paris

entry416 galeri149 video4
    226.
  1. şanlı almanlar tarafından 15 dakikada ele geçirilen şehir.
    1 ...
  2. 227.
  3. görmeden ölürsem gözüm açık giderim. tarih, sanat, aşk ne ararsan var lan burada. para biriktiriyim de bekle beni paris !
    1 ...
  4. 228.
  5. birçok avrupa şehrine göre oldukça pahalı bir yer.. bunun haricinde sokaklarından dolaşması, cafelerinde oturup bi'şeyler içmek, parklarında insaları seyretmek bi' o kadar keyif verici.. güzel bir havada yaparsanız eğer kanal turu büyüleyici..
    1 ...
  6. 229.
  7. haziran sonunda erasmus ogrenciliginin getirisi ve rynairin dan 20 euro ya aldigim biletle gidip gezdigim sehir. cok guzel, ruya gibi. elinize sehir haritasini alin gormeniz gereken bircok yer yurume mesafesi neredeyse. ancak 3 gun ayirmalisiniz eiffel kuyrugu bir gununuzu aliyor. aslinda yukari cikmak cok da gerekli degildi. nehir kenarinda dinlenmelisiniz. sehrin turist kalabaligi ve az sayida gordugunuz fransizlari izlemek eglenceli. şanzelize keyifli, montmarte tepesi muhtesem. seyahat etmeyi seven ve parasi olanlar icin muhtesem bi sehir. ben kisitli butcemle deli gibi yorularak ve muz, sandvic, suyla beslenerek uc gun gecirdim. ayrica metro altinin pisligine inanamazsiniz, diger avrupa ulkelerindeki temiz sokaklar burada yok. aşk sehri derseniz yaninda aski yasadigin biri varsa hangi sehir guzel olmaz?
    2 ...
  8. 230.
  9. kesinlikle film dünyasının abartması olan bir şehir, kötü demiyorum ama buna gösterilen özen istanbul'a gösterilse istanbul dünyanın 1 numaralı şehiri olurdu açık ara, trafiği de istanbul trafiği ile yarışır ayrıca. ama louvre müzesi'ne diyecek söz yok işte.
    1 ...
  10. 231.
  11. 232.
  12. Dünya'nın Avrupa'ya açılan penceresi olan dünya başkenti.
    1 ...
  13. 233.
  14. 234.
  15. 235.
  16. 236.
  17. 237.
  18. 238.
  19. 239.
  20. 240.
  21. bedeni olan ama ruhu olmayan bir şehirdir. üzerine aşk etiketi basılmıştır.

    fahişeleri ile ünlü, en çok kullandıkları laf "aşk yapmak" olan hani, bir şehir, parasını verdiğiniz sürece her türlü şeyini size açanından. paris'te aşk, ilüzyondur.

    bu nedenle akdeniz havası çekmiş, asla tam sahip olamayacağınız bir barcelona, ruhunu tarihinden alan bir roma değildir.
    2 ...
  22. 241.
  23. geçen gittiğimde harika rozbif yapılan bi restaurant keşfettiğim büyüleyici şehir.

    paris, artık millet neye göre dünyanın en güzel şehrini seçer bilinmez, ama dünyadaki tarihi binaların orijinalitelerini koruduğu belki de tek şehirdir.

    şehrin büyük kesimi 17,16 yyıldan kalma binalardan oluşur. yüzlerce yıldır, tek bir bomba patlamamıştır bu şehirde.

    rozbif harikaydı, öğlen yemeğine girdim paris´e yoksa almanya´ya doğru yoldaydım, haliyle paris´ten geçmek zorundaydım - batı fransa´dan doğu fransa´ya giden -nantes-strassbourg, gibi bütün yollar paris´ten geçerler.

    girdim paris´e, hotel de ville in arkasındaki sokaklardan birinde place des vosges, in arkasındaki bi yerdi. ismi l´arsenal di...yolunuz düşerse gidip rozbif yiyin.

    fiyatları da pahalı diildi. yani paris´e göre, gene de tabii eşek yüküyle para verdik, orası ayrı.
    2 ...
  24. 242.
  25. Metrosuna kaçak binilebilir. Böyle böyle günde en az 5 euro kar edip eyfel civarında panini yersiniz negzel. Paris'e gittim ben onu duyuruyorum şimdi bu entry ile. Hotel de ville güzel sis kebap güzel rozbif güzel. Ben istiyor yine gelmek.
    1 ...
  26. 243.
  27. toparlayamamışlar bu şehri. adı var başka bir şey yok. eiffeli görücem diye buraya giden dangalaktır.

    2. kez tabi. ehehe.
    3 ...
  28. 244.
  29. Istanbul'dan sikayet eden insanlarin paris'I ballandirarak anlatmasi cok ironiktir. Paris'in kalabaligi sikisikligi istanbul'dan beter olup eiffel'den baska bir sey goremeyen insanlara yaziktir. Oysa iki blok otede madame tousone ve madame louvre muzeleri vardir.
    2 ...
  30. 245.
  31. 8.sınıfta arkadaşlara yazın halamın yanına paris'e gittim diye yalan atmıştım. hocada sınıfa girince bu kulağına gitti ulan böyle rezillik olmaz dediğimdir.hayır niye gittim diyorsun pezevenk bizim matematikçide daha önce gitmiş siz siz olun yalan söylemeyin.

    16.loui bilmem nesinide gördün mü

    eifel kulesinin ne tarafında kalıyor hocam ?

    sınıf tabi hala bakıyor vay amk biz mahallede takılalım hocayla adam paris muhabbeti yapsın gibisinden.

    hoca başka bir şey soruyor

    parfümleri ve şarapları çok kaliteli hocam(bi filmden duymuştum amk)

    e peki nereye gittin oğlum sen pariste

    cafe de lamou hocam(at yalanı sikiyim)
    1 ...
  32. 246.
  33. 247.
  34. Mitolojik karakter.
    Priamos ile Hekabe'nin, Aleksandros adıyla da anılan küçük oğulları. Paris'in doğumunda bir tanrısal alamet belirdi. Annesi henüz onu karnında taşıdığı ve doğurmak üzere olduğu bir sırada, rüyasında bir meşale dünyaya getirdiğini ve bu meşalenin Troya kalesini ateşe verdiğini gördü. Priamos, Arisbe adında bir başla kadından dünyaya gelmiş olan oğlu Aisakos'a, ona doğacak çocuğun Troya'nın mahvına sebep olacağını söyledi ve dolayısıyla, doğar doğmaz onu yok etmesini salık verdi. Ama, Hekabe, bu çocuğu öldürmek yerine ida dağına bıraktırdı. Paris, kendisini bulan çobanlar tarafından büyütüldü. Çobanlar, ona Aleksandros (Koruyan Adam ya da Korunan Adam) adını verdiler, çünkü Paris dağda ölmemiş, bulunup alındığına göre "korunmuş"tu. değişik bir varyanta göre, Paris, Priamos'un uşaklarından Agelaos tarafındani kralın emriyle dağa terk edildi. Bir ayı beş gün boyunca gelip dağda çocuğu besledi. Bu sürenin sonunda, Agelaos çocuğu hala yaşar bulunca, onu aldı ve büyüttü. Paris büyüdüğünde son derece yakışıklı ve son derece yiğit bir delikanlı oldu. Hırsızlara karşı sürüleri koruyordu. Bu nedenle ona, Aleksandros lakabı verildi.

    Bir başka efsanede ise bir kahine kanan Priamos'un Hekabe'nin şehre felaket getireceğini rüyasında gördüğü çocuğun, kendi oğlu olmayıp,Killa'nın oğlu Mounippos olduğunu zannederek onu öldürttüğü anlatılır.

    Ne var ki, Paris Troya'ya geri döndü ve kendini şu şekilde tanıttı: Bir gün, priamos'un uşakları, Paris'in çobanlık ettiği sürüden onun çok sevdiği bir boğayı almaya geldiler. Boğa, Priamos'un küçük yaşta öldüğü sanılan ve Paris'ten başkası olmayan oğlunun anısına düzenlenecek olan cenaze töreni oyunlarında ödül olarak konulacaktı. Bunu öğrenen Paris, uşakların peşisıra şehre geldi. Bu oyunlara katılıp çok sevdiği hayvanını geri almayı aklına koymuştu. Gerçekten de, Paris, bütün yarışmalarda, kendisinin kim olduğunu bilmeyen öz kardeşlerine karşı galip geldi.

    Buna çok kızan bir kardeşi, Deiphobos, kılıcını çekip onun üstüne yürüdü; niyeti onu öldürmekti. Bunun üzerine, Paris, Zeus tapınağına sığındı. Kahinlik yeteneğine sahip kızkardeşi Kassandra, o zaman Paris'i tanıdı. Priamos da, ölmüş olduğunu sandığı oğluna yeniden kavuşmanın mutluluğu içinde, onu bağrına bastı ve kraliyet sarayında ait olduğu yere oturttu. Başka bazı tradisyonlarda, Paris'in Kassandra tarafından mucizevi bir şekilde tanınmasından söz edilmez. Dağa bırakıldığı sırada üzerinde bulunan giysileri de yanında getirmiş olan Paris, hiç zahmet çekmeden kimliğini kanıtlar.

    Paris efsanesinin ikinci bölümü, Troya savaşına yol açan yargılama bölümüdür. Tanrılar, Thetis ile Peleus'un düğünü için toplandıklarında, Eris (Nifak), aralarına bir altın elma atarak, bunun üç tanrıçadan en güzeline verileceğini söyledi.Bu üç tanrıça: Athena, Hera ve Aphrodite idi. itiraz sesleri yükseldi; üç tanrıça arasında seçim yapmak işini kimse üstlenmek istemiyordu. Bunun üzerine, Zeus, Hermes'i, Hera, Athena ve Aphrodite'yi ida dağına götürmekle görevlendirdi. Orada, Paris davayı hükme bağlayacaktı. Paris, tanrıçaların geldiğini görünce korkuya kapıldı ve kaçmaya davrandı. Ama, Hermes, korkulacak bir şey olmadığına onu inandırdı ve durumu açıklayarak, Zeus'un iradesi namına, hakimlik etmesini emretti. Bunun üzerine, üç tanrıça birbiri ardınca Paris'in karşısında kendi güzelliklerinin savunmasını yaptılar. Herbiri, kendi lehine karar verdiği takdirde onu koruması altına alacağına ve ona bazı özel lütuflarda bulunacağına dair vaatte bulundu. Hera, ona bütün Asya imparatorluğunu sağlamayı taahhüt etti. Athena, ona bilgelik ve gireceği bütün savaşlarda zafer vaat etti. Aphrodite ise, sadece, ona Spartalı Helene'nin aşkını vaat etmekle yetindi. Paris, üç tanrıçadan en güzelinin Aphrodite olduğuna karar verdi.

    Şairler bu temayı büyük bir zevkle işlemişlerdir. Heykeltraşlar ve ressamlar da öyle. Paris, bir orman dekoru içinde, çoban kıyafetiyle, bir pınarın başında tasvir ediliyordu. Kimi şüpheci mitograflar, bazen, Paris'in bu işte, güzelliklerini kanıtlamak isteyen üç köylü kızın oyununa geldiğini, ya da dağda sürülerini tek başına güderken bütün bunları hayal etmiş olduğunu ileri sürmüşlerdir.

    Tanrıçaların gelişinden ve yargılama olayından önce, Paris, ida'da Oinone adında bir nympha'yı seviyordu. Aphrodite, ona Helene'nin - kadınların en güzelinin aşkını vaat edince, Paris Oinone'yi terk edip Sparta'nın yolunu tuttu. Bir tradisyona göre, bu yolculuk sırasında Aineias, bizzat Aphrodite'den aldığı talimat üzerine ona yoldaşlık ediyordu. Helenos ve Kassandra bu maceranın encamını önceden haber verdilerse de inanan olmadı. Aineias ile Paris, Peloponisos'a vardıkları zaman, Helene'nin erkek kardeşleri olan Dioskourlar tarafından karşılanarak , Menelaos'un yanına götürüldüler. Menelaos,onları konukseverce karşıladı ve Helene ile tanıştırdı. Menelaos, Katreus'un cenaze töreni için Girit'e çağrılmış olduğundan giderken konuklarının ağırlanma işini Helene'ye tevdi ederek, Sparta'da kalmak istedikleri sürece onları ağırlamasını tembihledi. Çok geçmeden, Paris, Helene'nin gönlünü fethetti; onu hediyelere boğdu. Bu başarısında,çevresindeki doğu debdebesinin ve koruyucusu Aphrodite'nin gücüyle büsbütün artan yakışıklılığının da yardımı oldu. Helene, onunla elbirliği etti; toplayabildiği kadar hazine toplayarak ve dokuz yaşındaki kızı Hermione'yi de geride bırakarak, bir gece Paris'le birlikte kaçtı.

    Paris, Troya'ya döndüğünde, Kassandra'nın karamsar kehanetlerine rağmen, Priamos ve bütün kral ailesi tarafından çok iyi karşılandı.

    Troya savaşı sırasında, Paris'in oynadığı rol , hiç de parlak değildir. ilyada'nın başında, Yunanlılar'la Troyalılar, anlaşmazlığın, Paris'le Menelaos arasında teke tek bir dövüşle giderilmesi konusunda anlaşırlar. Paris, yenilir ve ancak onu kalın bir buluta sarıp gizleyen Aphrodite'nin koruması sayesinde kurtulur. Az sonra, çarpışmalar yeniden başlar.

    Daha sonra, Hektor, savaş hattında yer almayan Paris', Helene'nin yanında buldu ve ona savaşa katılmasını emretti. Paris emre uydu ve Menesthios'u öldürdü. Diomedes, Makhaon ve Eurypylos'u yaraladı ve Yunanlıların müstahkem ordugahına yapılan saldırıya katıldı; Eukhenor'u ve arkasından da Deiokos'u öldürdü.

    ilyada, Paris'i bazen ağır silahlarla (zırh, kalkan, mızrak ve kılıç) donanmış olarak gösterir. Ama, çoğu zaman, o, okçu olarak geçer. Nitekim, Akhilleus'un ölümünde de okçu olarak rol oynar.

    Akhilleus'un ölümü, Paris efsanesinin, onun kendi ölümünden önce son büyük bölümüdür. Hektor, ölürken, Akhilleus'un ölümünü de önceden bildirir. Akhilleus, Memnon'u öldürdükten sonra, Troyalılar'ı şehir duvarına kadar geri çekilmeye zorladığı sırada, Paris onu yaralanabilir tek yeri olan topuğundan vurarak durdurdu. Ancak, ok gerçi Paris tarafından atılmıştı, ama ona havada yolunu gösteren Apollon'du. Bir başka versiyonda da, aslında okçunun Paris olmayıp, onun görüntüsüne bürünmüş olan Apollon olduğu söylenir. Nihayet daha sonraları, Akhilleus ile Polyksene'nin aşı epizotu geliştiği sıralar, genç kızın aşkı uğruna Yunanlılar'a ihanet etmeye ve Troyalıların safında savaşmaya hazırlanan kahramanın, Paris tarafından, Thymbra Apollonu tapınağında pusuya düşürülüp öldürüldüğü ileri sürülür. Söylendiğine göre Paris, Apollon heykelinin arkasına gizlenmişti. Bu suretle, düşmanının (Akhilleus) Paris ve Apollon tarafından birlikte öldürüleceğini söyleyerekölen Hektor'un, bu kehanetleri gerçekleşmiş oluyordu.

    Paris, Philoktetes'in attığı bir okla kasığından vurularak öldü. Öldürücü bir yara alan kahraman, muharebe meydanının dışına taşındı. Paris, o durumda hastalıkları iyileştirme yeteneğine sahip olan Oinone'den, Philoktetes'in oklarına sürülmüş olan zehire karşı bir ilaç istetti. Ama, Oinone, kendisini terk etmiş olan insana yardım etmeyi reddetti;daha sonra, ona acıyıp bunu kabul ettiyse de , artık çok ge olmuştu.

    (Mitoloji Sözlüğü, Peter Grimal)
    1 ...
  35. 248.
  36. Lale Belkıs'tan Paris

    1 ...
  37. 249.
  38. fransanin baskenti. degil avrupanin, dunyanin en guzel sehirlerindendir. asiklar sehridir. sanattir aslinda bu sehir...
    2 ...
  39. 250.
© 2025 uludağ sözlük