güney amerika kökenlidir. avrupa'ya portekiz ve ispanyol istilacılar tarafından getirilmiştir.
avrupalılar ilk önceleri patatesi pek önemsememiştir. fakat daha sonraları bir şeyi farketmişlerdir ki o da patatesin topragın altında yetişebildiğidir. çünkü savaşlarda düşman önce tarım alanlarını tahrip ederdi o zamanlar. ve patates de topragın altında yetiştiği için bundan etkilenmezdi.
"solanum tuberusum" latincesidir . patlıcangiller familyasındandır , yer altındaki yumruları yenen bitkidir .
çiğ olarak yenildiği taktirde mide asitlerini düzenler .
patatesin közlenmiş veya haşlanmış biçimi şeker hastakarı için tehlikelidir .
ögrenci evinin vazgeçilmez yiyecegidir.öyleki patatesin her bir çeşidi yemek masasında yerini bulur.özellikle kızartmasından vazgeçemeyen ev arkadaslarınız yakında patates gibi olmaya adaydırlar ve çok geçmez memlekete patates gibi dönerler..*
ilk olarak peru-bolivya andlarından avrupa'ya geldiği düşünülen patates ilk zamanlar nasıl yeneceği bilinmediğinden çiğ olarak tüketilmiş, bu tip kullanımda verdiği rahatsızlık üzerine uzun süre avrupa'da yanlızca hayvan yemi olarak kullanılmıştır.
kaynağa maruz kalan kişinin, gözlerine göz damlası döküldükten sonra, tülbentle konulur. patatesin, kaynak alan gözlere iyi geldiği söylenir. belli bir süreden sonra, tülbente sarılmış patates kaldırıldığında, patatesin iç yüzeylerinin siyahımsı renkte olduğu görülür.
son günlerde sıkça "olumsuzluk sıfatı" olarak karşımıza çıkan sebze. kendisi savaş ve kıtlık yemegi olarak bilinirken bir anda şişman ve çirkin kızlar için kullanılan bir sıfata dönüşmüştür. veya ispanya liechtenstein maçında liechtenstein için patates takım denmiştir. işte patates budur. olumsuz olan herşey patatestir.
dıştan bakınca bir şeye benzemeyen ama kabuklarını soydukça aslında çok işe yaradığı, özelliklede kızartmada kullanılınca muhteşem bir tadın ortaya çıkmasına vesile olan sebze türüdür.