ortalama 25 yaşında bir erkekte şu ihtiyaçları kaşılamaktaymış :
Ascorbik asid in (C vitamini) % 28 ini,
Niamin in (B vitamini) % 8-10 unu,
Thiamine in (B vitamini) % 7-9 unu,
Demir in % 6-8 ini,
Protein in % 4-5 ini ve
Riboflavin in % 3-4
amerikanın keşfinden sonra domates gibi dünyaya yayılan vazgeçilmez sebzelerden biri. patates sayesinde orta çağ yoksulluğu çeken orta ve kuzey avrupa halkı her yerde yetişen bu mucizevi sebze olan patatesle birayı birleştirerek temel gıda maddelerini yaratmışlardır. o yıllarda o bölgedeki yoksul halka adeta ilaç gibi gelmiş.
her yemeğe yakışan sebze...
varya Ben patates olsaydım egom tavan yapardı... Hangi yemeğe ne şekilde girerse tadına tat katıyosunuz düşünsenize. Öyle kendini çiğ yedirtip ezdirtmez de, karakterli sebze.
çok meşhur bir şey bu! hele fast-food'un vazgeçilmezi.
geçtiğimiz aylarda kafanın yüksekliğine istinaden 'bu patatesi kim buldu lan? haşlanıp yenildiğini nasıl anladı avradı siktiklerim!' demiştim. buldum oğlum. zerrekadargamiolmayanadam aydınlattı lan beni. *
bu patatesin söylenişinin bir benzeri domates diye bir şey var. bilindiği üzere domato ve potato olarak tüm dünyada yer etmiş. kökeni kızıldereli'lere dayanıyormuş. kızıldere ney lan? kızılderi. işin ilginci bu domates efendime söyleyim salça olsun; osmanlı mutfağının vazgeçilmezi! bende sanıyorum ki, çok eski. meğer osmanlı mutfağına da 19.yüzyılın ikinci yarısında girmiş bu melet. yani neymiş koskoca fatih sultan mehmet bol zeytinyağlı domatesli soğanlı salataya ekmek banıp yiyemeden göçmüş gitmiş bu dünyadan ehehehe. hayat çok acayip lan. zaten eskilerin kafası da bir değişik. düşünsene 'tüm dünya'yı aldım! artık benim amk.' diyorsun. adamlar okyanusta yarak-kürek bir tekneyle dolaşırken kıta keşfediyor lan. hayal kırıklığını düşünsene! 'eeee hani bittiydi? hani dünya bizimdi. cihad yapacağdık. pffff.'
dünya yuvarlak diyince kafası uçurulan kardeşlerime de ayrı üzülüyorum. onlarda çıkıntılık yapmış ama. adam düz diyor amk. niye üstüne gidiyorsun?
o bu değilde amerika'yı keşfeden adamda christophe colomb değil bilinenin aksine. o andaval gitmiş oraya da, ayıkamamış oranın yeni bir ada olduğunu. yada kafası almamıştır. net değil orası. sonradan giden americo vespucio kardeşimiz demiş ki 'bura yeni bir yer lan.' sonra da adını koymuş. olaya baksana amk. ben kapı ziline adımı yazamıyorum ev arkadaşına ayıp olur diye. adam koskoca kıtaya adını koymuş. darlandım yine bak. konu patatesten nerelere geldi.
Her turlusu guzel olan besin kaynagi. bi de tazesi var boyle kucuk kucuk onu soymaya bile gerek yok hasla oyle gotur yanina da taze yesil sogan falan ye oh mis.
yanılmıyorsam daha düne kadar piyasada fazlalıktan dondurması bile yapılan.
öyle bir şey ki patates, sabah kahvaltısında, öğle, akşam yemeklerinde yersin. üstüne börekte kullanırsın, üstüne dondurma olarak tatlısını bile yersin.
şimdi ara ki bulasın.
kilosu olmuş 3 lira.
hiçbir şey olmasa bile patates olsa yeterdi evde. şimdi bu gidişle zor.
ülkemiz,patates yetiştirilmesi açısından önemli bir konumda olmasına rağmen!! pazar ve market raflarında kilosu şuan en az 3 lira dan satılan bir ürün.
patates, yerel bir yiyecek olarak inkalar tarafından uzun yıllar boyunca and dağları' nda yetiştirilmiş.
kaşif pizzaro patates bitkisini 1534 yılında avrupa' ya getirmiş, ama avrupalı soylular ve orta sınıf bu yiyeceği hemen benimseyememiş.
yaklaşık 250 yıl boyunca patates hayvan yemi olarak yetiştirilmiş ve sadece çok yoksul köylülerin sofrasına girmiş.
avrupa' nın büyük kıtlık yaşadığı dönemde fransa kralı, yerel akademileri yenilebilecek yeni bitkiler bulmaları için çağırmış. patates bitkisine gönül vermiş bir eczacı olan permentier, kralın bu çağrısını fırsat bilip patatesi tanıtmış ve başarılı olmuş.
patates kralın emri ve desteğiyle paris' te yetiştirilmeye başlanmış.
ilk zamanlar, kamuoyuna tarlalarda değerli bir şeyin korunduğu mesajını iletmek için kraliyet muhafızları tarla çevrelerinde nöbet tutmakla görevlendirilmiş, mesaj yerine ulaşmış ve geceleri tarlalarda hırsızlık başlamış.
çuvallara dolduran çalıntı patatesler halka satılmış.
bunun yani sıra, sarayda verilen davetlerde mönü baştan aşağı patates yemekleriyle oluşturulmuş, kral da halkın arasında her zaman yakasına bir patates çiçeği takarak dolaşmış.
bu çabalar sonucu, ancak 18. yüzyılda, avrupa da bir besin maddesi olarak kabul görmüş.
makarna ile beraber dünyada muhtemelen en çok tüketilen, günü kurtaran besin kaynağı. candır caan.
bi heykelini yapmak lazım bronzdan. şöyle bakınca bu ne lan desinler.