Katun düşündü ve düşündü bizim adamı nasıl obaya bağlı tutarım sürekli karı kız peşinde (kadın gözünde karı kız erkeğin gözünde ise savaş, güç, ve geniş verimli topraklar) gezmekten ve göç etmekten alıkoyarım düşüncesiyle beynini yoran ve
"erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer "
düşüncesi ile sebze ve meyvelerle haşır neşir olan, üzerinde çeşitli pişirme deneyleri yapan.
denediği yiyecekleri önce çocuklarına sunan anaç, geyşa ve kıskanç katun patatesi mısır özü yağı ile (daha sonralarda ayçiçek yağı kullanarak) kızartır.
kokusu bütün çadırların içine girer ama kimselere söylemez bu sırrını.
sonra gizli gizli çocuklarına yedirir ve hiç bıkmadıklarını gözlemler.
bizim çocuklar buna bayıldı deyip sonra erkeğine denetir.
kağanının beğendiği ve çok tükettiği bu yiyeceğin çok az bulunduğunu ve bu sebepten tarıma geçme zorunluluğunu reisine hissettiren insan.
katun düşündü ve düşündü elinde 4 farklı cins patates tohumu vardı : (Granula, Esmeralda, Selma, Elizabeth).
ve sadece bir çeşit patatesi i yetiştirmeye karar verdi.
son 3 tohumu yok etti ve sadece granula düştü ilk çapalanmış toprağa.
ilk su granulaya verildi.
ve granula filizlendikçe onunla birlikte aşırı kıskançlıkta türk kadınının içinde filizlendi.
o vakit bu vakit katun su verdi hatunlar suç verdi.
katun düşündü ve düşündü.
çinli bir prensesle herhangi bir ilişkisi olmamış tek türk kağanı (bkz: Kutluk Bilge Kül Kağan).
kesin kurttur entrysini gormedigimiz icin kendimizi sansli hissetmemiz gerektigini bizlere hatirlatan insan. cidden lan. bu sozluk baya irkciydi bu ara niye kimse boyle bir entry girmedi?
m.ö 2184
doğada yanlız bir adam
açlık başa vurmuş,
artık eskisi gibi geyik ,ceylan kalmamış, av yasağını ciğneyen insanlar yüzünden ,insanlık açlıkla kıtlıkla karşı karşıya.
adam gergin, üç gündür bişey yememiş, artık ne bulsam yerim modunda ,
önce taşa sulanıyor,bakıyor sert ,vitaminsizlikten dökülmüş dişlerin yanında inatla dayanan üç dişinden birini de kırıyo bu taş,
öfkeliniyo adam ama aynı zamanda aç ,
aramaya devam, kazdıkça yumuşuyor toprak,bu sefer toprağa abanıyor ,bakıyor her ağzı yüzü tarafı çamur ,leş,vazgeçiyor bu sevdadan,
bu sefer eline topraktan sert ,taştan yumuşak sikindirik bir şey geliyor, ilk başlarda iyi bir besin olarak algılıyor ,yeniyor yenmesine ama bi süre sonra fark ediyor ki karında ızdıraplara sebeb oluyor, bu da olmaz diyor ,
çaresizlik içinde ,sinirleniyor,yaşadığı hayata,çektiği ızdıraba ,büyük bi isyanla sallıyor patatesi ,ısınmak için yaktığı ateşe ,üç -beş dakika geçiyor ,açlık yine hissettiriyor kendini ,yine yiyecek birşey yok.
gözü ateşte yanmakta olan patetese takılıyor,yanmadan kurtarayım zebil olmasın diyor,elini ateşe atıp çekip kurtarıyor patetesi ama geç olmuştur artık , patates yanmış ,kavrulmuştur,
ama açlık yine bastırıyor bir yandan da sen taş yemiş,manda bokuna sulanmış adamsın diyor,yanmış patatesi mi yemeyeceksin diyor kendi kendine ,patatesi alıyor ateşten, başlıyor etrafından yanmış yerleri atmaya ,bakıyor patatesin ortasında yumuşak hoş kokulu bir katman ,dayanamıyor dalıyor patatese ,ilk kez hoşuna gidiyor patates ,ilk kez rahat uyuyor patatesi yedikten sonra.
o gün karar veriyor bundan sonra diyor ,patatesi ateşte yakıp yiyecem ,
insanlık o gün bu gündür , patatesi bu adamın yordamıyla yiyiyor, bu adam ,kendi açlığına bulduğu çözümle milyonları açlıktan kurtardı.
hayatta kalma savaşı ,insanın değişen koşullara uyuma zorluyor.
Ateşi bulduğumuzdan ve muhtemelen raslantı eseri etlerimizi pişirmeye başladığımızdan beridir zaten bir pişirme bilgisine sahibiz, elmayı armutu kavunu da pişirmişizdir. Amerikan yerlileridir her halde, Tabi biz amerikanın keşfini bekledik bunun için.
