güya gururuna yediremeyip ben bunun için mi okudum diye hesap sormaya çalışan, fakat o güzide patron onu işe almasa acından ötede geberecek olan kibir sahibi işçi. geçenlerde çocukluk arkadaşımın bir avm de açtığı ünlü bir mağazanın açılışına katıldım inanır mısınız gerçekten çok güzel kaliteli yer açmıştı allah rızkını bol etsin neyse kanepelerimizi yiyip şerbetlerimizi içtik ve oradan ayrıldım dün tekrar yolum düştü ve bir uğrayayım dedim. arkadaşım orada ne zorluklarla bir işyeri kurmuş, basmış parayı kaçınmamış hiçbir şeyden fakat kendisi biraz üzgündü. sebebini sorduğumda nereden başlayayım ki işçi çıkarmak istemiyorum fakat işler de kötü, buna rağmen işçilerim sabah bana kahvaltı hazırlamıyor, isteklerimi yerine getirmiyorlar dedi.
12- 12.30 saat çalıştırıyorum, sigortalarını yatırıyorum, yemek molaları var 30 dakika ama hala daha memnun değiller, yeri geliyor onlara defolu malları indirimle satıyorum fakat ben biliyorsun öğlen 11 gibi anca kalkıp 12 gibi anca geliyorum işin başına. bana bir kahvaltı bile hazırlamayıp saygı göstermiyorlar dedi. olamaz böyle bir şey ya ciddi misin diye sorduğumda berkay bakar mısın bir saniye kardeşim deyip elemanı çağırdı ve 10 lira uzatarak bana alt kattaki karfurdan biraz kaşar ve bir ekmek kap gel, üstüne de zeytin gemlik ucuzundan deyince eleman ne diyosun ya çırağın mı var senin kardeşim, ben iki tane üniversite okudum dedi.
şoklar içerisine girdim vallahi. o kadar okumuş ama adam olamamış. patronunun bir isteğini yerine getirmeyecek kadar pislik bir insan. bu insan sana ekmek vermiş, iş vermiş, maaşını her ay en fazla 1 hafta gecikmeyle yatırmış sen kalkıp çemkiriyorsun...
bana döndü ve görüyor musun dedi. artık dayanamadım ve kardeş istifanı yaz hadi dedim arkadaşım da bana bakarak dur eleman yok dediyse de dinlemeyip ben sana bulurum dedim o anın heyecanıyla. eleman işi bıraktı gitti ve kadim dostum bana dönerek eleman lazım acil şimdi bana yönlendir dostum dediyse de bul böyle bi enayi de beraber s.kelim düşünceleriyle olur deyip hayırlı işler dileyerek ayrıldım...
eğer görev tanımı 'patronuna kahvaltı hazırlamak' değilse en doğrusunu yapan işçidir. zira bu sömürü denen illet bünyeye bi kere bulaştı mı kurtuluşun yoktur. bu yüzden dik durmak iyidir. kimse kimsenin uşağı değil.
(bkz: haddini bil patron)