ve II. Dünya Savaşı'nda Anti-Tank Köpeklerinin Kullanımı
Pavlov, öncelikle laboratuvarında barındırdığı köpekler üzerinde salgı bezlerini incelemiştir. Ardından bu köpekler üzerinde yaptığı deneyler sonucunda, köpeğin doğal uyaranları (örneğin yemeği) dışında zil veya lamba gibi ilgisiz uyaranlara da tepki verip, salgı salgılama durumunu inceledi.
Normal koşullar altında bir köpek et gördüğü zaman salgı bezlerinin çalışması doğal bir durum olduğundan bu tepkiye şartsız tepki (refleks) denir. Bir organizmanın doğal dengesini şartsız refleksler sağlar. Ancak hayvanlar, sadece doğal uyaranlarına tepki vermezler. Örneğin eğer köpeğe et verilirken, bir yandan da zil sesi sunulacak olursa (yani bir zil çalınacak olursa), birkaç denemeden sonra köpek, zil sesi ile almakta olduğu yiyecek arasında ilişki kuracaktır. Buna bağlı olarak köpek, zil sesini duyduğu anda, henüz yemek verilmese bile istemsiz olarak salya salgılamaya başlayacaktır. işte bu durumda, "yemek yeme davranışı" ile normalde tamamen alakasız olan "zil sesi"ne bağlı olarak salgıların aktifleşmesine şartlı tepki (refleks) denir.
ikinci Dünya Savaşı sıralarında Pavlov’un deneyi, Almanların tankları karşısında zorlanan Sovyetler Birliği'nin dikkatini çekmeyi başardı. Sovyetler, köpeklerden oluşan bir ordu kurmak için köpek barınakları kurma kararı aldılar. Ne var ki bu köpeklere hiç de iyi davranılmadı.
Köpekleri şartlandırmak için bu barınaklarda günlerce aç bırakıldılar. Ardından barınağa tanklar getirildi. Araştırmacılar, köpeklerin tankların varlığı ile et parçalarını eşleştirmelerini sağladılar. Böylece köpekler, artık tankların olduğu yerde yemek olduğunu öğrenmişlerdi. Şartlanmış köpekleri savaş alanına getiren Sovyetler, aç köpeklerin üzerine bomba yerleştirdiler ve Alman tanklarının üzerine saldılar. Tanklarda yemek bulacağını zanneden köpekler tanklara yaklaştıklarında hepsini patlattılar ve Sovyetler, Almanlara karşı sıradışı bir şekilde önlem almış oldu.
Böyle bilgilendirici başlıkların hastasıyım. Güzel bilgi birikimi ediniyor insan bide burda okuyunca akılda kalıcı oluyor. Keşke bu tarz entrylerin sayısı artsa
sempati, limbik sistem aracılığı ile canlıyı davranışlarıyla kontrol etme. (bkz: davranışçılık)
Pavlov çok önemli bir dehadır. Bize davranışçılığı gayet açık anlatmıştır. öğrendiğimize göre artık bu tuzaklara düşmemek lazımdır. günümüzde davranışçılık çok can sıkmaktadır kanımca. bu tür insanlar bilişsel beynimizden çok limbik sistemin etkisi altında oldukları için laftan anlamaz. hatta toplumların kesinlikle laftan anlamayacaklarını onları olgularla yönetmenin doğru olduğunu falan iddia eder. (bkz: leo strauss)
bilişsel olmak en güzeli. insan söz söyler. değil mi?
rusların anti-tank köpek projesi . bu proje ilk uygulandığında
rusların canını çok yaktı . nasıl ???
* bazı köpekler alman tanklarına saldırmadı , biraz dolaştıktan
sonra rus mevzilerine dönüp rusları havaya uçurdu .
* ruslar , köpekleri eğitirken kendi tanklarını kullandılar . köpekler
dizel motor kokusuna şartlandılar . ancak alman tankları benzin
motorluydu . bu küçük bir hesap hatası sebebiyle sovyet tanksavar
köpekleri kendi tanklarını tahrip etti .
ilk tanksavar köpek grubu 1941 yazının sonunda cepheye geldi
ve 30 köpek ve 40 eğitmen içeriyordu. Konuşlandırmaları bazı ciddi
sorunlar ortaya çıkardı. Yakıt ve mühimmattan tasarruf etmek için
köpekler hareketsiz duran ve silahlarını ateşlemeyen tanklar üzerinde eğitilmişti.
Sahada, köpekler hareketli tankların altına dalmayı reddetti.
Bazı inatçı köpekler tankların yanına koştu, durmalarını bekledi,
ancak bu süreçte vuruldu. Tanklardan çıkan silah sesleri birçok köpeği korkuttu.
Siperlere geri döndüler ve sık sık Sovyet askerlerini öldürerek
atladıktan sonra saldırıyı patlattılar. Bunu önlemek için, geri dönen
köpeklerin genellikle kontrolörleri tarafından vurulması gerekiyordu
ve bu da eğitmenleri yeni köpeklerle çalışmak istemiyordu.
ilk 30 köpek grubundan sadece dördü bombalarını Alman tanklarının
yakınında patlatmayı başardı ve bilinmeyen miktarda hasar verdi.
Sovyet siperlerine döndükten sonra altı kişi patladı, askerleri öldürdü ve yaraladı.
[3] Üç köpek Alman birlikleri tarafından vuruldu ve Sovyetlerin bunu önleme
girişimleri olmadan götürüldü, bu da Almanlara patlama mekanizmasının örneklerini verdi.
Yakalanan bir Alman subayı daha sonra ölü hayvanlardan tanksavar köpek
tasarımını öğrendiklerini ve programın umutsuz ve verimsiz olduğunu düşündüklerini
bildirdi. Bir Alman propaganda kampanyası, Sovyet askerlerinin savaşmayı reddettiğini ve bunun yerine köpek göndermeyi reddettiğini söyleyerek Kızıl Ordu'yu itibarsızlaştırmaya çalıştı.[3]
Daha sonra ciddi bir eğitim hatası daha ortaya çıktı; Sovyetler, benzinli motorları
olan Alman tankları yerine köpekleri eğitmek için kendi dizel motor tanklarını
kullandılar.[6] Köpekler keskin koku alma duyularına güvendikleri için, köpekler
garip kokulu Alman tankları yerine tanıdık Sovyet tanklarını aradılar.[9]
ikinci dünya savaşında amerikalılar da japon adalarını az kayıpla
işgal edebilmek için köpekleri kullanmayı düşündüler . plan basitçe
şöyleydi . saldırgan köpeklerle dolu çıkarma gemileri adaya
kapak atacak ve köpekler gemiden çıkıp adadaki japon askerlerini
öldürecekti . ancak bu proje de yürümedi ...
Psikiyatriler köpek deneyini insanda denemeye kalkiyorlar ama galiba köpekte irade olmadiğini hala kavriyamamislar.hauvanlar sadece iç güdüleriyle insanlar hem iç güdü hemde iradeleriyle hareket ederler ve insan içgüdüsüne hükmetmek hayvaninki gibi kolay değil maalesef.
felaket şuradaki bilim ve insanlık adına yapılan şeyler devletlerin elinde felakete dönüşebiliyor.
Christopher Nolan'ın yeni filmi, II. Dünya Savaşı'nda 220 bin kişinin ölümüne neden olan atom bombasının üretimi aşamasında yaşananları konu ediniyor. Atom bombası üretiminin gerçekleştiği 'Manhattan Projesi'nin bilimsel başkanı fizikçi Robert Oppenheimer'in üzerinden işlenecek filmde Albert Einstein'ın ünlü mektubu yazmasının olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Einstein, 1939'da dönemin ABD başkanı Franklin D. Roosevelt'e yazdığı mektupta atom bombası üretiminde ısrarcı olunması gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunmuştu. Üretilen iki atom bombasının 220 bin kişiyi öldürmesi üzerine Albert Einstein şu yorumu yapmıştı; "Bilseydim, bilim adamı değil çilingir olurdum"
Atom bombasını üretme amacı başlarda kullanmak için değil, Nazilere karşı "Siz üretebilirseniz biz de üretebiliriz. Siz kullanmaya yeltenirseniz bir de aynı karşılığı veririz" şeklinde gözdağı vermekti. Hatta Franklin D. Roosevelt, atom bombasının kullanılmayacağına dair söz vermişti.
Ne var ki o sözü veren Franklin D. Roosevelt, 12 Nisan 1945'te hayatını kaybetti. Yerine de yardımcısı Harry S. Truman başkan oldu.
Eğitim derslerinde çok anlatılan deneylerin konusu olan köpeklerdir. Davranışçılık temelli eğitim felsefesinin temelini oluşturur. Davranışçılık merkezli eğitimi savunan bir başka psikolog şöyle demiştir: bana ırkı, cinsiyeti, zekası, kültür seviyesi ne olursa olsun...bir çocuk verin ve ben onu istediğiniz meslek sahibi yapayım. Doktor, mühendis, öğretmen, hırsız, dolandırıcı, işçi.....Davranışçılar işte böyle kendilerine çok güvenirler. Davranış yani bir çocuğun eylemlerini kontrol edebilme yetisi bir öğretmenin edinmesi gereken en önemli yetidir. Bunu başaran bir öğretmen o çocuğu istediği şekilde biçimlendirme gücüne sahip olur. Bu noktada pavlovun köpekleri örneği verilir. Fakat eksik olan şey çocuklara bu örneğin nasıl uyarlanacağının öğretilmemesidir. Bununla ilgili zamanında yaptığım bir örnek üzerinden gitmek istiyorum. Davranışçı kuram genellikle çok tembel ve başarısız öğrenciler üzerinde harikalar yaratır. Tembel bir sınıfım vardı. (6.sınıf) Bu çocuklara ders çalışın demeden önce sınıfı temizleme görevi verdim. Sınıfa temizlik malzemesi aldım ve her gün yerleri sıraları temizlettim. Sınıfımız okulun en güzel sınıfı oldu. Sonra onlara çikolata ve şeker alıp dağıttım. Odtü teknoloji müzesine, rahmi koç oyuncak müzesine, feza gürsey bilim merkezine götürdüm. Bu şekilde onların davranışlarını kontrol etmeye başladım. Ve yavaş yavaş derse yönlendirdim. Birinci dönemin sonunda idarenin büyük bir övgüsünü aldım. En düşük seviyedeki sınıfımın orta derece seviyesine yükseldiğini söylediler ve teşekkür belgesi verdiler. Asıl ödülüm ise bu sınıftan Hacettepe üniversitesi istatistik ve yan dal olarak endüstri mühendisliği bölümünü bitiren yüksek lisans yapan ve şimdilerde doktoraya hazırlanan bir kız öğrencim oldu. Üniversiteye geçmek istiyor umarım başarır.