isminin ağırlığı ve evrenselliği babında gönül birliği olan büyük müzisyen. sert rock'n roll kadını. yaşlanmak bilmeyen güzel insan. en son twelve'de cover muhabbetine girişmişti. horses , punk rock öncüllüğünün güzel bir emaresidir.
yaşarken efsane tanımlamasını layıkıyla almış hatundur. hani pj harveyler, bjorkler falan bu sanat ikonundan türemedir. kabul etmeli, saygı duymalı icraatlarının ağırlığına binaen.
yaklaşık bir sene önce roll dergisinde kendisi ile uzun bir röportaj yapılmış olan ve dergi kapağında ellerinde mor çiçekler olduğu halde destina pozu vermiş güzel insan. kendisi yaşlanmıyor, gençleşiyor, bi de "bi kadın için fazla akıllı" derler ya, ondan. "long live the queen" diye işte bu insana söylenir.
toplumun sorunlarına duyarlı kadın samatçı. bakın ne demiş ne yapmış;
"ABD'nin Küba'daki Guantanamo'da üssünde özgürlüğünden zorla alıkoyduğu Türkiye doğumlu Alman yurttaşı Murat Kurnaz için "Without Chains" şarkısını yazdı.
"Bu şarkıları çok utanç duyduğum bu olaylara cevaben yazdım. Orada kapatılmış genç erkekler, kadınlar ve çocuklara yönelik adaletsizliklerdir bunlar. Amerikalı'yım, vergi ödüyorum, onlar Lübnan Kana'da misket bombası kullanan israil gibi bir ülkeye milyonlarca dolar veriyorlar. Bu korkunç. insan hakları ihlali."
26 eylül gecesi babylon'u ziyaret etmiş tüm babylon halkını mest etmiş harika kadın. Davetiye verenlerden allah razı olsun diyoruz başka da bişey demiyoruz.
30 Ekim 1946'da yoksul ve ateist bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğu Chicago ve New Jersey'de geçti. Lise yıllarında para kazanmak için bir fabrikada çalışan Smith, üniversitede hamile kalınca okuldan ayrıldı ve çocuğunu evlatlık verdi. 1967'de New York'ta bir kitapçıda tanıştığı yetenekli fotoğrafçı Mapplethorpe'la duygusal bir birliktelik yaşadı. Bir eşcinsel olan Mapplethorpe'un 1989'da AiDS'den ölmesiyle büyük bir boşluğa düştü. (Siyah-beyaz çıplak erkek fotoğraflarıyla ünlü olan Mapplethorpe, toplumun cesur sanatla ilişkisini zorlayan, Amerikan sanat tarihinin en önemli fotoğrafçılarından olarak biliniyor ve ayrıca Müzisyenin meşhur sevgilileri arasında şair Jim Carroll'da bulunuyor). 70'li yılların başlarını resim, müzik ve şiirle geçiren Smith, ''St. Mark'ın Şiir Projesi''nde yer alarak kafe ve barlarda şiir okudu. Bir süre Creem Dergisi'nde rock makaleleri yazan Smith, 1975'te Arista Records ile 'Patti Smith Group' olarak anlaşma yaptı ve Horses adlı ilk albümünü çıkardı. Albümde rock'n'roll, proto-punk ve şiir birleştirilmişti. müzik dünyasının ilk art-punk albümü olarak kabul edildi. Punk müziğe getirdiği feminist entellektüel bakış açısıyla ünlenen Patti Smith, müzik kariyeri boyunca ticari başarı elde etmemesine ve Top 20 listelerine girmiş sadece bir şarkısının bulunmasına rağmen, Rolling Stone dergisinin 'Gelmiş Geçmiş En iyi 100 Sanatçı' sıralamasında 47.sırada bulunuyor.**
nedendir bilinmez, pj harvey, nick cave ve leonard cohen arasında bir bağ kurmaya çalışırım kafamda. esasında bir bağ olduğundan değil de sanki aynı mahallede büyümüş gibi gelirler bana. leonard cohen mahallenin sonuna denk gelen eski evde tek başına yaşar. nick cave tüm gün arabasını yıkar. pj harvey de sürekli camdadır. işte bu mahallede uzun süre bir patti smith eksikliği hissetmişim şimdi şimdi farkına varıyorum.