bazı hikayeleri çok güzel ve etkileyici ama genel olarak biraz sıkan film. mesela fransız-müslüman, elijah wood-vampir, zenci arkadaş ve kör arkadaş-natalie portman'lı hikayeleri favorimdi.
striptiz klubünde geçen hikayede striptizcinin adı Chany Sabaty. araştırdım buldum. evet kafama takılır böyle gereksiz şeyler. çok taş hatun ama fazla bilinen yapıtta görünmemiş. ufak tefek dizilerde oynuyor sanırım.
filme puanım 6,5/10 bu puanda oyunculuklar hatrına. tabi biraz önyargılı davranmış olabilirim. parça parça filmleri sevemedim bir türlü.
öyle zamanlar olur ki, hayat bizi değişmeye çağırır. bu bir geçiştir, mevsimler gibi. ilkbaharımız harikaydı, ama yaz bitti. sonbaharı da kaçırdık. ve şimdi herşey soğuk, herşey çok soğuk, herşey donmaya başladı, aşkımız uykuya daldı ve kar amansızca üzerimize çullandı. karların arasında uyursan ölürsün. elveda...
2006 yapımı 7.5 imdb notu almış 18 tane farklı aşk hikayesini tema edinmiş film. çok hoş olmuş. insana, hayvana, çocuğa, sevgiliye duyulan bir çok aşk konusunu işlemiş yönetmen. kimisi sıkıcı olsada çoğu kısa film anlatılmak isteneni çok net anlatmış. tek pişmanlığım internetten düşük çözünürlükle izlemek oldu. eğer ilk kez izliyosanız internetten izlenmemeli kesinlikle.
ilk hikayesini çözemediğim kalabalık film.favorilerim sırayla;
-pandomimcinin aşkı
- vampirin aşkı
-taaa amerikalardan gelip tek başına dolanan kadının hikayesi
--spoiler--
bazen bu hayatı paylaşacak birinin olması iyi olurdu diye düşünüyorum. mesela, bir gökdelenden aşağı paris' e bakarken, birilerine 'ne kadar güzel, değil mi?' demek istiyorum. ama kimse yok.
--spoiler--
--spoiler--
zaman değişime uğradı
bizim bağlantımız mevsimler gibi.
ilk baharımız harikaydı ama yaz bitti.
sonbaharıda kaçırdık,
ve şimdi her şey soğuk.
her şey çok soğuk,her şey donmaya başladı.
aşkımız uykuya daldı,
ve kar bize sürpriz yaptı
karların içinde uyuya kaldı ve
ölüm yaklaşıyor...
--spoiler--
--spoiler--
francine dinle. öyle zamanlar olur ki, hayat bizi değişime çağırır. bu bir geçiştir. mevsimler gibi. ilkbaharımız harikaydı ama yaz bitti. sonbaharıda kaçırdık. ve şimdi her şey soğuk. her şey soğuk ve donmaya başladı. aşkımız uykuya daldı ve kar, amansızca üzerimize çullandı. karların içinde uyursan, ardından ölüm gelir. kendine iyi bak.
--spoiler--
en yaratıcı film vampirlisi.
en etkileyici film ise kör genç + natalie portman'lısı. (zira kalp kırıklarını aldırıp, çıkarıp; natalie portman'a asmayı istememek sizce mümkün mü?)
gel gelelim bu "şehir şehir sinema ekolü"nün bende kıpraştırdığı fikre.
paris jötem, nivyork ay lav yu, anlat istanbul (kısmen) örneklerindeki bu ekole güzide bir selam çakıp, ömrüm vefa ederse ileride güzel adana'm için de böylesi bir proje uygulamak için kıvılcımçakıcı hatta ateşyakıcı önder olmak gibi zaptedemediğim bir arzum var. öncelikle gerçekleştirmek istediğim 78 şeyden yalnızca biri olan film çekmek için birtakım uğraşlarda bulunmam, bedeller ödemem gerekiyor sanırım. afedersiniz, şurdan bir bedel uzatabilir miyiz acaba? neyse...
filmin adı ne mi olacak? aşk olsun kivre! soru mu şimdik bu!
21 ayrı yönetmenin aşka bakışının kısa filmler halinde gösterildiği derleme. izlenmeden ölünmemesi gereken filmlerdendir. pandomimcinin aşkının anlatıldığı kısa film, uzun metrajlı film olsaydı da doysaydık.
sen ne harika filmsin dedirten filmlerdir.özellikle natalie portman'ın kör bir gençle ilşkisini anlatan 'faubourg saint denis ' bölümü ve pandomimcinin oğlu bölümleri izlenmeye doyulmayacak kadar güzeldir.hiç bu kadar güzel anlatılan bir pandomim gösterisi izlememiştim.gerçi daha önce bir filmde hiç görmemiştim.kısacası aynı tema etrafındaki 20 kısa filmin aslında her biri o kadar güzel, içiçe ama bağımsız anlatılmış ki tadına doyum olmaz.
paris sokaklarını bize daha kapsamlı tanıtan bu filmde; görme engelli bir genç, yakında sevgilisi olacak yeni tanıştığı hatunu konservatuar sınavına yetiştirmek için kestirme yol olan dar bir ara sokaktan geçirmektedir. oyuncular kameraya doğru koşarken arkada kırmızı bir tabela ilişir müşkülpesent gözlere;
starçankırı- çankırı çay salonu.
istanbul ile ilgili yapılan filrmlerle karşılaştırıldığında ve istanbul öykülerinde tek anlattığımızın vurdulu kırdılı, kaba mizah ve grotesklik dozu yüksek mafya mevzuları olduğu düşünüldüğünde, gerçek medeniyetlerle aramızdaki uçurumu anımsatan ve istanbul'u, bu bizi ne kadar üzse de, eskisi kadar sevemediğimizi düşündüren film.
izlenmeye değer olduğu tahmin edilen film. günlerce bekleyişten sonra indirme tamamlandığında karşılaşılan vivid pornosu olmasa fazlası bile olabilirdi.
harika bir fransız filmi. genelde sıkıcı olan fransız filmlerinin aksine hikayeden hikayeye geçerken düşündüren eğlenceli ve hüzünlü bir aşk filmi. filmde her türlü aşkı bulabilirsiniz. gay, baba kız, pandomim, vampir, metro aşıkları gibi. bunlar aklımda kalmış olanlar. izleyin derim
paris'e aşık olma sebebi.
hani "amerika'ya gelin amerikan rüyasından siz de tadın!" türde amerika sevgisi aşılayan reklamlar vardır ya..
onun paris şubesi oluyor bu..
bir kısa film festivali tadındaki uzun metrajlı film.
öncelikle paris te geçen 20 tane kısa film çekip,bunu bir film yapma fikri takdir e şayandır.19 tanesine yer verilmesi de popülizm.aslında filmin kendisi propagandacı ve popülist ama ne değil ki? bu 20 yönetmenin de fransa a milli yönetmen takımı da diyebiliriz(gus vaan sant gibi lejyonerler yok değil).
sağlam sinemaseverler için bir sinema quiz i de diyebiliriz.bakalım bunu kim çekmiş,ben yönetmenleri ne kadar tanıyorum? tom tykwerın faubaurg saint-dennis isimli çalışması aralarındaki en başarılısı olarak göze çarpıyor.
fransız sinemasına karşı ön yargı sabısı kimselerin mutlaka göz atması gerekli,ve buna da değecek.
yan yana oturup izlediğim kişi sebebiyle bende ayrı yeri olan,unutulmayacak film. izlerken içimden defalarca ne olur bitmesin diye geçirmiştim. sanırım daha o zaman hissetmişim beraber izlenilen ilk ve son film olduğunu.