1-2-3. gün hayran hayran gezersiniz paris'te. metrosuna biner, kaybolursunuz sokaklarında. mimariye, metroya, kliselere, modaya, gecekondu olmamasına hayran kalırsınız. ama 1 haftadan sonra gerçekten izmir'i özlemeye başlarsınız. şimdi izmir'de olmak vardı diye düşünürsünüz.
öyleki yaşanmış bir hikaye olarak; renault'da çalışan ve iş için iki yıl paris'te kalması gereken arkadaşım, bir haftasonu bana: "çıkacağım şimdi dışarı, yine champs-elysees, yine st michel, yine pigale, yine louvre; oysaki şimdi izmir'de olacaktın aq, basacaktın çeşme'ye" diye dert yanmıştır.
üstüne izmir'de konuk ettiğin paris'li, rouen'li fransız iş arkadaşları da izmir için: "kafeler, şık kızlar aynı, ama üstüne deniz var ve dükkanlar akşam 8'de kapanmıyor, izmir paris'ten güzel" dediğine kulaklarınızla şahit olunca düşünceniz daha da netleşir.
ha ara ara paris'te olmak istemezmisiniz, oraya kaçmak. tabiki isteniz ama sonrasında izmir'e dönmek şartı ile. şöyle ki: