romanlarında yalnızlık, geçmişin gölgesinde yaşamak, kelimelerin anlamları ve dil, insanın kendi varlığını hissedebilmesi gibi konular üzerine yoğunlaşmıştır. ayrıca hayatın içinden çok güzel ve etkileyici hikayecikleri birbirine başarıyla bağlayabilmektedir.
yazdığı alışveriş listesini okumanın bile dayanılmaz bir edebi tatmin oluşturacağından emin olduğum yazar. bir gün ölecek diye deli gibi korkuyorum. vampirler ya da herhangi bir tür ölümsüzlük gerçekten varsa, çağırıyorum onları, gelsinler ve paul auster'ı alsınlar.
Aslında tarzının oradan buradan araklama değil de tamamen kendine has hatta orjinal olduğunu düşündüğüm yazardir. Özellikle
yanılsamalar kitabı bunu açık bir şekilde göstermektedir. efenim şöyle ki;
--spoiler--
kitabın başlarında hector mann isimli siyah beyaz film yıldızı karakterin, görünmez adam rolunde oynadığı filmi bir anlatmaya başlamıştırkı sanarsın "ahanda paul abi koptu hikayeden sardı hectorun filmlere". Gel görki sonradan bir yön değiştiriyo hikaye, hectoru filan unutuyorsun. bakmışsın david zimmer bey fransızca bir kitabın tercümesi içinde buluyor kendini. orda da dersin ki "aha şimdi hapı yuttuk, bilmem kaç bin sayafalik kitabın tercümesini bu kitabin içinde işleyecek yazar. halbuki okadar kalında değil kitap. nasıl sığdırmış acaba buralara tüm bunları, hem hectorun hikayesi ne olacak?" filan derken bi bakarsın sayın auster hikayeyi yine döndürüp yakalıyor olayları bir yerde. kitabin adi bosuna "yanilsamalar kitabi" degil. yanilsatiyor mütemadiyen.
--spoiler--
yani efenim böyle tarzi ordan burdan bulup oluşturmak mümkün değil kanımca. paul austerin her satırı orjinaldir. lütfen kendisini türkiyemizdeki imitasyonları ile karıştırmayalım.
efenim abimiz ayrıca Lulu On The Bridge ( Lulu Köprüde) isimli kitabını film yapmış, yani yönetmenliği ve yapımcılığı ile birlikte herşeyi kendisi üstlenmiştir. on parmağında on marifet mübarek adamın yauw.
orjinal adı; in the country of last things olan ve dilimize can yayınları tarafından çevrilerek kazandırılan son şeyler ülkesinde kitabıyla ütopik bir dünya yaratan yazardır. eserlerinin hemen hemen tamamında yazarın yarattığı ütopik dünyalarda derin ve psikolojik hazzı zirvede olan bir yolculuğa çıkarsınız.
Paul Austerin yarattığı Son Şeyler Ülkesi, geniş yığınların evsiz barksız yaşadıkları, hırsızlığın suç sayılmayacak kadar yaygınlaştığı, kendi canına kıymak ya da başkalarınca öldürmek yoluyla ölümün tek kurtuluş yolu durumuna geldiği kent. Anna Blume, bu adsız kente ağabeyini aramak için gelmiştir.
--spoiler--
türk roman okurunun en çok tuttuğu yabancı yazarlardan biridir. hemen hemen her yıl bir roman kaleme alan, son derece üretken bir yazardır. o. pamuk un arkadaşı olup, nobel için adı sık sık anılmaktadır. ülkesi abd den çok avrupalı okurlar tarafından okunmakta ve sevilmektedir. edebiyata şiirle başlamış olup, mükemmel derecede fransızca konuşmaktadır. romanlarında genellikle yaşamlarının belli bir döneminde aldıkları bir karar, geçirdikleri bir kaza ya da başlarına gelen tuhaf bir rastlantıyla tüm yaşamları değişen kahramanları ele alıp işler. başyapıtı, genellikle "new york üçlemesi" adlı üç novellası kabul edilmektedir.
benim bu adamla tanışmam tesadüfen olmuştu. bu adamla tanışmamı sağlayan kişiyle tanışmam da büyük bir tesadüftü. tesadüflerin sihrini, etkilerini yazarak tesadüfler yaratabilen ve dolu dolu eserlerle bizleri buluşturan son dönemin en iyi edebiyatçılarındandır paul auster.
kitapları okunduğunda geçmişte yaşamış büyük edebiyat ustalarının biraz orasından biraz burasından arakladıklarıyla kendince bir üslup yarattığını sanan ve bunu çağdaş pazarlama teknikleriyle bir güzel yutturan yeni nesil tarafından edebiyatçı olarak sanılan kişidir.
yazmayı seven ve bilen dolu bir adam. ama çok büyük bir yazar değil nazarımda. birçok kitabını okumuşluğum var, büyük kısmında keyif aldım, ara ara gerdi. söyleyecek sözü olanı dinlemek lazım dedim, devam ettim. neticede boş bir adam değil de auster'e gelene kadar, auster'in yazdığı toplam sayfalar kadar okunabilecek eser var, hayat kısa, tercihlerinizi buna göre yapınız.
müthiş bir yetenek . kısa ama akıcı leziz kitaplarını okuyup akabininde isterseniz james joyce okumaya geçebilirsiniz. ne bileyim iyi bir okur olursanız belki bir gün ulysses'i bile okuyup hava atabilirsiniz.
sıklıkla kitap çıkarmasına rağmen, her ayda bir kitap felsefesi yazarları gibi kaliteyi düşük tutmayan, attila ilhan gibi büyük bir örnek olmasaydı eğer, nasıl bu kadar kitap çıkarıp da kaliteyi koruyor diye sorulacak olan yazar.
çağdaş amerikan edebiyatının en önemLi yazarLarı arasındadır.. columbia üniversitesinde fransız, ingiliz ve italyan edebiyatı okumuştur.. fransızca çevirileri mevcuttur.. kısa bir dönem fransa'da ikamet etmiştir.. 20. yüzyıl fransız şiiri üzerine ayrıntılı ve önemli bir antoloji yayınlamıştır.. "roman, şiir, çevirmenlik, deneme ve senaryo yazarlığı" alanında çeşitli eserler sunmuştur.. çok yönlü bir yazardır..
yaşadıklarını yazmış ve hatta yazmak için yaşamış, amerika'nın sahip olduğu en önemli edebiyatçılardan biri. bildiğiniz hîkâyeleri alır, inceltir, yontur, ayrıntılarla güzelleştirir ve size sadece bayılarak okumak, çoğu zaman da hayran kalmak düşer.
asla tek bir kitabını okumakla kalmayacağınız, dizi dizi devamını getireceğiniz yazar.
yüzyıllarca yaşasın, yazsın ve inandırsın tesadüflere.
new york' u sokak sokak kitaplarında canlı kılan, derin psikolojik tahlilleriyle beğeni kazanan amerikalı yazar. 2006' da, ispanya' nın önemli edebiyat ödüllerinden asturias' ı kazanmıştır. *