bu konu özelinde gastronomi (beslenme kültürü demek en doğru tanımdır. gavurcasını"!" kullanmayalım da herkes anlasın) açısından ele alırsak pastırmanın arap yiyeceği olması imkansızdır.
bir yemeği-yemek kültürünü bir millet/kimlik ile ilişkilendirecekseniz, start noktasını belirleyeceksiniz ilişkilendirdiğiniz milletin/kimliğin adı geçen yemeğin/yemek kültürünün coğrafya ile uyumlu olması gerekir.
yemek kültürü burada belirleyici etken olsa da yemek kültürünü sanıldığı gibi insanlar (insanlar derken din, dil, ırk, gelenek, kültür, ideoloji vs) değil coğrafya belirler. coğrafya tarafından belirlenen/oluşan yemek kültürüne insanlar din dil ırk gelenek ideoloji vb olguları monte eder.
pastırma dediğiniz şey kurutulmuş et değildir. pastırma dediğiniz şeyin (buna sucuk, sosis, salam vb ürünleri de katın) işlenme saklanmasında-korunmasında, tüketiminde kullanılan baharatların ana vatanı arap coğrafyası değildir. bu baharatların etin işlenmesinde, tüketiminde, saklanmasında, korunmasında ki çıkışı hint ve çin kuşağıdır, yani asya coğrafyasıdır ve bu asya coğrafyasının baharatları göçebe toplumlar savaşlar işgaller akınlar ile ortadoğu arap ve avrupa kıtalarına ulaşmıştır.
bu savaşlar akınlar işgallere uğrayan coğrafyalarda yemek kültürü değişmiş ve insanlar yeni metotlarla gıda işleme saklama tüketme kültürü edinmiştir.
tıpkı türklerin domuz eti yememesi gibi...
domuz tüketimi din ile alakalı değildir ki, eski ve yeni ahit, kur'an yanı sıra çok tanrılı dinlerde, pagan inanışlarda bile çeşitli gerekçelerle domuz eti yenmez. antik mısır da bile yenmiyordu. şu an yahudi veya hristiyan ya da budist, şaman olan türkler bile domuz tüketiminden imtina etmektedir.
bunun din ile alakası yoktur, türkler şamanist olduğu dönemde bile domuz eti yemiyordu ve nedeni de coğrafya/doğa genetik hafızaya insanın beslenmesini işler.
göçebe kültüründe domuz besiciliğinin imkansız olması sadece yerleşik yaşamda besiciliğe uygun olması, domuz etinin işlenmesi saklanması ekonomi ve sağlık açısından (tavuk etinden daha fazla bakteri oluşumuna bozulmaya eğimlidir) verimli olmaması, o zaman ki şartlara göre yaşamı düşünürseniz domuz hiç de tercih edilecek bir tüketim aracı değildi. bunun yanında toplum yaşamında mistik olgular vb gerekçelerle göçebe kültüründe türklerin yaşadığı coğrafyada domuz popülasyonu asla insanların beslenmesinde yeterli sayıda bir orana ulaşamamış ve domuzlar için yaşam alanı olamamıştır. bu vb nedenler ile domuz eti tercih etmemek coğrafya iklim tarafından insanların (türklerin) binlerce yıllık genetik hafızasında yer etmiştir.
burada asya da kullanılan tüketilen domuz eti ile yapılan bir yemeğe kalkıp yukarıda coğrafya gerçeğini bilmeden "vatanı asya, bu türk yemeği" diyemeyiz. pastırma da öyle, pastırma arap yemeği demek bilmiyorsanız cehalet, artık biliyorsunuz ve bunda ısrar ederseniz aptallık demektir.
evliya çelebi'nin götçü olduğundan habersiz ırkçı beyanı. macar asilzadelerinin evliya çelebi sikmesin diye perensin sidik ile yüz bakımı yaptığını söylediklerimi evloş'un kendisi yazıyor ,seyahatname'de.
aaa,olur mu adam evliya yapmaz,
mevlana'da aynıydı öküzspor.
ulan bugünkü kayseri'nin soy kökeninin kaçta kaçı türk ?
moğol kıyımı sonrası kimler yerleşti kimler kılıç yada para, unvan marifeti ile müslüman oldu ,haberi olan var mı ?
bugün kayseri'de yapılan mantı'nın asya mantısı,tatar mantısı ile yakın uzak alakası yoktur.
insan yaşamın anlamını anlayıp bak yarına yiyeceğim kalmayabilir ne yapmalıyım dediği andan itibaren avladığı ,bulduğu, el koyduğu yiyeceği nasıl daha uzun saklarım diye düşünmüştür. kimi tuz,kimi defne gibi yaprak,kimi nasıl elde ettiyse baharat kışın buz ,yazın serin nehir mağarası bir şekilde yiyeceği uzun saklamayı öğrendi,deneme yanılma yolu i ile.
bir ara hamburgeri de türkler buldu dediler, türkiye'de hamburger zincirleri esnafın ağzına sıçtı,aç bıraktı.
nasıl buldu isek.
şimdi ırkı daltaraklar buradan türk düşmanlığı çıkartır, mal ya.
evladım canım ciğerim pastırmayı bulduk diye övüneceğine nasıl muasır medeniyet nasıl oluruz diye düşün ama nerede,yoğurdu biz buldu sütaş arab'a satıldı .
adam baklavayı yunan bizden çaldı diyor,cahil sende bayraklarını çalıp milli bayrak yapmışsın ,ne oldu apıştın mı ?
git nev york'a büfelerde tütsülenmiş-kurutulmuş et satılır ,anla nasıl öküzspor olduğunu.
sen bırak onun unu kavurmanın-pastırmanın kilosu 1,3 bin liras olmuş alabiliyor musun ona bak,olur mu beyimiz dünyayı fethedecek 82 paris, götünde don yok ama ,neyse...
Pastırma; Orta Asya'dan batıya göç eden Türk akıncılarıyla Anadolu'ya gelmiş ve Kayseri'yi kendine mesken tutmuştur. Orta Asyalı atalarımız sürekli at üzerinde seyir halinde olduklarından yiyeceklerini de yanlarında taşırlardı. Bu durum kurutulmuş eti yiyecek olarak seçmelerini sağlamıştır. Konakladıkları yerlerde eti yumuşatıyor ve pişiriyorlardı. Yerleşik düzene geçildiğinde bu gelenek sürdü ve etin lezzeti ve sağlıklı korunması gayesi pastırma ile sucuğu yarattı.
Evliya Çelebi 17. yüzyılda kaleme aldığı Seyahatnamesinde Kayseri'nin kimyonlu sığır pastırmasından övgüyle söz etmiştir. Kayseri bugün de pastırmanın en iyi yapıldığı yer olarak ününü korumaktadır.
bu tür tartışmalar çok anlamsız geliyor bana. ilkini tespit etmek neredeyse imkansız. Bulunacak en eksi kayıt bile kesinlik arz etmez. neandarthellerde bile olması mümkün bir şey.
tarihi orta asya'ya tatar diye bilinen türk toplumlarına kadar uzanır. o zamanlar savaşçı tatar atlıları çiğ et yiyorlardı. zamanla bu eti eyerlerinin altında koyduklarında, uzun seferlerde atın hareketleri sonucunda bu etin bir şekilde az da olsa piştiğini ve daha kolay çiğnenebilir hale geldiğini keşfettiler.yıllar geçtikçe, asya steplerindeki uzun seferlerinin sonucunda bu eti eyerin altından çıkarttıklarında ona baharatlar da ilave ettiler ve sonunda bugünkü bilinen pastırma ortaya çıktı.