1. gazdan ayağınızı çekin. arabanız kendi halinde biraz aksın. ( önünüz uygun değilse, hemen frene basınız. bu sırada ayna kontrollerini ihmal etmeyiniz. )
2. tekrar aynayı kontrol edin. sağ sinyalinizi verin. yavaş gidiyorsanız ilk önce frene sonra debriyaja basın. freni kullanırken arabayı sarsmayacak şekilde kullanın. arabanız durma
noktasına gelirken mutlaka debriyajı kullanın. ( debriyaja motor stop etmesin diye basılır. ) duracağınız yer arabanın istediği yer değil, sizin isrediğiniz yer olsun. arabayı kendi
kontrolünüz altına alın.
3. vitesi boşa alın. sinyali kapatın. motoru stop ettirin. kontak anahtarını kapatın. duruduğunuzda ön tekerlekleri kaldırıma doğru çevirin.
4. vitesi 1'e alın. el frenini düğmeye basmadan tatlı bir şekilde yukarı doğru çekin.
5. ilk önce debriyajı kaldırın. sonra frenden ayağınızı çekin. emniyet kemerinizi çözün.
6. sol arka kontrolünüzü 100 metre ileriyi görecek şekilde yapın. sağ elle kapıyı açın. (trafiği kontrol ederek.)
denince akla gelen şehir kuşkusuz bursadır. yeşillik içinde doğa içinde gez yürü dinlen. hem parkları düzenlenmesi de aksatılmıyor. Baba sultan parkında yeni bir PROJE KAPSAMINDA PARKIN ÇEVRE DUVARLARINDAN SOSYAL DONATI ALANLARINA KADAR TAMAMEN YENiLEniyor.
Biliyorsunuz parkların
Sizi çağıran tarafları
insanın gizli, karanlık köşeleriyle oranlı
Orada saklanıyor onlar
Çünkü her türlü saklanıyorlar orada
Bir yağmur öncesinin loş sokaklarıyla
Dağınık mavisiyle gözlerinin
Sevgi vermez kadın uçlarıyla
Korkuya, sadece korkuya sığınmış olarak
Eskimiş, kurtlanmış ikonlarıyla kiliselerinin
Yalvaran bakışlarıyla - nasıl da sevimsiz -
En kötüsü, belki de en kötüsü
Bir duygu açlığıyla soluyarak
Parklara yerleşiyorlar, parkların
Onları çağıran köşelerine
Bir karıncayı selamlıyorlar, besili, siyah
Bacak aralarından
Çömelmiş, öyle sakin
Selamlıyorlar
"Günaydın" diyorlar atılmış bir kâğıt parçasına
Kuleler yapıyorlar ayak parmaklarından
Birinci katta bir kibrit çöpü oturuyor
Acılar alıp veriyor dünyadan
Dillerini gösteriyorlar, dizkapaklarını
Bir sıkıntı şiiri gibi
Sıkıntı
işte
Tam orada duruyorlar.
Avare ağaçlar ülkesinde
Sağır duyarlıklar ırgalanıyor
/Sağır duyarlıklar avare ağaçlar ülkesinde/
ihtiyar bir güneş yıkanıyor kendi aydınlığında
/Yıkanıyor yar/
Gizli hapisanecisi zamanın
Yorgun kadınlar denizinde
Ebruli akşamları taşıyor iyonyalı gemiciler
Ambarlarında yıllanmış hüzün
Gamdan ve kandan dokunmuş yelkenleri
Yorgun kadınlar denizinin gemicileri
Çaparisinde boncuk gibi sevdalar dizili
/Sevdalar dizili yar/
Kahır yüzlü bilge balıkçılar
Hırsız gecenin sundurmasında
Bir yalnızlık gibi ay
Mağrur ateşçiçeklerinden saklıyor sakallarını
Hülyalı bir sehere
/Hülyalı bir sehere yar/
Bırakıyor sarhoşluğunu
Mor salkımlar sallanıyor rüzgârda
Mor çiçekli mor gülüşlü dul analı çocuklar
Bir pamuk şekercisi
Suskusunu boyuyor
/Suskusunu gülüm boyuyor yar/
Bir çocuğun kaçıp giden balonu
Göğün laciverde dönen derinliğinde
Yılgınlığın kıyısında hüzne yoldaş oluyor
/Hüzne yoldaş oluyor yar/
Bir çocuğun balonu
Eskimiş korkular kanırtıyor geceyi
Emekli bir deniz soluk soluğa
/Çırpınıyor gülüm çırpınıyor yar/
Tükenirken delikanlı zamanlar
Aynı kandan türküler yankılanıyor uzak
/Aynı kandan türküler aynı kandan ah/
Umutsuzluk yasak...