bugün

siz siz olun girmeyin. ne işiniz var lan pavyonda, biraz daha şansınız olan yerlere gidin.
(bkz: flash tv)
bu konuda da engin bilgilerimi sizlerle paylaşayım dedim. öncelikle mal değilseniz sikilmezsiniz. misal bira içeceksiniz. ortalam 33'lük bira 7,5 tl'dir. yanına da meze olarak fındık tabağı getirirler. o da 10 tl'dir. 5 bardak bira içsen 50 tl ile çıkarsın. şimdi nasıl sikilirsin onu anlatayım. yanına çağırdığın kons en aşağı 15 liradır. kadına ne içersin diye sorarsan gider en pahalısını söyler. o yüzden hanımefendiye bira getirin diyeceksin. kadına bira 15'lik ufak bardakta gelir ve fiyatı da 15 liradır. orospu da zaten bildiğin süngerdir. 1 dakika sürmez gelen o bardak. ısmarlamayı kesince de kalkar gider yanından. o yüzden ağır iç diye telkin etmekte fayda var. hele ki şarkı falan istersen tümden girer. bir de abazanlığın doruklarındaysanız ve kadını sikme amacınız varsa türlü oyunlarla sizi siker gönderirler. yani diyeceğim o ki sikinize hakim olup da sadece içer çıkarsanız herhangi bir bardan daha fazla hesap ödemezsiniz. bu mekanlara insan niye gidiyor diye sorulmuş. arkadaşlar herkes sizin gibi cafelerde, barlarda bir bakışıyla üniversiteli hatun düşüremiyor. oranın müdavimleri bir bara gitse öküz gibi milletin karısını kızını keser, dayağı yer çıkar. ama pavyonda öyle değil işte. hem hiç tavlamak için uğraşmaya da gerek yok. yanına çağırıyorsun o kadar. diyeceksiniz ki doğrudan mekanına gitsin o işin. evet olabilir ama ordaki kadınlar da bacağını ayırıp ölü gibi yatıyor, işini görüyor çıkıyorsun. ancak pavyondaki kadınlar o adamla sohbet ediyor. canım diyor, tatlım diyor. muhtemelen o adam normal hayatında hiçbir karşı cinsle sohbet edemiyor, hiçbir kadından o sözleri duymuyor. yani ordaki kadınlar esasında o adama escort hizmeti sunuyorlar. arkadaşların iddia ettiği gibi 2.000 tl civarı hesap da her türlü biraz abartı geliyor.
ağadan izin alınabilirse, ayda bir kere gidilebilen mekan.

ilçeye gidiş baya pahalı olsa da, bir aylık emeğimin karşılığını görmek, sonraki ayda güdüm performansımda çok büyük artışlara yol açıyor.
pavyon : dün gece yarısın da çektiğim bursu 2, 3 saatte yediğim mekandır(üstüne 2 tane daha burs ödedim). Garsonları aç köpek gibi adam yolmaya yer arar. Sen bi iki bira içerim bi tanede hatuna söylerim sohbet muhabbet diye gidersin. Yanına kons çağırırsın. O içer de içer içerde içer. Sünger gibidir deyim yerindeyse. Muhabbeti güzeldir. Mekandan mekana değişir kons ların hal ve hareketleri. Küçük dokunuşlar ve öpücükler vs vs. Bu arada garsonlar tokatçılığa devam eder tabi, içindeki dolandırıcılık ruhu yüzüne yansımıştır adeta. Sigara yakarsın çakmak tutar, hatta şaka karışık kiralar, içersin içersin sana kıyağım der alevli yanar dönerli meyve tabağı getirir konfetiler patlatır, peçeteleri havada uçuşturur. Bunlar habire bahşiş tabi. Kendini kral sanarsın. Sonra bütün hatunların ilgisi üzerinde olur. Uzaktan kısık gözlerle seni keserler. Bir de gençseniz benim gibi gelirler sarılırlar geçerken makas alırlar öperler felan ama bunlar hep hesap gelene kadar. Hesap gelince sikerler ve yollarlar.
Size benden tavsiye eğer racon bilmiyorsanız bulaşmayın böyle yerlere. günümüzde pavyon ve tele barlar sık sık karıştırılır birbirleriyle.

pavyonda yanınıza çağırdığınız bayana asla sarkamassınız, yasaktır çünkü onlar mekanın namusudur. sadece muhabbet edebilirsiniz. daha fazlasını isterseniz dayağı yiyip siktir edildiğinizle kalırsınız.

kesinlikle hesabın fazla gelmesinden ötürü patronun yanına gitmeyin. orda adamı çok kötü döverler.

eğer masanıza siz demeden çerez tabağı gelmişse odunu size kuru kuru sokmuşlar demektir.

dediğim gibi pavyon her yiğidin harcı değildir, uzak durun derim. gidin tele barlar'da takılın.
konsu mıncıklamanın ve çıkarıp sikmenin ayrı ayrı tarifeleri olan ortadoğu kulübü.
sakarya' da sayıları çokca olandır. karasu şeridini kaplamışlardir.
Ankaranın kendisiyle ünlü olduğu hede.
ilk ve son defa gittiğimde aklımda aşağıdaki anıları yer eden mekandır.

Zaman en hızlı zamanlarımız, saçlar kısa ve briyantinli, deri mont, motor, gün içerisinde iki üç defa kıyafet değiştirip alemlere aktığım, mart kedisi gibi aktif, ebabil kuşu gibi sürekli hareket halinde, camgöz köpek balığı gibi hareket eden her şeye ilgimin olduğu zamanlarım. Bakmayın şimdi köşe yastığı gibi takıldığıma, beni bir yerlere davet edenlere mazeret uydurup yatay polarizasyonda yayın yapmak yerine şehirler arası organizasyonlara gezegenin en seksi erkeği olarak imzamı çakmaktayım o dönemler. Ankara’da ikamet eden ve fena halde ilgimi çeken, gün içerisinde sürekli mail, msn, özel mesajlar ve telefon ile sürekli sohbet halinde olduğumuz esmer güzeli, benimle aynı müziği dinlemenin haricinde bu müziği icra eden bir ablamızın hasretine daha fazla dayanamayıp Ankara’da bir imza günü gerekliliğini hissettiğim anda Ankara ili ve civar illerde oturan diğer tüm tanıdıklara “Geliyorum ulenn” duyurusunu yapıp düştüm yollara. isim isim notlar alıp kiminle hangi gün takılacağımı planladıktan sonra görüşmelere başladım. Gündüzleri kafelerde akşamları barlarda sürekli alkol halinde ne kadar tanıdık insan varsa sürekli toplantı halindeyiz. Yaz kızım, ikiyüz kilo çimento iki kamyon çakıl.. Yalnız, beni tanıyanlar bilirler. Arkadaş çevremde zır cahilden master yapmışa kadar, ateistinden işi garantiye alıp iki üç dine birden inananlara kadar her çeşit insan var. Bu farklı arkadaşlardan birisi ben bir bar taburesi üzerinde takılırken beni arayıp “Geyik heykelinin oraya gel seni alıcaz” demesi ile farklı insanların dünyasına doğru yola çıktım.

Bu arkadaşlar da ben gibi nerede akşam orada sabah takılan ama benden farklı olarak takıldıkları yerde bi şeye takarlarsa onlara da takan arkadaşlardı. Ben şahsen sevimli bir serseriyim, kavga gürültü ile işim olmaz. Doğal olarak bir rock bar yerine rakı içilen bir ocak başında toplantıya başladık bu arkadaşlarla. Herkes rakısını içiyor eskileri yad ediyorlar. Onlar bir yandan “Aga o çatışmada hani sen vurulduğunda ben seni taşımıştım da sonra ben o ibneyi vurmuş muydım?” “Bilmem nereyi bastığımız gün zaten ben o ipneye ayar olmuştum” gibi Dadaloğlu anılarını paylaşırken ben bir köşede beni arayan valideye telefonda “Ya anne tamam, gelicem.. Bilmiyorum gelirim bi kaç güne ya da haftaya.. Tamam valide.. Hmm.. Oluuurrr” diyorum. O derece ayrı dünyaların insanlarıyız.
Bu arkadaşlar rakıyı içip coştukça anılar depreşiyor bir diğer yandan “Abimiz neler yapar?” diye bana sorup, uzattıkları bardakları benimkiyle tokuşturuyorlar. Alkolün etkisi ile tavan yapan testosteronlar “OoooOOo, abimiz istanbul’dan gelmiş. Bir pavyona götürmeden ciiinnnnaaah bırakmayız” bahanesi ile taksilere doluştuk. Pavyon dedikleri yer ne menem bir yerdir bilmem, ahir ömrümde tabelasını bile görmüşlüğüm yok ama tahminim Ankara’daki pavyonların sürekli misket havası ile insanların oynaştığı hoş bir yer olmalıydı. Değil miydi yoksa? Değilmiş lan .(
Belediyenin kendi ahırı olsa kendisine ruhsat vermeye utanacağı, metroya gider gibi alt katlara uzun bir merdiven ile inilen bir mekana girdik. içerisi alca karanlık kuşağı, ama her anlamı ile. Lan biriniz ışıkları açsın çayına koim, önümü göremiyorum lan? Daha sonra gözlerim karanlığa alışınca neden yer altının karanlık dünya olduğunu anladım. Ben o kadar tek tip adamı askerde görmedim bilader. Bir müşteri kitlesi düşünün hepsi erkek, hepsi ucuz takım elbiseli, hepsi kısa boylu esmer ve kafalar yüzde 50 kel. Biz biraz kalabalık bir grup olduğumuz için bize birkaç masayı birleştirdiler hemen, uzun masanın en ortasına “OoOoo abimiz istanbul’dan gelmiş!” diye beni oturttular. Eh boru mu? Onur konuğuyum bu masal ülkesi mekanda .)
Tüm akşam rakı içen arkadaşlar sözleşmiş gibi hep bir ağızdan bira söylediler. Biralar şişe ile geliyor, müşterinin yanında açılıyor ve 35lik bardağa dolduruluyor. Gözleri bir şahin gibi masada olan garsonlar o 35lik bardak bitince hemen yeni bir şişe açıp bardağı dolduruyorlar ama şişede kalan birayı soran yok, onu hemen iç edip yok ediyorlar. Normalde bu haksızlık yan masada olsa müdahil olurum ama artık bir şeye karışmak istemiyorum, demek racon böyleyse?
Eh, ağabeyleri istanbul’lardan gelir de abimize bir kadın ısmarlanmaz mı? OoooOO abimize abimize diye işaret edip yarı insan yarı pokemon, (kısaca anlatmak gerekirse) “1.50” boyunda bir pigmeyi düğünde damada takılan 20 lira gibi yakama iliştirdiler. Bayana bir bira dediklerinde bir daha baktım, bayan mı lan o? Sanırım olabilir, o sarhoş kafayla o karanlıkta bile kadına benzetemediğim yaşam formu sürekli benimle konuşmaya çalışıyor ama şivesi de bir tuhaf
+senin bir derdin var
-yooo
+var var, anlat bana
-ablacım bak şimdi, zaten yüksek sesli müzik var, beni duyamazsın. Bir derdim yok, olsa bile neden sana anlatayım? Otur işte dalgana bak, biranı iç paranı kazan bana elleşme
+dışarı çıkalım mı seninle? Biraz hava alırız biraz yalnız kalırız hem de konuşuruz
(Allaam kadın kafayı taktı konuşacak!!)
-muhtemelen sen ömür boyu yalnız kalacaksın, burada değil de bence buna alışmaya çalış
-nası yani anlamadım?

Masadaki arkadaşlar memnuniyetsizliğimi görünce diğer yanımda oturan kendi arkadaşlarını kaldırıp diğer yanıma da bira söyler gibi bir kadın daha istediler. “OooOoo abimiz istanbul’dan gelmiş bi grup yaptırmadan gönderir miyiz?” der gibi sanki. Tahmin edebileceğiniz üzere müşterileri gibi çalışanlar da tek tip. Aynı modelden bir fotokopi de diğer yanıma oturdu. Kaldım mı kaknemlerin arasında? Masadaki kadınlar horhor çeşmesine denk gelmiş yarış atı gibi sürekli bira içiyorlar. Daha doğrusu içtiklerini zannediyordum. Bardakların temizlğinden emin olamadığım için şişeden bira içtiğimden yanılıp yanımdaki amipin şişesini diklediğimde ağzıma gelen vişne suyunu masaya püskürttüğümde anladım içtiklerinin bira olmadığını. Artık iyice sıkılmaya başlamıştım, hayallerimdeki eğlence ortamı yerine sahnede sürekli “oyyy babam öldüüü, anam amcama verdi karım beni terk etti öllem öllem ben öllem gardaşşşş” tarzında türküler söylenmekte. Hayır zaten bunu da hiç anlamam. Bir insan dertlenmek için neden gidip buralarda müzik dinler de para verir? Para eğlenceye verilir, çok meraklıysan ağlamaya aç haberleri seyret hem zihnin açılır hem de memleket hakkında bir iki bilgin olur gündeme dair.
Sıkılmam yerini asabiyete bırakmaya başladığı dakikalarda suratım mahkeme duvarından öte adliye sarayı gibi olmaya başladığında sahneye o çıktı. Ohha, bu bildiğin güzel lan? Eh akşam beri tavada üç kere unutulup kızartılmış patates formundaki insanların arasında primat koysan göze güzel görünür elbet ama bu bildiğin deniz kızı gibi bişi? Upuzun sapsarı saçları, uzun boynu ve beyaz teni ile sahnede şarkılarını söylüyordu. Arada göz göze geliyorduk ama ben pavyonda sanatçıyı taciz eden sarhoş adam gibi görünmek istemediğimden hemen kafamı çevirip başımı öne eğiyordum. Zannımca sahnedeki ablamız da benim bu hareketimi gamdan kederden sanmış olacak ki mikrofonu ile yanıma gelip “Neeemmmrudunnnn kıızzıııı, yaaannndır dııı biiziiii” diye söylemeye devam ederken göz göze geldiğimizde gözleri dolmaya başladı. Belli ki beni aşırı duygusal bişi zannetti o da aynı moda girdi kendince. Bu arada masadakiler beni daha da memnun etmek için “OooOooo istanbul’dan abimiz gelmiş” diyip nereme sokacaksam bana üçüncü pokemonun siparişini verdiler. Çarlinin meleklerini üç çarli ile çekmekteyiz. Bir yandan da garsonlara sürekli banknot bozdurup kafayı yemiş atm gibi sahneye sürekli para saçıyoruz. Sanatçı sarışın sahnesini bitirip gittikten on dakika sonra garson kulağıma eğilip “Abi, sahnedeki bayan sanatçımız sizi çok beğenmiş. Çok asil çok ağır başlı efendi bir delikanlıymışsınız, iş çıkışında kendisini almanızı istedi” dediği anda cümlesini bitirir bitirmez kahkahayı basıp garsona “Canım kardeşim, ben şu anda göründüğü gibi sessiz sakin birisi değilim, bildiğin zıpırım la” dedim ama o gürültüde beni anladığını zannetmiyorum. Sabaha karşı hava aydınlanmaya doğru tüm zombilerin yaptığı gibi oradaki insanlar da artık izbelerine çekileceğinden masaya hesap geldi. Oturduğumuz dakikadan beri masadaki konslara şampanya fiyatına vişne suyu ısmarlayan, sahneye nerden baksan bi kaç bin lira para saçan onlar değilmiş gibi “hesapta 50 lira fazla var, bizimi gondikliyonuz hulean” tartışması başladı. Hayır, o kafa ile bir elinde on beş parmak görüyorsun o hesabı kafadan nasıl yaptın mübarek? Ortam bir anda teksas barına döndü, beş dakkada değişir bütün işler..
Arkadaşlar bir dahaki rakı masasında “Aga o pavyonda ben yerdeki adamı tekmelerken hani senin kafana şişeyle vuran ipne var ya ben onu geçen şeyde gördüm, şeyde ya hmm..” hikayelerine yeni senaryolar eklerken ben sandalyemden hiç kalkmadan bir sigara daha yakıp biramı içerek bu teksas filmini canlı izlemeye başladım. Gençler enerjilerini boşalttıktan sonra “Siz büyüklerisiniz elinizi öpsünler özür dilesinler barışın” elçileri araya girince hesaptan 50 lira düşülerek hesap ödendi. O sahnedeki kadın saat kaçta ne zaman çıktı mekandan hiç haberim bile olmadı. Zaten onun nazarında ben asil, sessiz, çatık kaşlı sert suratlı yağız bir Anadolu delikanlısı efsanesiydim. Hiç bozmak istemedim bu hayalini. Taksilere binildi evlere gidildi akşama kadar yatıldı.
Şimdi siz bütün bu hikayede muhtemelen o müzisyen esmer ablamız ile ne yaptığımı merak ediyorsunuz. Biliyorum içinizde bazı kıl kuyruklar “ O kadar merak etmiyorum ki sus sus” diyor ama olsun söyleyeyim. “Canım, kuğulu parka gel seni oradan alacam” telefonunun ardından parkta buluşup arabasına bindim. Bana bizimle beraber gelebilecek bir arkadaşım daha olup olmadığını sordu. Ben de “Tanıdığım bir siyam ikizi var burada, istersen onu çağırayım hem ben gittikten sonra üçüncü sıkıntısı çekmezsin” dediğimde gözleri parlayıp “Tamam, arasana” dediğinde o telefonda saatler boyu geyik sardığımı zannettiğim bebenin aslında geyikten değil gerçekten saf olduğunu anlayınca Esra Erol tadında bir çay içip arkadaşlarımın yanına döndüm. Zeka önemli azizim, zeka önemli .)
Aksam sikko bi mekana gittim.

7-8 hatun var içlerinde bir tane is yapacak kari var oda yoklukta gider yani öyle ahim şahım bi sey değil 300 lira istiyor hemde gece 3te çıkarım sabah altıda kacarim dedi.

Vay AMK 3 saate 300.

Bu am ne kıymetli arkadaş.
[kat: ulu itiraf]

Bir abimle beraber an itibari ile gittiğim eğlence mekanı. Bakalım beni neler bekliyor. Dağıtayım mı kanka mekanı.
Ölmeden önce kesinlikle gidilmesi gereken mekandır. Ankara'da 3 sene yaşayıp hiç gitmemişliğim var. Daha önceden SSK işhanı şimdiki adı ile Çankaya Belediye binasında bulunan Fiesta isimli mekana ölmeden önce gideceğim çok çok merakım var yani.
Merak ettigim mekanlardan biridir. Bi ankarali olarak görmemek bana tuhaf geliyo. Bi de sarı tutku varmış onu görmek istiyorum.
ilk iki anlamı günümüzde sıkça pas geçilir veya pek bilinmez. bu anlamları bilmeyince sergi, bienal gibi yerlerde dumur olunabilir.

Fr. pavillon

tdk:
1. Bir kuruluşun, bir kurumun, bir bahçe içindeki yapılarından her biri: “Gölün karşı yanında kalan büyük pavyonların gölgeleri, gittikçe kendilerine doğru uzanıyordu.” -N. Cumalı.
2. Bir fuarda ürünleri bağımsız sergileme yeri.
ve tabi ki 3. anlamı: Geceleri geç vakte kadar açık, içkili eğlence yeri.
Karılarılarıyla meşhur yerovski.
(bkz: pavyon karısı)
dün izlediğim bir programda tam olarak şöyle dedi bir kadın "burası da Türkiye'de bulunan tek açık pavyon..." lan bakıyorum etrafa ne kadın var ne bi şey, tvde gördüğümüz klasik içki masaları, yanar dönerli meyveler de yok. öyle sanatsal bir ortam falan. komik geldi tabi, yani açık pavyon ne oha diyorum içimden. bi an bizim mahallede yan masaya şarap açtırıp gönderen ortam kabadayıları, bunları görüp yakın zamanda başımıza taş yağacağını söyleyen teyzeler falan belirdi gözümün önünde. kadının dil sürçmesi yaşadığını sanıp gülmeye başlayınca babam gerçeği yüzüme vurdu tabi. "sergi demek pavyon, saçma saçma sırıtma".. utandım evet. bu da böyle bir anımdır..
----------+18---+18----
---bu bir pavyon yazısıdır---

pavyonlar eskide kaldı artık.
şu an türkiye'de pavyon yok. emin olun ki yok arkadaşlar.
o son pavyoncular, o kuyruklu impalalarına binip hızla uzaklaştılar...

evet, 70'lerde vardı pavyonlar, 80'lerde vardı. 90'larda yozlaşmaya başlamıştı ama yine vardı.

işte bizler o 90'lı yıllarda son pavyonların, son demlerini yaşamış bir nesiliz hamdolsun ki...

2000'lerden sonra dijital dünyaya geçtik ve pavyonlar ve pavyon kültürü birden yok oldu.
günümüzün sözde pavyonları kürtlerin eline geçti. kirlendi, yozlaştı...

şimdinin pavyonları zaten pavyon değil, müzikhol...
eskiden pavyonlarda kadın satılmaz, pazarlanmazdı.

orospu çalışmazdı pavyonlarda, dünyanın en namuslu insanları olan konsomatris ablalar çalışırdı.
sana parayla değil, istediği için, hoşlandığı için verirdi.
istemezse de vermezdi. zorla değil ya amk?

konsomatrisler sizinle oturur, dertleşirdi pavyonda.
derdinize ortak olurdu kendi dertlerine bakmadan. ve inanır mısınız sizinle içki içerdi, gerçek içki, şimdiki orospuların içtiği meyve suyu değil. rakı içerdi konsomatrisler...

sonra da dostunun çelik jantlı şahinine biner evine giderdi kazandığı helal para ile.

ama işte 2000'lerden sonra kalmadı böyle delikanlı kadınlar.

eski konslar ısmarlarsanız içerdi.
şimdiki orospular ısmarlamasanız da içer, zaten vazifesi bu, orada olma amacı sizi kesmek, söğüşlemek.

ankara pavyonları vardı eskiden.
şimdi de var.
ama nerede eski ankara pavyonları. şimdinin ankara pavyonlarına dolmuş apaçiler yozgatlı, çorumlu ve çankırılı...

bursa'da köşk pavyon vardı, "gazino" olarak geçerdi.
sanatçılar gelirdi oraya.

ulan daha sovyetler yıkılmadan rus revüsü gelmişti köşk pavyona be. böyle elit bir mekandı işte pavyonlar...

racon vardı eskiden pavyonlarda.
delikanlılık, adamlık vardı.
en güzel giysiler giyilerek gidilirdi pavyonlara, saçlar taranır, jölelenirdi.

ha, öyle herkes kafasına göre gidemezdi pavyona. zaten herkesi de almazlardı.
illa sizi pavyona götürecek gedikli bir mahalle abisi tutmalıydı elinizden. zira pavyonlar ağır mekanlardı ve ağır olmayanların ağırlanamayacağı bir raconu vardı.
kişi ancak mahalle abisi ile 3-4 kere pavyona gidip usul adap öğrendikten sonra kendi başına pavyona gider, o zaman pavyon çalışanlarından gerekli saygıyı görürdü.

ya şimdi?
şimdi öyle mi?

cebinizde az para varsa usul, adap bilmişsiniz bir önemi yok.
hem paranızı harcarsınız, hem de bir bok yapamadan ayrılırsınız mekandan.

ama ya eskiden?
eskiden pavyona gittiğinizde verdiğiniz paraya değerdi. karşılığını alırdınız, eğlenirdiniz be...doyasıya eğlenirdiniz...

şimdi çok özledik o günleri.
masasındaki kadına başka masadan biri baktı diye cinayet işleyen abileri özledik.
mahallenin gençlerini elinden tutup mekana gtüren, racon öğreten, usul adap öğreten o abileri özledik...

belki hata bizde.
biz abilik yapamadık bizden sonra gelen nesile.

ve ne yazık ki onlar da yapamayacak abilik bir sonraki nesile.

böyle böyle bitecek.
bir değer, bir kültür yok olup gidecek. zaten yok oldu da...

özledik be abi.
bize "yakışıklı hoşgeldin" diyen büyük memeli ablaları özledik.

masalarda kadeh tokuştururken sanat müziği dinlemeyi, son derece modern ve düzgün tuvaletleri içinde şuh kahkahalarıyla bizleri mest eden kosnomatrisleri özledik...

şanssız bir nesilsiniz vesselam.
----------+18---+18----
---bu bir pavyon yazısıdır---

not: bu yazımı sevgili tarihci76'ya armağan ediyorum.
ickili muzikli kadinli cok kadinli eglence mekani.

Şuan pavyondayim ve yasadigim aciyi sizinle paylasmak istiyorum.

Hep merak ediyodum babam ve arkadasi ile geldik. Suan cok kotu hissediyorum cok mu duygusalim bilmiyorum ama bu kadinlar neden buraya dustukleri acaba normal bir insan gibi yasayamazlarmiydi gibi dusunceler beynimi kemiriyo kadinlarin poposuna odaklanamiyorum sanirom escinselim.

Yani dusunsenize bunlarin babalari var aileleri var belkide var ama yok o yuzden burdalar ama olmasi gerekirdi. Bunlar benim annem kardesim ile ayni cinsiyetteler yani bu kadinlar istermiydi sabah insaattan cikip ustunde molozlarla gelen ayilara gulumsemek onlara ilgi gostermek yeri geldiginde onlara dokunmak onlar istemezmiydi universiteye gitmek aksam arkadaslari ile kafeye gidip sohbet etmek bir meslegin akademik egitimini almak ya bu liste uzar ama siz anladiniz bu dusunceler icerisinde burda keyif alan umitsiz disarda ilgi goremeyip burda parasiyla ilgi gorunce mutlu olup tum parasini belkide ailesine harcayacagi parayi harcayan insanlari izleyip ickimi yudumluyorum.

Boyle olmamali ama tabi pavyonlari kapatilmda millet bizimi siksin.
(bkz: ankara)
Buraya bilgi içerikli entry girmek için gelmiştim ama vazgeçip gidiyorum. Yazıklar olsun adaletsiz dünya.
gitmez olurmuyum! gittim ve cok eglendim . yalnız içkileri kendileri yapıyorlar sanırım . ertesi günün kayıp geçiyor.
ülkede saat 22:00'dan sonra alkol satılmıyor. ya da yasak. fakat bütün mekanlarda saate bakmaksızın gümbür gümbür içki içebiliyorsun. ne yaman çelişki dimi.
ezhel' in yaptığı en iyi şarkının adı olabilir. sözleri şöyledir :

ışıl ışıl her yer, her yer sanki pavyon
bu seferki iyimiş gardaş, bi' dahakine az koy
ışıl ışıl her yer, her yer sanki pavyon
gez-gezdim balkon balkon, sanki adım elvan dalton

hayır mı la? geblo
yapracık'tan kızılay'a metro
alemlere akmayak mı eş dost?
erasmus'lu ortamlara let's go!

çin çin? ghetto!
altındağ, mamak ve etimesgut
aynasızlar bütün gece meşgul
angara'da boldur gayrimeşru

çıka'k da geze'k bu şehri bi" görsek akşam
ışıl ışıl her yer pavyon gibi mor, n'ettin gökçek başgan?
takılıyo'nuz geceniz iyi olsun gardaş
varsa ba'a da koy şarabından bir bardak

dert etme la gel derdini çöze'k, ayıp ediyo'n valla başını yesin
"gel takılak." diyo'm gardaş sana, gözünle gönlün açılır kesin
şeklimiz iyi hep sokaklarda, bütün bu bebeler hep ayıkır beni
ama bu yaptığın ayıp be gardaş, pavyonda bütün maaşını yedin

hayır mı la? mızzık
polis geldi yapmalıyız biz ıh
faça şahin, kaputu çızık
çalınır mı bu havalar kısık?

7/24 çalmalı banko
yaptırmadım arabaya kasko
taktırsak da lpg'yi gaz yok
zaten ittirsen de gider az çok

harmana düştüm adresim belli yenidoğan
hava yine kapalı bu nası' memleket la beni boğar, nasıl bozuk olabilir yeni yollar?
şahin'imin hızı maksimum 45, jeep'e binen ablalar beni sollar
kafam kıyak hemen fıyak, bu gece tüm angara benim ortak

gelir bu bebeye zulalar beleş, derde düşünce son ses neşet
aleme akınca her şey gerez, moralimi bozamadı hiçbir gebeş
ah bi' de yüzümüze gülse şu felek, gel be bi' takılak, kop kop gezek
hatuna baksana resmen bebek, angara'lıya paso alem gerek...

https://www.youtube.com/watch?v=fYUA2kiNOGE
70 lik rakıya 500 TL yazılan yer.