların sayısı artmış, bu semptomları zaten göstermekte olanların durumu ise daha da ağırlaşmıştır…. çok az sayıda araştırmacı ve klinik uzmanın, doktorların neden olduğu geç diskinezi vakalarını doğası konusunda şüphesi vardir.. nöroleptik ilaçların merkezi sinir sistemi üzerindeki toksik etkisini öğrendikçe, şu an kullanılan tedavi yöntemlerinde değişiklik yapılması gerektiği gerçeği açıkça ortadadır. ne yazık ki bir çok pratisyen halen bu psikotrpik ilaçları yüksek dozlarda hastalarına vermeye devam etmektedir. aynı zamanda, çok sayıda psikiyatri kliniği ve akıl sağlığı enstitüsü henüz geç diskineziyi denetleme ve önleme konusunda kurallar geliştirmemiştir. eğer bu alanda bir çok uzmanın fikrini yansıtan bu kitabin psikiyatrislerin kayıtsızlığına darbe vurması büyük bir başarıdır” (in: william e. fann, m. d., et al., tardive dyskinesia: research & treatment, sp medical & scientific). psikiyatrist dr. peter breggin, “ psikiyatrik ilaçlar: beyine zararları” adlı kitabında şunu der: “ağır sakinleştiriciler ciddi şekilde toksik ilaçlardır ve bunlar vücudun çeşitli organlarını zehirler. bunlar özellikle kuvvetli nörotoksinlerdir ve devamlı beyinde kalıcı hasarlara neden olmaktadır. .. geç diskinezi, bu ilaçlar az miktarda ve kısa dönemli kullanılsa da ortaya çıkabilir… geç diskinezi ile bağlantılı olarak ortaya çıkan bunama (zihinsel fonksiyonların ileri derecede kaybı) ise genellikle geriye döndürülemez. ağır sakinleştiricilerin milyonlarca hastada neden olduğu geri döndürülemez lobotomi, psikoz ve bunama etkilerini görmezden gelen psikiyatristlerden daha çok kaygılanıyor ve umutsuzluğa kapılıyorum.” (op. cit., sayfa 70, 107, 135, 146).

    dikkat dağınıklığı olan çocuklar..
    uyarıcılara başlayan çocuklarda yapılan takip araştırmaları beyin dokularında, beyin taramalarında ölçülebilir bir küçülme göstermektedir. uyarıcı alan çocukların boyu ve kilosu düşük kalır. ruh hastalıkları hastanelerine daha sık giderler. ıntihar oranları daha yüksektir. takip araştırmalarının belgelediği bu gerçeklerden herhangi biri , uyarıcı verilmeye başlanırsa size neler olabileceğini gösterir. ayrıca çocukken uyarıcı verilen çocukların, gençlikte kokain istismarına daha yatkın oldugu belgelenmiştir. bunun sebebi "ritalin, adderall ,concerta, dexedrine gibi uyarıcı ilaçların etki itibari ile kokaine cok benzemesidir.
    (dr. peter breggin/harvard psikiyatri)

    psikiyatri profesörü dr. richard abrams, trisiklik antidepresanların klorpromazinin (thorazine) sadece biraz değiştirilmiş versiyonu olduğuna ve potansiyel nöroleptikler olarak tanıtılmasına dikkat çeker. (in: b. wolman, the therapist’s handbook, op. cit.,sayfa 31). dr. peter breggin yine aynı kitabında sözde antidepresanlardan “kılıfı değiştirilmiş ağır yatıştırıcılar” olarak bahseder. (sayfa 166). psikiyatrist dr mark s. gold ise, antipdepresanların geç diskineziye sebep olabileceğini belirtmektedir. (the good news about depression, bantam, 1986, p. 259).

    peki neden hastalar bu tip bir tedaviyi kabul ediyorlar? bazen doktorların tedavide kullandıkları ilaçların neden olabileceği sinirsel hasarları görmezden geliyorlar. her zaman olmasa bile pek çok durumda nöroleptik ilaçlar neredeyse zorla hastaların vücutlarına sokulmaktadır. peter breggin kitabında: “ zaman zaman klinik deneyimlerimde bazı hastaların kendilerine verilmeye zorlanan sakinleştiriciler yüzünden yaşadıkları acıya ve öfkeye şahit oldum… bu problem rutin hastane uygulamalarında çok yaygındır ve hastaların büyük bir yüzdesi kendi kendilerine ilacı almadan önce zorla ve tehditle şırınga ile damarlarına zerk edilmektedir” (sayfa 45).

    beyin cerrahı ı. s. cooper otobiyografisinde şöyle diyor: “gören, hisseden, düşünen, emreden, cevaplayan sizin beyninizdir. sen beyninsin. o sensin. eğer beynin başka bir taşıyıcıya, başka bir bedene yerleştirilseydi, tüm anılarını, düşüncelerini ve hislerini de beraberinde taşırdı. o beden sen olurdun, yeni bir taşıyıcın olurdu. beynin sensin.”(the vital probe: my life as a brain surgeon, w. w. norton & co., 1982,sayfa. 50). vücudunuzun en önemli ve en mahrem yeri bacak aranız değil, iki kulağınızın arasıdır. beynin fonksiyonlarını bozan ya da devre dışı bırakan, tedavi (psikoaktif ilaç, elektroşok, beyin ameliyatı gibi) adı altında kişinin beynine uygulanan şiddet daha hassas niteliktedir, ahlaki açıdan bakıldığında tecavüzden daha beter bir suçtur. daha korkunç bir suç olmasının başka bir nedeni ise psikiyatrinin, biyolojik terapilerini zorla uygulaması beyinde kalıcı hasarlara neden olur. tersine, tecavüze uğrayan kadınlar olaydan sonra cinsel hayatlarına normal şekilde devam edebilmektedir. psikolojik anlamda da zarar görürler, psikiyatrik zorlama kurbanlarının gördükleri gibi… umarım bu yazdıklarım tecavüzün getirdiği travmayı ve bunun ciddiyetini küçümsüyorum şeklinde anlaşılmaz. belirtmek isterim ki daha önce cinsel şiddete maruz kalan kadınlara hukuk danışmanlığı yapmıştım ve bunlardan yarım düzine belki de daha çoğunun normal cinsel hayatlarına devam ettiği ortadaydı, hatta kimisi evlenip aile kurmuştu. buna karşın, psikiyatrik şiddete maruz kalan birçok insanın beyini, tedavinin neden olduğu fiziksel ve biyolojik hasar yüzünden bir çok fonksiyonunu yitirir. bir tv programında konuşan psikanalist prof. jeffery massin şöyle demiştir:“umarım bu terapilerin sorumluları bir gün nuremberg mahkemeleri’nde yargılanır” (geraldo, nov. 30, 1990).

    beyne zaraları psikiyatrik ilaçların huzur evi sakinleri üzerinde uygulanması

    yine bu sözde nöroleptik/antipsikotik ilaçlar, amerika’daki huzur evlerinde akıl sağlığı yerinde olan yaşlı kimselere istekleri dışında rutin olarak verilmektedir. “ın-health” dergisinin 1991 senesi eylül/ekim sayısında yayımlanan bir makaleye göre amerika’da bulunan huzur/bakim evlerine yerleştirilen hastaların %21’ile %44’u kadarında bu ilaçlar kullanılmaktadır. yazılan antipsikotik ilaçlardan en az yarısının, hasta kartlarına yazana göre konulan teşhis ile alakası yoktur.
    araştırmacılar bu kurumlar tarafından yaygın olarak kullanılan psikiyatrik ilaçların, itaat etmeyen hastaları etkisi kılmak için kullanılan kimyasal deli gömlekleri olduğundan şüpheleniyorlar. (sayfa 28) bu durumu yansıtan iki çelimsiz yaşlı adam tanıyorum. huzur evinde yaşayan bu insanlara nöroleptik/antipsikotik ilaçlar veriliyordu. ikisi de tekerlekleri sandalyelerinden zar zor kalkıyordu. bir tanesi, bastonuyla yürümek istediğinde sandalyesine bağlamalarından yakınıyordu. diğeri gece kalkıp tuvalete giderken bir yeri kırılmasın diye yatağına bağlandığından, yatağına dışkılamaya mecbur bırakıldığını anlatıyordu. her ikisi de o kadar çelimsizdi ki kimseye bir zarar verecek halde değillerdi. fakat ikisi de ne kadar kötü bir muameleye maruz kaldıklarını anlatmaya cesaret ettiler. huzur evindeki görevlilerin bu şikâyetlere karşı verdikleri cevap, şikayet etmelerini imkansız kılacak şekilde beyni zedeleyen, haldol adlı bir ilaçtı. huzur evlerinde yaşayan, herhangi bir psikiyatrik rahatsızlığa sahip olmadıkları halde bu ilaçların kullanılması, amacın tedavi değil kontrol olduğunu ortaya koymaktadır. nöroleptik ilaçların tedavi edici olduğu iddialarının hiç bir somut kanıtı yoktur.

    sözde “çift kör” denilen psikiyatrik ilaç araştırmaları taraflıdir

    araştırmalarda ortaya konan, psikiyatrik ilaçların faydalı olduğu iddiaları şüphelidir çünkü bu iddialar taraflıdır. tüm psikiyatrik ilaçlar nörotoksiktir ve bu nedenle, ağızda kuruluk, görmede bulanıklık, sersemlik, baş dönmesi, uyuşukluk, düşünmede zorluk, menstrual düzensizlik, idrar yapamama, kalp çarpıntısı ve diğer sinirsel fonksiyon bozuklukları gibi semptomlara neden olurlar. psikiyatristler bu semptomların “yan etki” olduğunu söyleyerek yalan söylüyorlar, bu yan etkilerin ilaçların tek etkisi olduğunu görmezden geliyorlar. yalancı ilaçlar ise bu gibi problemlere neden olmazlar. psikiyatristler bu semptomlara aldatıcı bir bicimde “yan etki” demektedir. hâlbuki bu ilaçların yaptığı asıl etkilerdir bunlar. plasebolar bu etkilere neden olmazlar. bu ilaçları değerlendiren doktorlar bu semptomları (veya olmamalarını) açıkça gözlemledikleri için bu denemeler çift kor denemeler değildir ve bu, ilaçların tarafsız bir şekilde değerlendirmesini imkânsız kılmaktadır. bu aynı zamanda profesyonel görüşün sonuçları çarpıttığını gösterir.

    ılaclarin ısleme sekilleri: bilinmiyor
    onaylanmamış birçok teori ve iddiaya rağmen psikiyatristler kullandıkları ilaçların biyolojik olarak nasıl çalıştıklarını bilmiyor. columbia üniversitesi’nde psikiyatri profesörü olan jerrold s. maxmen, “psikotropik ilaçların nasıl işlediği net değildir” demiştir (the new psychiatry, mentor, sayfa 143).

    deneyimlerimiz, bugün yaygın olarak kullanılan psikiyatrik ilaçların etkilerinin en genel anlamıyla beyne zarar verdiğini gösterdi. bugünün psikiyatrik ilaçlarının hiç birinin iddia edildiği gibi bir tedavi etmeye yönelik bir özelliği (depresyonu, anksiyeteyi veya psikozu tedavi ettiği gibi) yoktur.

    bu şeker hastalarının aldığı insülin ile aynı şey mi?

    psikiyatrik ilaç almayı şeker hastalarının insülin almasıyla sıkça bir tutuyorlar. psikiyatrik ilaçlar her ne kadar insülin gibi devamlı alınıyor olsa da bu tip bir kıyaslama saçmadır. diyabet fiziksel nedeni bilinen bir rahatsızlıktır. bu günün sözde akıl hastalıklarının hiç birinde fiziksel neden bulunmamıştır. insülin’in harekete geçiş şekli bilinmektedir: insülin bir hormondur ve hücrelerin besinsel glukoz (şeker) ihtiyacını karşılarlar. bunun aksine, her ne kadar bu ilaçların destekçileri ve eleştirmenler bu ilaçların beyindeki sinir uçlarını bloke ederek işlediklerini söylese de, gerçekte nasıl işledikleri bilinmemektedir. bu teorinin doğru olduğunu düşünelim. ancak insülin almak ile psikiyatrik ilaç almak arasında başka bir fark var. insülin normal biyolojik fonksiyonu onarır, yani metabolizmaya glukoz (ya da şeker) sağlar. bunun aksine psikiyatrik ilaçlar normal biyolojik fonksiyonu sekteye uğratır, yani sinir uçlarını köreltir. insülin hormonu zaten vücutta doğal olarak bulunur. psikiyatrik ilaçlar bulunmaz. insülin vücutta eksik bulunan glukozu sağlar yani besinsel şekeri metabolizmaya kazandırır. psikiyatrik ilaçların zıt karakterde etkileri vardır; kişinin ilacın etkisinde olmadığında sahip olduklari zihinsel kapasiteyi ortadan kaldırırlar. insülin akıldan çok vücudu etkiler. psikiyatrik ilaçlar beynin etkisiz hale getirdiği için, benliğin temeli olan aklıda etkisiz hale getirmiş olur.

    yazar lawrence stevens psikiyatri hastalarını temsil eden bir avukattır. yazılarında telif hakkı bulunmamaktadır. dilediğiniz gibi fayda sağlayacağına inandığınız tanıdıklarınız için çoğaltıp, dağıtabilirsiniz.

    aşağıdaki, william c. wirshing’in “şizofreni nedir?” adlı kitabından alıntıdır.
    3. thorazin’in gözlemlenen antipsikotik etkisi nörotoksikitenin, idiyopatik (nedeni bilinmeyen) parkinson hastalığı ile farkı yoktur. ilaçları bulanlar ve üreticiler bu ilişkiden çok hoşlanmışlar, meslektaşlarına hastaların “nöroleptik eşik” olarak belirlenen dozda ilaç vermelerini tavsiye etmişlerdir. böylece ilaçların zehirliliği, moleküllerle uğraşan klinik uzmanların ve araştırmacıların aklına “tesir” olarak yerleşmiştir. daha sonra araştırmacılar ve ilaç kimyagerlerine düşen görev ise şuydu “ thorazine nasıl işler?” bu kısa soruya cevap tıp bilimi bu kısa soruya yarım yüzyıl geçmesine rağmen cevap bulamamıştır. antişizofreni kapasitesini görmek için bir ilacı klinik devresinden önce taramak ne yazık ki mümkün değildir. (örneğin hayvanlarda veya insan olmayan diğer modellerde) . şizofreninin insana has bir hastalık olduğu açık. ancak, parkinson rahatsızlığına başka memelilerde de rastlanmaktadır. böylece, asıl klinik deneylerde nörotoksisiti gözlemleniyorsa (parkinson hastalığı) ve antipsikotik etkisi doğruysa, geriye sadece hayvanlar üzerinde nörotoksitiye neden olan molekülleri araştırmak kalıyor. insanlara verildiğinde ise sadece nörotoksikiteye sebep olmakla kalmaz, antipsikiotik etkiye de neden olur.
    zaten son yarım yüzyıldan beri de yapılan budur, yaklaşık 250 molekül genel olarak bu şekilde işlenmiştir. başka bir deyişle, bu ilaçlar hayvanlarda nörotoksikiteye neden oldukları için keşfedilmiş ve geliştirilmişlerdir. bu en temel etkileridir. klinik uzmanlar bu rastlantısal buluşları kötüye kullanmaktadır. bu durumda piyasadaki tüm “geleneksel” antispikotik ilaçların nörotoksit etkisi olduğu şaşırtıcı değildir. zaten bu amaçla geliştirilmişlerdir. 1) tüm geleneksel antipsikotik tedavi ilaçların antipsikopitk potansiyele sahip olmaları dışında, nörotoksik özelliğini de paylaşırlar, zaten adlarının “nöroleptik” olmasından bellidir. bu kabaca “ nörotoksin” olarak tercüme edilebilir’… peki, clozapine nasıl çalışır? bunu da kimse bilmiyor.
    yazar, doktor william c. wirshing, ucla tıp fakültesi’nde psikiyatri doçentiliği ve brentwood, va’da bulunan hareket bozuklukları laboratuvarı’nın yöneticiliğini yapmaktadır. aynı zamanda the journal’in bir üyesi ve tip editörüdür.

    aşağıdaki ilaçlarla ilgili açıklamalar yazdıkları “psikiyatri’de planı” (blackwell science, ınc., malden, massachusetts,) adlı ders kitabında su kişiler tarafından yapılmıştır;
    harvard tıp fakültesi akademisi üyesi psikiyatri uzmanı doktor micheal j. murphy, harvard tıp fakültesi akademisi üyesi psikiyatri uzmanı profesör ronald l. cowan, harvard tıp fakültesi akademisi üyesi psikiyatri uzmanı doçent doktor lloyd ı. sederer
    lithium:
    “lithium’un bipolar bozuklukların tedavisindeki çalışma mekanizması çok iyi bilinmemektedir.” (sayfa 57)
    valproate:
    “valproate’nin çalışma mekanizmasının, merkezi sinir sistemindeki gaba fonksiyonunun artışı ile ilgisi olması mümkündür” (sayfa 58)
    carbamazepine:
    “carbamazepine’in bipolar bozuklukların tedavisindeki çalışma mekanizması bilinmemektedir. (sayfa 59)
    antidepresanlar:
    “ antidepresanların etkisini nöron sinepslerin belli bir alt biriminde gösterdiği düşünülmektedir… prozac, paxil ve zoloft gibi ilaçlar, presinaptik serotoninin protein geri alımını bağlamasıyla isler. trisiklik antidepresanlar ise hem serotoninin hem de norepinefrinin presinaptik geri alımını engeller. monoamin oksidas durducular presinaptik enzimi yani monoamin oksidazi durdurarak isler. bu ilaclarin isleme mekanizmaları neden antidepresanlarin geç etki gösterdiğini (2-4 haftaya kadar) açıklamaz. bilinmeyen diğer mekanizmaların depresyonun psikofarmalojik tedavisinde rol oynaması gerekir. depresyon tedavisinde kullanılan tüm antidepresanlar neredeyse ayni etkiye sahiptir.(sayfa 54).
    site yöneticisi douglas smith’den mesaj: bu hastaların altı hafta içinde ilaç almadan da daha iyi hissetmeleri doğaldır. psikiyatristlerin “bilinmeyen diğer mekanizmalar” dedikleri sadece gecen zamandır.

    peter r. breggin ve ve david cohen’in yazdığı “ belki de problemin kullandığın ilaçtır” adli kitabın eleştirisindeki alıntılara göz atın.

    new hampshire eyaletinin portsmouth şehrinde seacost akıl sağlığı merkezi’nde doçent doktor olan edward drummond, “psikiyatrik ilaç rehberi” adlı kitabında “en önemlisi, “kusursuz tanı” miti bir çok psikiyatrik problemin tedavisi için seçeneklerini ciddi şekilde daraltmakta ve bu ilaçların ülkemizde yaygın olarak kullanılmasına katkı sağlamaktadır.” demiştir (john wiley & sons, ınc., new york, 2000)(sayfa 6).

    dr. drummond tuft üniversitesinden mezun olmuş, harvard’da psikiyatri eğitimi almıştır. dr. peter breggin ise konuyla ilgili olarak soyle der; "eğer birinin hayatini mahvetmek isteseydim, o kişiye psikiyatrik tedavi için ikna ederdim. böylece ilişkilerimiz anlamsızlaşır, seçim yapmak imkânsız hale gelir ve doğru düzgün islemeyen beyin, hislerimiz ve davranışların üzerinde hüküm sürerdi. eğer sevgi dolu bir ilişkiye bozmak isteseydim, en önemli psikolojik ve ruhsal fonksiyonları bozan psikiyatrik ilaçlar verirdim.” dr. breggin “ çocuklarımızı geri kazanmak” adlı kitabında ise şöyle demektedir; “tüm psikiyatri ilaçları, beynin normal fonksiyonlarını bozarak biyokimyasal dengesizliklere ve anormalliklere neden olur.” (perseus books, cambridge, mass., 2000, sayfa 140)

    u. s. news and world report isimli bir haber dergisinde, sözde antidepresanların bitkisel yolla hazırlanması ile ilgili, st. john wort kaynak gösterilerek şöyle yazmaktadır; “ bilim adamları bu popüler ruh hali iyileştirici ilaçların vücutta nasıl çalıştığını yeni yeni anlamaya başladılar” (amanda spake, u. s. news & world report, “natural hazards,” sayfa 43 ve 46.)

    robert whitaker şöyle der: “noroleptiklerin beyinde inanılmaz derecede patolojik değişimler yarattığı bulunmuştur.”(mad in america: bad science, bad medicine, and the enduring mistreatment of the mentally ıll, (perseus – cambridge, massachusetts), sayfa. 191)
    2 ...
  28. 72.
  29. 71.
  30. Panik atağımı tedavi eden mucize ilaç.
    Geciktirici etkisi de bayağı hoş.
    2 ...
  31. 70.
  32. Ellerimi fazlasiyla titreten ve bende hic etki yapmayan bir ilac.

    Kendi kendime biraktim fakat oyle aniden degil doktorun daha onceden bahsettigi gibi. Ama tansiyonumu cok dusuruyordu her gun serum takiyorlardi. Sonunda gecti gitti ama.
    1 ...
  33. 69.
  34. duygularınız körelicek.
    öyle duygu körelmesi dediğim sokakta oturan evsiz birine acımamaktan bahsetmiyorum. çok daha ağırından bahsediyorum. ölüm haberi aldığınızda göz yaşı dökememekten bahsediyorum. insanlara verdiğiniz değerin aşırı azalmasından, onları umursamamazlıktan bahsediyorum. yarın öbür gün bir bakıcaksınız çevrenizde insan kalmamış. Bu nedenle
    çok ara vererek kullandım bu ilacı. bıraktığınızın 3 veya 4. Ayında bu sefer insanlar niye yerlere çöp atıyo, çöpçülere yazık değil mi diye gözleriniz dolucak birden. aradaki uçurumu siz düşünün artık. ilacın ortası yok kısacası, seni ya tamamen kalpsiz biri yapıcak yada bıraktığında dinlediğin slow bir şarkıya durup dururken gözleri dolan biri yapıcak. eğer ki ben her şeye razıyım yeter ki umursamaz olayım şu panik atağım fobilerim bitsin diyosanız başlayın tabi.panik atağınızı ve korkularınızı bitirceği kesin değil bu arada.
    6 ...
  35. 68.
  36. Reçetesiz satılması gereken leblebi.
    0 ...
  37. 67.
  38. 3 aylık kullanma süresince kendimde gözlemlediğim artı ve eksileri yazayım.

    + ilk zamanlar da aşırı güven ve rahatlama
    + panik ataklarda belirgin azalış.
    + sosyal fobide azalma
    + eğer kilonuz azsa ve yemek yiyemiyorsanız aşırı iştah açma.

    - ilk zamanlar aşırı uyutması
    - uyku ile uyanık arasında halisünatif sesler duyma.
    - yukarıda yazarın dediği gibi geç boşalma değil boşalamama
    - zamanla kullanımda aşırı uykudan bu sefer uykudan erken kaldırmaya geçiş
    - bu uyanışların sonunda aşırı acıkma hissi ve onun karın ağrısı.

    şu sıralar düzensiz alıyorum ama siz siz olun arkadaşlar düzeninizi bozmayın çünkü bu türlü ilaçların gerçekten etki etmesi size en az 1-2 ay sürer. bundan dolayı 10 gün kullanıp ben düzeldim demeyin sonra daha yüksek dozlarda geri dönmek zorunda kalırsınız.
    2 ...
  39. 66.
  40. Paxil ilacının muadilidir. Paxil kullanan bir insan olarak diyebilirim ki bu maddenin yoksunluk sendromu insanı dumur eder.
    0 ...
  41. 65.
  42. 1 seneden fazla süreden beri kullandığım ilaç. 20yle başladım bugün 5 mg'a indim. 1-2 ay sonra bırakıyorum allahın izniyle. 2-3 hafta elektrik çarpmalarına falan dayanıyorum doz azaltıldığında. bakalım bu sefer nolcak. 10 dan düştüm 5e.
    0 ...
  43. 64.
  44. cinsel performansı zirveye çıkaran, geç boşalmayı değil adeta boşalamamayı sağlayan ilaç.

    hemen size bir anımı akatarayım;

    2 - 2.5 sene önceydi işten ayrılalı birkaç hafta olmuş, sıkıntıdan bütün gün evde oturayorum..lan dedim kendi kendime bu böyle olmaz, birşeyler yapayım da hayatıma renk katayım. ne yapayım diye düşünürken birden pc nin başında, yakınlardaki escort hatunlara bakmaya başladım.

    neyse 1 tanesini beğendim, numarasını aldım. nedir ne değildir, bir seans ne kadar falan derken anlaştık, 45 dakika sonra hatunun evindeydim.

    o dönemde ilacı yeni kullanmaya başlamışım, böyle bir metre ilerimde top patlasa umrumda olmaz, hislerim o kadar körelmiş.

    neyse hatunla nerelisin, ismin ne muhabbetleri akabinde soyunduk. o yatağa geçti hemen, ben de bir yandan soyunuyorum bir yandan sırıtıyorum. hatuna durumu anlattım, bak antidepresan kullanıyorum, hislerim biraz köreldi ona göre sağlam muamele istiyorum.

    ooo sen gel aşkım hallederim ben falan filan.. bakın abartısız söylüyorum 25 dakika geçti, pozisyondan pozisyona atladık, bende tık yok. bir şey hissetmiyorum mk, kadın kıpkırmızı. en sonunda dayanamadı banyoya girdi, eline vaselini boca etti haldır küldür anca kafa yağını getirebilmeyi başardı kadın.

    1 seans diye girmiştim, çıkışta senden 2 seans parası alıcam dedi bir şey diyemedim mk. hatun haklıydi zira.
    2 ...
  45. 63.
  46. insanı felaket tembelleştiren, geç boşalmaya sebep olan, iştah kapatan ilaç.
    0 ...
  47. 61.
  48. Zamanında kullandım. Keşke kullanmasaydım. Geçen Zamana bakıyorum da bunu kullandığım dönem hayatımın en boktan dönemiydi. Küçük bi rahatsızlıktan dolayı gittiğim doktor basit bir ilaç diye verdi, insanın tek başına atlatabileceği sorunları atlatmasına izin vermiyor bu ilaçlar. Alayı yalan dolan ancak beyni uyuşturup düşünmeni engelliyor. Ciddi bir rahatsızlık yoksa depresyonmuş oymuş yarak kürek ilaçlar içmeyin.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük