pargalı damat ibrahim paşa

entry97 galeri5 video2
    1.
  1. Bugün Yunanistan'da kalan Parga yakınlarındaki bir köyde doğdu. 6 yaşında istanbul'a getirildi. Kanuni'nin şehzadeliği sırasında Manisa'da onun maiyetinde bulundu. Kanuni ibrahim Paşa'yla beraber yemek yer, yan yana konmuş yataklarda beraber yatar kalkardı. Kanuni padişah olduktan sonra onunla birlikte istanbul'a geldi ve Osmanlı Devletinde çeşitli görevlerde bulundu.

    1521'de Belgrad'ın Fethinde görev aldı. 1522'de Rodos seferine katıldı. 1523'te o zamanki usullere aykırı bir şekilde sadrazamlığa getirildi. 1524'te Kanuni'nin kızkardeşi Hatice Sultan ile evlendi. Mısır'da asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Mısır Beylerbeyi unvanı verildi. Macaristan seferine katıldı ve Mohaç Savaşının kazanılmasında önemli rol oynadı.

    Daha sonra Anadolu'daki isyanları bastırmakla görevlendirildi. Anadolu'da aldığı tedbirlerle isyanları sona erdirdi. I. Viyana Kuşatması ile sonuçlanan 2. Macaristan seferine katıldı. Avusturya imparatorunu Osmanlı Sadrazamına eşit sayan 1533 tarihli istanbul Antlaşması'nın müzakerelerini yürüttü. Safevilere karşı düzenlenen Irakeyn seferine katıldı. Tebriz'i aldıktan sonra Kanuni'ni kuvvetleri ile birleşti ve Bağdat'ın fethinde görev aldı.

    Pargalı, frenk, damat, makbul ve maktul lakaplarıyla anılan ibrahim Paşa, Irakeyn Seferi sırasında yaptığı bazı uygulamalar sebebiyle Padişahın güvenini kaybetti. Bazı tarihçilere göre Kanuni'nin eşi Hürrem Sultan ve defterdar iskender Çelebi'nin kötülemelerinin de bunda etkisi oldu. 15 Mart 1536 akşamı Kanuni her zamanki gibi ibrahim Paşa'yla akşam yemeği yedi. Ertesi sabah cesedi sarayın önünde boğulmuş olarak bulundu.

    13 sene sadrazamlık yapan ve Farsça, Rumca, Sırpça ve italyanca bilen ibrahim Paşa, bugün Türk ve islam Eserleri Müzesi olarak kullanılan ibrahim Paşa Sarayından başka, istanbul Mekke Selanik Hezergrad (Razgrad) ve Kavala'da cami mescid mektep medrese zaviye hamam ve çeşme gibi eserler inşa ettirmiş ve bunlara vakıflar tahsis ettirmiştir.
    paşalığı süresince kanuni nin kızını alınca damat ibrahim paşa, verilen görevleri güzel yapınca makbul ibrahim paşa * ,padişahın ünvanını kullandığında * ise makdul ibrahim paşa * yakıştırmaları yapılan sadrazamdır aynı zamanda.
    12 ...
  2. 2.
  3. kanuninin bagdatin yeniden fethine gonderdikten sonra bagdata gitmeyip tebrize girmeye calisan kisin sogugunda bircok asker ve hayvanin telef olmasina neden olan ustune ustluk askere gonderilen fermanlari serasker sultan diye imzalayip adeta bu ulkede sultan beni diyen hurrem gibi bir belayi * osmanlinin basina takan kendi olumunu kendi hazirlayan aslen rum olan osmanli pasasi.
    2 ...
  4. 3.
  5. osmanlı tarihinde büyük gibi gösterilen ancak büyük olmadığı aşikar olan devşirme sürüsünden adamın tekidir. Anlamadığım ise bu devşirmeler hakkında onlarca tarihi gerçek ortaya çıkartılmışken neden hala aynı teraneler sıralanmakta ısrar edilmektedir?

    kanuni tarafından öldürülmesinin hürrem denen ( içimden kevaşe yazmak geçiyor ama yazmayacağım neyse) kadının oyunu olduğu populer tarih öğesi olarak bulunurken neden kimsenin aklına kanuni'nin bu herifin yamuğunu gördüğü gelmemektedir?

    buna karşın Çandarlı halil paşa hakkında bol bol atılıp tutulmaktadır?
    2 ...
  6. 4.
  7. Pargalı Damat ibrahim Paşa (1493-15 Mart 1536) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 1523-1536 yılları arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
    Frenk, Makbul ve Makdul lakaplarıyla da anılan ibrahim Paşa, kölelikten gelmiş ve Kanûnî Sultan Süleyman'ın güvenini kazanarak hızla yükselmiştir.
    (bkz: makbul ibrahim paşa)
    (bkz: makdul ibrahim paşa)
    3 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. Hatice Sultan la evlendiği için Damat ibrahim Paşa olarak da anılır. Bir çok önemli işin altından kalkmış olan bu devşirme, Kanuni ile yediği bir akşam yemeğinin ertesinde boğulmuş olarak bulunmuştur.
    Rivayet oduki Hürrem sultan bizzat öldürmüş kendisini.
    3 ...
  11. 7.
  12. kendisini ne yazık ki muhteşem yüzyıl dizisiyle beraber daha yakından tanıyoruz.

    ödülü boğdurulmak olsa da muhteşem süleymanın muhteşem arkadaşı olmuştur.
    3 ...
  13. 8.
  14. tarihe tanıklık eden muhteşem yüzyıl dizisiyle daha iyi tanıyabileceğimiz osmanlı dönemi sadrazamı, rivayete göre bre türk kelimesini kullandığı için boğdurulmuştur.
    1 ...
  15. 9.
  16. hürrem sultan tarafından boğdurulmuştur.
    2 ...
  17. 10.
  18. 11.
  19. dizideki haline bakılırsa karizma on numara ve her türlü gideri olan zat-ı muhterem.
    13 ...
  20. 12.
  21. Kanuni sultan süleyman'ın kardeşi, kulu, yoldaşı, dostu, olan kişidir. Hürrem Sultan tarafından boğdurulmuş tur.
    3 ...
  22. 13.
  23. iki erkeği yolda görse aklına ipnelik gelenler bir yana; osmanlı tarihinin gördüğü en büyük yiyicilerden biridir. inanılmaz bir servet yığmış, sonunda gözden düşüp boğdurulduğunda serveti iki ayda sayılabilmiştir. osmanlı tarihine "rüşvet" illetini bulaştıran tiplerin başında gelir. ibretlik bir tiptir. ilkin adı makbul ibrahim paşa, sonunda ise maktül ibrahim paşadır. bir ara kendine "sultani" diye bir mühür yaptırmış, kendini padişaha denk görmüş falan.

    neyse, o skik filmde göründüğü gibi biri değildir yani...
    5 ...
  24. 14.
  25. diziye göre işleri arasında pzvenklik olan zat.
    5 ...
  26. 15.
  27. bize pergeli diye öğretmişlerdi ama bi arıza var demek ki bi yerlerde .
    1 ...
  28. 16.
  29. muhteşem yüzyıl dizisinde okan yalabık tarafından canlandırılan osmanlı veziridir.
    dizinin son bölümünde, son sahnede bakışı insanın içini yakmıştır. bu kadar değerli bir adamın, padişahın sağ kolunun bile hayatının sultanın iki dudağında olması acı gerçektir.
    3 ...
  30. 17.
  31. padişahın bacısı da olsa sevmiş bir adamdır. padişah olunca uzaylı mı oluyo, benim idolümdür pargalı. hayatını az çok biliyordum ama bu dizi sayesinde adama biraz daha sempati besledim.
    3 ...
  32. 18.
  33. dizide gösterildiği tarzda bir adam değildir. Rüşvetçidir, damat ibrahim paşa olarak tarih sahnesinde yer almaktadır...
    1 ...
  34. 19.
  35. küçüklüğünde birçok çocuk kölenin arasından kanuni sultan süleyman tarafından bilgisi ve belki de en çok da güzel yüzü sebebiyle seçilmiştir.
    yüzünün güzelliği dillere destanmış o zamanlar ki kendisi "güzel ibrahim" olarak da anılırmış.
    3 ...
  36. 20.
  37. piri mehmet paşayı kendi öz oğluna zehirletmiştir, Bu denlide kalleş bir adamdır.
    1 ...
  38. 21.
  39. 25 yaşında hasodabaşılığına, 28 yaşında vezirliğe getirilerek sağlam bir cv oluşturmuş devlet adamı.
    11 ...
  40. 22.
  41. --spoiler--
    Çeşitli kaynaklarda, Pargalı ibrahim olarak anılan Kanûnî Sultan
    Süleyman ın Veziriazamına, birtakım nedenlerle Frenk, Makbûl ve Maktûl
    ibrahim Paşa olarak gönderme yapılmaktadır. Osmanlı tarihinin altın çağı
    kabul edilen Kanûnî Sultan Süleyman Devrinde yaşamış olan Pargalı ibrahim
    Paşa, hem siyasal hem askerî hem de sanat alanlarında önemli roller
    oynamıştır. Kanûnî Sultan Süleyman a yakınlığı ile bilinen Pargalı ibrahim
    Paşa, Sultan ın güven ve sevgisini kazanmış ve tarihte pek az örneği görülen
    bir hızla yükselmiştir. Kanûnî nin şehzade olduğu dönemden tanıdığı ibrahim
    Paşa, genel prosedüre aykırı düşecek kadar belirgin bir hızla, Has-odabaşı
    ünvanıyla Baş-mâbeyinciliğe atanmış ve buna iç-şahinciler Ağalığı görevi de
    eklenmiştir. Zaman içerisinde, veziriazam ilan edilen ibrahim Paşa, Anadolu
    Beylerbeyliğini de üstlenmiştir. Kanûnî Sultan Süleyman, bütün bu ünvanları
    vermenin yanı sıra, ibrahim Paşa yı kız kardeşi Hatice Sultan ile
    evlendirmiştir. Atmeydanında kendi adına inşa edilmiş bir sarayı olan
    ibrahim Paşa, Osmanlı Devleti tarihinde Serasker Sultan ünvanıyla anılan, ilk
    sadrazam olarak tarihe geçmiştir.
    Yabancı kökenli olduğu çoğu kaynakta gözardı edilmeyen ibrahim
    Paşanın, bu kadar hızlı bir yükseliş göstermesi ve önemli görevler alması,
    çeşitli kaynaklarda farklı yorumlara neden olmuştur. Kimi metinlerde bu hızlı
    yükseliş, hiyerarşiye aykırı bulunmuş ve Sultann ın bir zayıflığı olarak
    görülmüştür. Başka metinlerde ise, bu durumun, ibrahim Paşa nın üstün
    özelliklerinden ve zekâsından kaynaklandığı belirtilmiştir. Özellikle ismail
    Hâmi Danişmendin izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisinde, ibrahim Paşa nın
    yükselişi, Paşa nın kurnazlığına ve hırsına bağlanmaktadır. Buna karşın
    Baron Joseph von Hammer Purgstallın Osmanlı Devleti Tarihi dizisinde,
    ibrahim Paşa nın başarıları tamamen kendi yeteneğine, zekasına ve
    padişahın bu üstün dehaya duyması doğal karşılanan hayranlığına
    bağlanmaktadır. ibrahim Paşa hakkında nesnel bir bakış açısı güden
    kaynakların az bulunurluğu, konuyu yoruma açık kılmaktadır. Dolayısıyla
    ibrahim Paşanın çeşitli alanlarda değerlendirilebilmesi için, karşılaştırmalı bir
    çalışma ve geniş bir bakış açışı gerekmektedir. Bu bölümde, ibrahim
    Paşa nın kökeni hakkındaki rivayetler, devşirilmesi, Kanûni Sultan
    Süleyman la olan ilişkisi, siyasal konumu ve askerî kişiliğinin yanı sıra Batı
    dünyasında bıraktığı izlenim, Türk ve yabancı kaynakların yaklaşım ve
    yorumları karşılaştırmalı olarak ele alınacak ve kaynaklar arası farklılıklara
    değinilecektir.
    A.Pargalı ibrahim Paşanın Kökeni ve Devşirilmesi
    ibrahim Paşa, 1949 basımı islâm Ansiklopedisinde, Tayyib
    Gökbilginlinin verdiği bilgiye göre, yüksek olasılıkla 1493 yılında, bugün
    Yunanistan sınırlarına dahil olan Parga yakınlarında bir köyde doğmuştur.
    Babasının bir balıkçı olduğu, ibrahimin ise Türk korsanlar tarafından altı
    yaşında kaçırılarak Manisa yakınlarında dul bir hanıma köle olarak satıldığı
    rivayet edilir. ismail Hâmi Danişmend kronolojisinde, bu rivayete daha çok
    Batılı kaynaklarda yer verildiği vurgulanmaktaysa da, Lâtîfînin, ibrahim
    Paşa yı konu alan Enîsül-fusahâ başlıklı risalesinde bu öykü
    doğrulanmaktadır. Lâtîfînin sunduğu bilgilere bakılırsa, Şehzade Süleyman
    Manisa Sancak Beyi iken, bir gün bir kemençe sesi duyar ve icracıyla
    tanışmak ister. Karşısına getirilen kişi köle ibrahim dir. Şehzade,
    ibrahimden son derece hoşlanmıştır ve zaman içerisinde meclisinin ayrılmaz
    bir parçası olarak gördüğü ibrahimi, sarayına sık sık davet etmeye
    başlamıştır. Bunun üzerine, ibrahimi yetiştiren dul hanım, kölesini azad
    etmiştir. Böylelikle ibrahim, Şehzade Süleymanın maiyetine girmiştir. Buna
    karşın, Tayyib Gökbilgin in 1949 basımı islam Ansiklopedisine hazırladığı Makbûl ibrahim Paşa maddesinde, birkaç farklı senaryo ortaya
    koymaktadır. Buna göre, ibrahim altı yaşındayken, II.Bayezid devrinde,
    Bosna beylerbeyi iskender Paşa tarafından, bir akın esnasında ele
    geçiril[miş], istidat ve kabiliyeti görülerek, o sıralarda Kefe sancak beyliğinde
    bulunan Şehzâde Süleyman a hediye edilerek onunla beraber büyümüştür.
    Hester Donaldson Jenkinsin ibrahim Paşa Grand Vizir of Suleiman
    the Magnificent başlıklı çalışmasında, her iki rivayete de yer vermektedir.
    Jenkins, ibrahim Paşanın kökenini ve ailesini asla unutmadığını, 1527
    yılında, kendisini istanbulda ziyaret eden babasını, daha sonra annesi ve
    kardeşleri ile birlikte yanına aldırttığını belirtmektedir.
    ibrahim& in, korsanlar tarafından kaçırılarak köle edildiği öyküsüne
    hemen her kaynakta rastlanmaktaysa da,aslının rum, italyan frenk veya
    arnavut olduğu konusunda düşünce ayrılıkları vardır. Iorganın
    Geschichte des Osmanische Reich adlı eserini referans gösteren Gökbilgin,
    ibrahim in Osmanlı kaynaklarınca da istanbul sûrlarının efsanevi bânisi
    Yanko b. Madyan nesline mensup gösterildiğine dair bir bilgiden söz
    etmektedir. Osmanzâde Tâib Ahmed in Hadikat-ül Vüzerâ adlı
    yapıtında, ibrahim Paşa ya rivayet olunan bu kökeni onaylamaktadır.
    Osmanzâde Tâib, ibrahim Paşa nın Efrencîyy-ül-asl olduğunu söyledikten
    sonra, Silsile-i nesebi şehr-i istambol un sûr-i kadimine bânî olan Yanko ibni
    Mâdyâna vâbeste olmak üzere meşhûr olmuş idi demektedir. ibrahim
    Paşa nın, Hristiyanlığı yeniden yükselteceğine inanılan efsanevi bir nesle ait
    sayılması, bir devşirme olan ibrahim in Veziriazam oluşunu ve erkini -en
    azından gayrimüslim teba ve Batılı muhattapları karşısında- geçerli kılacak
    bir unsur olarak düşünülmüş olmalıdır. ismail Hâmi Danişmend ise, izahlı
    Osmanlı Tarihi Kronolojisi başlıklı yapıtında, açıkça sevmediğini belli ettiği
    ibrahim Paşa yı ve onun uyruğu konusundaki bilgileri alaylı bir dille
    sunmaktadır:
    Osmanlı membâlarında ;Frenk ibrahim Paşa, Makbûl ibrahim
    Paşa ve uzun bir ikbal devresinden sonra müstahak olduğu
    âkıbetten dolayı da Maktûl ibrahim Paşa gibi isimlerle anılan
    bu muhteşem serseri menşe itibariyle[...] Parga
    kasabasındandır[....]bazı muahhar membâlarda da babasının
    Parga da tavattun etmiş Ciniviz, yani Cenovalı bir italyan
    olduğundan bahsedilmektedir: fakat bu Frenklik rivayetine
    mukabil Rumluk ve Hırvatlık rivayetleri de vardır: Meselâ
    Hammer e nazaran ibrahim Paşa Rumdur. Her halde ibrahim
    Paşa nın milliyeti pek karışık bir meseledir.
    ibrahim Paşa hakkında kesin olarak bilinen bir gerçek, ibrahim
    Paşa nın gençlik yıllarında Manisa da Şehzâde Süleyman ın hizmetinde
    bulunduğudur. Bu döneme ilişkin, Şehzâde ile
    ibrahim Paşanın tanışmaları üzerine renkli öykülerler anlatılmaktadır.
    Bunların en yaygın olanı, Şehzâde Süleymanın bir gezinti sırasında,
    ağaçların arasından güzel bir keman -başka kaynaklarda kemançe olarak
    geçmektedir- sesi duyduğu, çalan kişinin ise ibrahim olduğu ve Şehzâdenin,
    kendisini yanına çağırması sonucu tanıştıkları öyküsüdür.
    Sonuçta, ibrahim ile Şehzade arasında gelişen yakınlık, ibrahimin,
    ibrahim Paşa olma serüveninin başlangıcı olarak görülmektedir. Yetenekli,
    zekî ve eğitimli olduğu söylenen ibrahim, Osmanlı tarihinde, eski deyimiyle
    benzeri görülmemiş bir iltifata mazhar olmuştur. Pek çok ilim adamının
    yetiştiği ve önemli görevlerin kendini kanıtlayanlara verildiği bir
    imparatorlukta, birtakım üstün özelliklerin, ibrahimin yükseldiği konuma
    gelmek için yeterli olmayacağı da apaçık ortadadır. ibrahimin yükselişinde,
    Sultan Süleymana olan yakınlığı, belki en önemli unsurlardan biridir. Bu
    durumdan çıkartılacak sonuç, ibrahim Paşanın herhangi bir açıdan ele
    alınmasında, padişahla olan ilişkisinin gözardı edilmemesi gerektiğidir.
    B. ibrahim Paşa nın Kanûnî Sultan Süleyman la ilişkisi ve Yükselişi
    ibrahim Paşa nın, Kanûnî Sultan Süleyman ile olan ilişkisi, onun
    yaşamının her yönünü belirlemiştir. Bunda, gerek askerî, gerek siyasal ve
    sanatçı kişiliği olsun, sultanın etki ve desteğinin büyük ölçüde belirleyici
    olduğunu görmek mümkündür. incelenen kaynaklardan anlaşıldığı üzere,
    son derece hırslı bir kişiliği olan ibrahim in, sultanla ilişkisinin, içsel bir boyutu
    olduğu kadar çıkara dayalı bir boyutu olduğu da gözardı edilmemelidir.
    Hammer, Osmanlı Devleti Tarihinde, ibrahim in etrafındakilere
    üstünlüğü[nün], gençliği[nin], seçkin terbiyesi[nin], Padişahın kendisine olan
    teveccühü[nün], her türlü rekabeti imkansız bırak[tığını) belirtmektedir. Hammer e göre, ibrahim in üstün özellikleri nedeniyle Sultan
    Süleyman, onu kendisine ayrılmaz bir dost bellemiştir. Hester Donaldson
    Jenkins, Kanûnî nin ibrahim e olan düşkünlüğünün önemini belirterek, onun
    olağanüstü yükselişini tamamen buna dayandırmaktadır. Hammer, Venedik
    Elçisi Pietro Bragadino nun raporlarını referans göstererek, içoğlanlarının
    kendilerine ait daireleri olduğu halde, ibrahim Paşa nın padişahın gözdesi
    olduğu için, efendisinin dairelerinde uyuduğunu ve yemeklerini birlikte
    yediklerini aktarmaktadır. ibrahim Paşa nın bu sırada bulunduğu görevin
    gereğinden yola çıkılarak, Paşa nın bir hadım olabileceğinden de
    sözedilmektedir. Ancak bu ifadeye başka bir kaynakta rastlanmadığı gibi, bu
    çıkarsama, tamamen Jenkins in bir yorumudur. Jenkins, Venedik Elçisi
    Pietro Zen in ibrahim ile Kanûnî nin sık sık birlikte bir kayığa binip, sonra
    bahçelerde dolaştıklarını ve çocukluktan bu yana ayrılmaz olduklarını
    kaydettiğini belirtmektedir. Jenkins, Venedik raporlarında sıkça sözedilen bu
    yakınlık hakkında Türk kaynaklarının yorumda bulunmadıklarını ifade
    ederken, bunun nedenini padişah ile kölesi arasında böyle bir yakınlığın
    uygunsuz görülmesine bağlamaktadır. ismail Hâmi Danişmend ise, ibrahim
    Paşa nın Kanûnî Sultan Süleyman la olan yakınlığının nedenini doğrudan
    irdelememektedir. Danişmend, ibrahim Paşa nın bu hızla yükselişini onun
    özelliklerine değil, zekâsına, entrikacı oluşuna ve dalkavukluğuna
    bağlamaktadır. ibrahim Paşa 1522 yılında, Has-odabaşılıktan Veziriazamlık
    görevine getirilmiştir. Peçevî Tarihi nde, ibrahim Paşa nın veziriazamlık
    görevine getirilmesi haberinin müjde halinde her tarafa yayılarak sevindirici
    bir hava yarattığı bildirilmektedir. ismail Hakkı Uzunçarşılı, Paşa nın
    getirildiği bu yeni görevin acemisi olduğunu vurgulamak için, o dönem
    defterdarlığını yapmış olan Celâl-zâde nin -şikayetlerin artması nedeniyleyardım
    etmek üzere görevlendirildiğini bildirmektedir. Aktarıldığına göre,
    Divana sunulan sorun, ibrahim Paşa yı ilgilendiriyorsa, Celâl-zâde divit
    kaleme (hokka takımına) yapışacak, vezir-i âzam da bunun divana ait
    olduğunu anlayarak hüküm yazılsın diye emredecekti. ibrahim
    Paşa nın hızlı yükşelişi, Koçi Bey Risalesi nde de eleştirilmekte ve uygunsuz
    karşılanmakta hatta, o dönemde âlemin ihtilaline gösterilen nedenlerin
    başında sayılmaktadır.
    ibrahim Paşa nın, birdenbire Has-odabaşılığından Veziriazamlığa
    yükselişi, Paşa nın, Kanûni nin gözündeki değerini belli ediyorsa da, kız
    kardeşi Hatice Sultan ile evlendirerek damadı yapması, daha da ilgi çekicidir.
    ibrahim Paşa nın düğünü, veziriazamlık makamına yükşelişinden birkaç ay
    sonra gerçekleşmiştir. Tarih kitaplarına 22 Mayıs 1524 Şenliği olarak da
    geçen bu düğün, çok büyük bir debdebe içinde geçmiştir. Düğün şenlikleri,
    Kanûnî nin, ibrahim Paşa için Atmeydanı nda yaptırmış olduğu sarayın
    önünde yapılmıştır. T.D.V. islam Ansiklopedisi ve birtakım diğer
    kaynaklarda, düğünün tarifi oldukça sade ve yorumsuz kalmaktadır. Örneğin
    Tayyib Gökbilgin in metninde bu düğün, hiç betimlenmemekte, ibrahim
    Paşa, Kanûnî nin hemşiresi ve Yavuz un kızı Hadice sultan ile evlendi.
    Bu münasebetle At-meydanı nda ibrahim Paşa sarayında 15 gün süren
    muhteşem bir düğün yapıldı demekle yetinmektedir. Jenkins,
    Danişmend ve Hammer in metinlerinde detaylarıyla verilen düğün ile ilgili
    bilgilerin, Geibolulu Âlî, Celâl-zâde ve Peçevîden alındığı bilinmektedir.
    Ancak, Jenkins in metninde, gelinin kimliğinin kuşkulu olduğuna dair ilginç bir
    söyleme rastlanmaktadır. Düğünün Peçevî Tarihi ndeki aktarımı ise, vezir-i
    âzam ibrahim Paşa nın, padişahın kızıyle evlenme düğünü; başlığı altındadır.
    Leslie P. Peirce ın Harem-i Hümayun adlı eserinde de ibrahim Paşa
    düğünü hakkında bilgi verilmektedir. Peirce ın aktarımlarından, ibrahim
    Paşa nın karısının kimliği hakkında emin olunmadığı anlaşılmaktadır. Kimi
    bölümlerde padişahın kardeşi, kimi bölümlerde ise padişahın kızı olarak
    nitelenen Hatice Sultan ile ibrahim Paşa nın gerçekten evlendiklerine bile
    kuşkulu yaklaşıldığı ifade edilmektedir. Nitekim Peirce, ismail Hakkı
    Uzunçarşılı dan yaptığı Kanuni Sultan Süleyman ın Vezir-i Azamı Makbul ve
    Maktul ibrahim Paşa Padişah Damadı Değildi alıntıda, söz konusu
    kuşkuların varlığını vurgulamaktadır. Uzunçarşılı Osmanlı Tarihinde, ibrahim
    Paşanın padişahın kız kardeşiyle yaptığı düğüne değinmekte ama, Paşa nın
    bu evlilik sayesinde saygınlığının kat kat arttığını söylemekten öteye
    gitmemektedir. Ancak daha sonra yayınladığı Kanûnî Sultan Süleyman ın
    Vezir-i Âzamı Makbûl ve Maktûl ibrahim Paşa Padişah Dâmadı Değildi
    başlıklı makaleyle, Osmanlı Tarihindeki ifadelerinde yanıldığını
    açıklamaktadır. Bu yanılgısını, ibrahim Paşa nın eşine yazdığı
    mektuplarından yola çıkarak fark ettiğini bildirmektedir.
    ibrahim Paşa nın düğünü sırasında dönemin ünlü şairlerinden Hayâlî
    Bey, Zâtî ve Figânî nin kaside sundukları bilinmektedir. Düğünle ilgili
    incelenen bütün kaynakların, ibrahim Paşa nın düğününe, zamanın sultanı
    olarak betimlenen Kanûni nin -Paşa nın davetine icabeten- konuk olmasından
    ve bu durumun ayrıcalığından söz etmektedir. Bu düğünün görkemli
    olduğuna dair, Kanûnî ile ibrahim Paşa arasında geçen bir konuşma
    anlatılagelmiştir. Buna göre, padişah, ibrahim Paşa ya şehzadelerin sünnet
    düğününün mü, yoksa onun kardeşiyle düğününün mü daha görkemli olduğu
    sorusunu yöneltmiştir. Bunun üzerine ibrahim Paşa: benim düğünüm gibi
    şimdiye kadar olmamış ve olmayacaktır, yanıtını vermiştir.
    Padişah, bu yanıt karşısında şaşırarak, nedenini sorduğunda, ibrahim Paşa
    sizin düğününüzde benim düğünümdeki kadar büyük bir davetli yoktur:
    Benim düğünüm, zamanımızın Süleyman ı olan Mekke ve Medine
    Padişahı nın huzuruyla müşerref olmuştur demiştir.
    Kanûnî Sultan Süleyman ile Veziriazamı ibrahim Paşa arasındaki
    ilişki, sürekli bir iltifatlaşma, daha doğrusu, Kanûni nin Paşa yı iltifatlara
    boğması şekline dönüşmüştür. Başta Tayyib Gökbilgin in makalesi ve
    Hammer in çalışması olmak üzere daha pek çok kaynakta söz edilen bir olay,
    tarihte başka bir örneği görülmemiş derecede büyük bir iltifat olarak
    aktarılmaktadır. ibrahim Paşa nın Hatice Sultan ile evliliğinden dört ay sonra,
    Mısır da patlak veren huzursuzlukları bastırmak üzere, Paşa buraya
    gönderilmiştir. Bu gelişmeyi tarihte benzersiz kılan unsur; ibrahim Paşa
    Mısır a gitmek üzere yola çıktığında, Kanûnî nin Veziriazamını istanbul
    yakınındaki adalara kadar uğurlamasıdır. ibrahim Paşa, Mısır daki düzeni
    sağlarken, Kanûnî nin buyruğu üzere, istanbul a geri döndüğünde karşılanışı,
    en az uğurlanışı kadar görkemli olmuştur. Danişmend, ibrahim Paşa nın
    istanbul daki vezirler ve bazı askerî kıtalar tarafından dört günlük yoldan
    karşılandığını ve Padişahın sevgili Vezir-i-azamına murassâ takımları iki yüz
    bin duka altunu değerinde güzel bir arap atı gönderdiği rivayetini
    aktarmaktadır. Hammer, bu olayı bir rivayet değil, aksine bir olgu
    olarak vurgulamaktadır. Aynı zamanda Danişmend in belirtmediği bir bilgi
    daha sunmaktadır. Buna göre, ibrahim Paşa, Mısır dönüşü padişahın
    kendisine verdiği armağana karşılık, padişaha, aynı değere sahip bir serpuş
    takdim etmiştir. Osmanlı görenekleri açısından padişahın bir armağanına,
    ibrahim Paşa nın aynı değerde bir armağan sunması oldukça dikkat çekicidir.
    Hammer ve Danişmend in çoğunlukla öznel denilebilecek yaklaşımları bir
    kenara, tarihsel kaynaklarda, ibrahim Paşa nın Kanûnî Sultan Süleyman ın
    sevgi ve ilgisine sahip olduğu açıkça ortadadır.
    C. Batı daki Gelişmeler ve ibrahim Paşa nın Yeni Yetkileri
    1525 yılında, Avrupa da siyasal durum iyice karışmış ve başta Martin
    Luther in Katolik kiliseye karşı başlattığı dinsel reform hareketi olmak üzere,
    din ve siyaset alanında birtakım bölünmeler baş göstermiştir. Bu kargaşaları
    fırsat bilen Osmanlı, Batı ya yürümüştür. Savaş sonucunda, Osmanlı orduları
    kazanmaya ve ilerlemeye başlamıştır. 1526 tarihinde, Veziriazam ve aynı
    zamanda Anadolu Beylerbeyi olan ibrahim Paşa, Petervaradin in fethiyle
    görevlendirilmiş, Rumeli Beylerbeyi ünvanını da geçici olarak almış ve
    başarılı olmuştur. Osmanlı nın Mohaç Meydanındaki zaferinden sonra,
    Budin e ilerlenmiş ve burası da alınmıştır. Budin Kalesinin alınması
    sonucundaki gelişmeler çift yönlüdür. Bir yandan ibrahim Paşa nın siyasal
    yetkileri gittikçe artacak, öte yandan kimi eylem ve kararları nedeniyle
    saygınlığı sarsılacaktır. Macar Kralı II. Layoş, Mohaç ta tahtına bir mirasçı
    bırakmadan öldüğünden, krallık sahipsiz kalmış ve Budin üzerine yürüyen
    Kanûnî ye kentin anahtarı teslim edilmiştir. Buradan elde edilen ganimetler
    ise, istanbul a götürülmüştür. Bu ganimetlerin en önemlileri, Yanko
    Hunyad ın oğlu Kral Mathias Korvin in kütüphanesi, Ayasofya mihrabının iki
    tarafına konulan tunç şamdanlar ve yine tunçtan olan üç adet heykeldir.
    Budin den getirilen heykeller, Herkül, Apollon ve Diyana figürleridir. ibrahim
    Paşa, bunları Atmeydanı nda bulunan sarayının önüne koydurtmuştur.
    ibrahim Paşa nın islam geleneğine aykırı bir sanat biçimi olan bu insan
    figürlerini sarayının önüne diktirtmesi, halkın gözünde Paşa nın saygınlığını
    ve güvenilirliğini sarsmıştır. Bir söylenceye göre, Frenk veya Gavur
    ibrahim lakapları, Paşa ya bu eyleminden miras kalmıştır. ibrahim Paşa nın
    söz konusu heykelleri sergilemesi üzerine, Figânî, meşhur bir Acem
    beyitinden esinlenerek, idamına neden olacak ünlü beytini söylemiştir: Dü
    ibrahim âmed bedeyr-i cihan; Yeki put-şiken şüt, yeki put-nişan.
    Bu beyit günümüz Türkçesine şu şekilde çevrilebilir: iki ibrahim geldi
    dünyaya;biri putları yıktı, biri putlar dikti. Burada gönderme yapılan
    ibrahimlerden biri, ibrahim Peygamber, diğeri de Pargalı ibrahim Paşa dır.
    Heykellerin istanbul a getirilişi ve saray önüne yerleştirilmeleri hemen her
    kaynakta aynı biçimde sunulmaktadır. Ancak kimi kaynaklar bunu nesnel bir
    olgu olarak yansıtırken, kimi kaynaklarda yazarın yorumuyla karşılaşmak
    mümkündür. Bu olaya katılan öznel yorumlar yalnızca Danişmend in bakış
    açısıyla sınırlı değildir. ismail Hâmi Danişmend, bu durumu neredeyse
    ibrahim Paşa nın göze aldığı bir küstahlık ve toplum ahlâkına ters bir eylem
    olarak sergilemektedir. Buna karşın Solakzâde Tarihi ni kaynak olarak
    kullanan Baron Joseph von Hammer Purgstall, Solakzâde nin-Danişmend e
    benzeyen-öznel yorumunu da dikkate alarak, daha nesnel bir yaklaşım
    sergilemektedir. Hammer e bakılırsa, Sultân Süleymân, milletinin
    evhâmında tereddüdlü olduğu için ve daha doğrusu vezîr-i azâmın ısrarlarına
    dayanamıyarak bu heykellerin Atmeydanı na dikilmesini onaylamıştır.
    Hammer in bu ifadesi üzerinden iki yönlü bir yorum çıkartmak mümkündür.
    Bunların ilki, Kanûnî nin neredeyse hoş görülemeyecek derecede,
    veziriazamının etkisi altında olduğudur. Diğeri ise, Kanûnî nin bu heykellerin
    dikilmesi durumunda halkın fazla bir tepki göstermeyeceğini düşünmüş
    olmasıdır. Nitekim, dönemin gerçeğini daha iyi yansıttığı düşünülen Peçevî
    Tarihi nde, getirilen heykellere halkın yaklaşımının daha ılımlı aktarılmaktadır.
    islâm ülkesinde görülmemiş acaip ve tuhaf şeyler olarak betimlenen
    eşyaların arasında bulunan söz konusu heykellerin Atmeydanına dikiliş
    nedenlerini Peçevî, kendince yorumlamıştır. Getirilen heykellerin kimlerin
    figürleri olduğu hakkındaki farklı söylemler de oldukça ilginçtir.
    Bunlar arasında ve kale kapısı dışında tunçtan yapılmış, sanatlı
    üç heykel vardı. Bunların büyüğü galiba vaktiyle bütün kâfirlere
    hükümet eden krala, ikisi de ondan küçük olup evlâtlarına ait
    idi. Ama çok acâyip şekilde ve biçimde oldukları için halka
    gösterilmek üzere gemilere yükletilerek istanbul a getirilmişti.
    Bunlar at meydanında birer taş kürsü üzerine konulmuş ve halk
    seyirlerine hayran olmuştu.
    Macaristan Seferinden dönüldükten sonra Kalenderî isyanı baş
    göstermiştir. 1527 yılında, ibrahim Paşa, dönemin Anadolu Beylerbeyi
    Behram Paşa yı desteklemek üzere beş bin kişilik bir kuvvetle yola çıkmış ve
    ayaklanmayı bastırmıştır. Görevinden başarıyla dönen ibrahim Paşa, Kanûnî
    tarafından yine ödüllendirilmiştir. Kazandığı başarılar sonucunda, ibrahim
    Paşa nın imparatorluğun gerek iç, gerekse dış işlerinde yetkileri artmıştır.
    Pek çok konuda, kimsenin olmadığı kadar söz sahibi olmuştur. Dönemin
    gelişmeleri ve kaynaklarda aktarılanlardan da anlaşılacağı üzere,
    Osmanlı nın dış politikasının yönlendirilmesi, büyük çoğunlukla ibrahim
    Paşanın istemindedir. Yabancı kaynaklar ve söz konusu dönemde yabancı
    elçilerin yazdığı raporlar da bunu onaylamaktadır. ibrahim Paşa nın
    Seraskerlik ünvanını almasıyla beraber, Paşa nın yalnızca dış ilişkileri değil,
    neredeyse imparatorluğun kendisini yönettiği biçimindeki görüşler
    çoğalmıştır. ibrahim Paşa ya Seraskerlik beratının verilişi, Danişmend in
    izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi nde 1529 yılı olarak gösterilirken Peçevî
    Tarihi, bu olayı 1528 yılı olarak kaydetmektedir. Peçevî Tarihi nde, ibrahim
    Paşa nın Seraskerlik beratına ek olarak, başka ayrıcalıklara da kavuştuğu,
    Celâlzâde Nişancı Mustafa Bey den aktarılmaktadır:
    Bu berat ile birlikte beş kere yüz bin nakıt akça, dokuz at, ki
    birinin başında altın işlemeli gem takımı, bir altın işlemeli kılıç
    ve dört kıta çok süslü hil'at ile dokuz bohça kumaş ve altınla
    işlenmiş bir çelenk Yeniçeri Ağası ile gönderildi. Bu beratta
    yazılanların kıymetlerine bir had olmadığı gibi daha birtakım
    büyük ve çok ihsanlarda bulunduktan sonra kendilerine evvelce
    tahsis edilmiş olan yirmi kere yüz bin akça, on kere yüz bin
    akça daha ilâve edilmiş ve otuz kere yüz bin akça olmuştu.
    Vezir-i âzamlığı üzerine Seraskerlik dahi verilerek tuğ, davul ve
    bayrak gönderilmiş ve Osmanlı sultanlarının eskiden beri
    bayrakları dört iken bundan sonra yedi olması ferman edilmişti.
    [....] Böylece ibrahim Paşa nın kudreti bir kat daha yükseltilerek
    son dereceyi buldu.
    Peçevî Tarihinden aktarılan bu gelişmelerin boyutu şaşırtıcıdır.Osmanlı
    sultanlarının eskiden beri bayrakları dört iken bundan sonra yedi olması
    ferman edilmişti cümlesinin yansıttığı yeni düzenleme, Osmanlı sultanının
    bundan sonra yedi tuğ taşıyacağı haberiyle sınırlı değildir. Bu yeni
    düzenleme Veziriazam ibrahim Paşanın bundan böyle altı tuğ taşıyacağı
    anlamına gelmektedir ki, bu, o güne değin Kanûnî Sultan Süleyman da dahil
    olmak üzere, tüm Osmanlı sultanlarının taşıdığı tuğ sayısından fazladır.
    Ancak ibrahim Paşanın Kanûnî den fazla tuğa sahip olması mümkün
    olamayacağından, Osmanlı sultanlarının tuğ sayısı yediye çıkartılmıştır.
    Sonuçta Veziriazam ibrahim Paşa, padişahın damadı olmanın yanı sıra, hem
    Serasker, hem Rumeli Beylerbeyi, hem de altı tuğ sahibi olmuştur.
    Seraskerliğin beraberinde getirdiği, neredeyse sınırsız yetkiler ve
    Osmanlı nın tüm dış politikası üzerindeki etkinliği de göz önünde
    bulundurulursa; ibrahim Paşa, Kanûnî den bir tuğ eksik olarak altı tuğ taşıdığı
    halde, bir tek dinî ünvanı noksandır. Bu çok büyük yetkiler ve ayrıcalıklar
    sonucunda, ibrahim Paşa nın iktidar sarhoşluğuna kapıldığı pek çok kaynakta
    vurgulanmaktadır. ibrahim Paşa nın genel karar ve eylemlerine bakılacak
    olursa, ölümüne neden olan tetikleyici unsurun bu olduğu anlaşılmaktadır.
    D. ibrahim Paşa nın Gözden Düşmesi ve idamı
    Kimi kaynaklarda, ibrahim Paşa nın elde ettiği ayrıcalıklar sonucunda,
    pek çok kararı kendi başına buyruk verdiği savında bulunulmaktadır. Bu
    savların doğruluk derecesi tartışmalıdır. Ancak her kaynak, bir başka
    kaynağa atfen bakış açısını doğrulamaktadır. ibrahim Paşa nın çöküşüne
    ortam hazırlayacak dört temel unsurdan söz etmek mümkündür. Bunların ilki
    Paşa nın iktidar hırsıdır ki, yabancı elçilerin ibrahim Paşa yla görüşmelerine
    ilişkin hazırladıkları raporlarda bu açıkça bellidir. ikincisi Kanûnî nin eşi
    Hürrem Sultan ın ibrahim i bir tehdit olarak görmesi, üçüncüsü Defterdar
    iskender Çelebi nin idam edimesi, dördüncüsü ise ibrahim Paşa nın
    Bağdat ta görevi esnasında Serasker Sultan sıfatıyla ferman imzalamasıdır.
    ibrahim Paşa nın iktidar sarhoşluğuna ilişkin pek çok örnek sunmak
    mümkündür. Kendisini sonsuz bir yetkiyle donatan padişahın adına yaptığı
    görüşmelerde ibrahim Paşa, bu iktidar hırsını açıkça ortaya koymaktadır.
    Farklı yabancı elçilerin raporlarında bu duruma pek çok örnek bulunmaktadır.
    Buna en çarpıcı örnek, ibrahim Paşa nın Ferdinand ın elçilerine
    söyledikleridir:
    Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış
    olarak kalır; zira bütün kudret benim elimdedir: Memuriyetleri
    ben veririm; eyaletleri ben tevzî ederim; verdiğim verilmiş ve
    reddettiğim reddedilmiştir. Büyük pâdişah bir şey ihsan etmek
    istediği veya ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik
    etmiyecek olursam gayr-i vâki gibi kılınır; çünkü her şey harb,
    sulh, servet ve kuvvet benim elimdedir.
    Bu aktarımından anlaşıldığı üzere, Batılılar ın genel kanısı; Paşa nın
    yönetimde çok etkin olduğu ve karar aşamasında tam bir yetkiyle donatıldığı
    yönündedir. Ancak ibrahim Paşa nın kendisine, resmen sahip olduğu
    yetkilerin ötesinde bir konum biçtiği ortadadır. ibrahim Paşa, Osmanlı
    toprakları çerçevesindeki yetkisine ek olarak, Avusturya ile barış antlaşmaları
    sürecinde, Batı üzerinde de söz sahibi olmuştur. Barış görüşmelerinin
    ibrahim Paşa açısından en önemli gelişmesi, bundan böyle Kral Ferdinand ın
    Kanûnî ye baba ve kendisine de kardeş sıfatıyla boyun eğmesidir. Nitekim,
    huzura kabul edilen Avusturya elçileri Jerôme de Zara ile
    Cornelius-Dupplicius Schepper, krallarının ağabeyi olarak kabullendiği
    veziriazam ibrahim Paşa nın Osmanlı Devleti meclislerinde Ferdinand ı temsil
    etmesi ricasında bulunmuşlardır. Buradan çıkartılacak sonuç, ibrahim
    Paşa nın sıralanan tüm sanlarının yanı sıra bir de Kral Ferdinand ın
    temsilciliği görevini üstlendiğidir. Yani ibrahim Paşa bir anlamda Hristiyan
    âleminin büyük çoğunluğunun lider kabul ettiği Ferdinand ı
    yönlendirebilmektedir. Hammer Osmanlı Devleti Tarihi nde bu gelişmeyi,
    Batılı bir kralın bir Osmanlı vezirinin seviyesine inmesi olarak
    yorumlamaktadır.
    ibrahim Paşa, Kanûnî nin tahtının mirasçısının seçimi konusunda taraf
    tutmuştur. ibrahim Paşa, Kanunî nin Hürrem den olma çocuklarından birinin
    değil, padişahın ilk erkek çocuğu olan Mustafa nın tahta geçmesini daha
    uygun görmekte ve onu açıkça desteklemekteydi. Bu nedenle ibrahim Paşa,
    Kanûnî nin eşi Hürrem Sultan tarafından bir tehdit olarak görülmüştür.
    Kanûnî üzerinde çok büyük etkisi olduğu bilinen ve padişahın dört
    şehzadesinin üçünün annesi olan Hürrem Sultan, ibrahim Paşa aleyhine
    yoğun çaba harcamıştır. ismail Hakkı Uzunçarşılı ya göre, ibrahim Paşa nın
    karşılaştığı tehditlerin en büyüğü ve Paşa nın kötü sonunun asıl sorumlusu,
    Hürrem Sultan dır.
    ibrahim Paşa yı asıl tehlikeye atan Sultan Süleyman ın sevgili
    zevcesi Hürrem Sultan idi. [....] Sultan Süleyman ölecek olursa
    kendi çocuklarından Şehzâde Bayezid in hükümdar olmasını
    istiyordu. Halbuki o tarihte büyük olarak ortada Şehzâde
    Mustafa vardı. ibrahim Paşa yaş itibariyle bunun
    hükümdarlığına taraftardı; Hürrem Sultan ın ilk işi vezir-i azamı
    ortadan kaldırmaktı; aleytarları tarafından fısıldanan, saltanat
    aleyhinde hareket etmektedir, sözleri, Sultan Süleyman ın
    kulağına kadar götürüldü; iskender Çelebi nin öldürülmesi de
    buna munzam oldu. Hürrem Sultan ın kışkırtmalarına ek olarak, ibrahim Paşa nın sonsuz
    bildiği gücü ve yetkisi, Şark Seferi sonrası iskender Çelebi yi idam ettirmesi
    ve Bağdat ta bulunduğu sırada Serasker Sultan sıfatıyla ferman
    imzalamasıyla hepten sarsılmış ve sonuçta kendi idamına neden olmuştur.
    Temelde, Bağdat ın fethini esas alan Irakeyn seferi sırasında, ibrahim Paşa,
    Diyarbakır ve Musul üzerinden Bağdat a girmeyi tasarlamıştır. Fakat bundan
    vazgeçilmiş ve doğrudan Tebriz kenti üzerine hareket edilmiştir. Çoğu
    tarihsel kaynağın ortak noktası, ibrahim Paşa ile Defterdar iskender Çelebi
    arasındaki çekişmenin bu noktadan başlayarak belirginleştiği yönündedir.
    Danişmend in izahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi nde ve Hammer in Osmanlı
    Devleti Tarihinde, ibrahim Paşa ile iskender Çelebi arasındaki çekişme,
    ibrahim Paşanın kıskançlığına dayandırmaktadırlar. Danişmend, ibrahim
    Paşanın dört yüz kölesi bulunduğunu, buna karşın iskender Çelebi nin
    tepeden tırnağa kadar sırmalar içinde[...]altı yüz ve ayrıca altı bin iki yüz
    kölesi olduğunu aktarmaktadır. Danişmend, ibrahim Paşa nın
    iskender Çelebiden kendisine maiyyetinden yüz on kişi bağışlamasını isteyip
    de, iskender Çelebi yalnızca otuz kişi yollayınca, aralarındaki düşmanlığın
    iyice ortaya çıktığını belirtmektedir. Bu çekişmenin hırsıyla ibrahim Paşa nın
    entrikalar sonucu iskender Çelebi yi astırttığını ileri süren Danişmend,
    gelişmeleri ayrıntılı olarak yorumlamaktadır. Hammer in de katıldığı bu
    yoruma göre, Suriye Deftedarı Nakkaş Ali Bey, iskender Çelebi nin
    makamına göz diktiğinden, ibrahim Paşayla birlik olarak, iskender Çelebi nin
    hazine develerini yağma ettirmek istediği savında bulunmuştur. Buna karşılık
    ibrahim Paşa nın öfkesine uğramış olan Ulama Paşa -kimi kaynaklarda
    Olama Paşa olarak geçmektedir- iskender Çelebiyle bir taraf oluşturarak,
    ibrahim Paşa yı askerî bir başarısızlığa sürüklemek niyetiyle, Bağdat yerine
    Tebriz üzerine yürünmesi konusunda Paşayı yönlendirmişlerdir. Döneme ait
    önemli bilgiler içeren Peçevî Tarihinde, Hammer ve Danişmend in
    aktardıkları bu çekişmeye değinilmemektedir. Peçevî, Tebrize yürünmesi
    konusunda ibrahim Paşa nın endişeli olduğunu ancak yanlarında bulunan
    Şirazlı Hafız divanından fal aç[ıp] karşılaştığı beyitle içinin rahatladığını
    aktarmakla yetinmektedir. Sonuçta, Tebriz alınmış ve Azerbaycan da
    verilen kayıplar görünüşte karşılanmıştır. Ancak ibrahim, Azerbaycandaki
    kayıplardan, iskender Çelebiyi sorumlu tutmuş ve Bağdat ın fethinden
    hemen sonra padişaha bunu bahane ederek iskender Çelebi yi burada idam
    ettirmiştir. Hester Donaldson Jenkins in ibrahim Paşa Grand Vizir of
    Suleiman the Magnificent başlıklı çalışmasında, incelenen diğer kaynaklarda
    rastlanmayan bir bilgi vardır. Buna göre iskender Çelebi, darağacına
    götürülürken yalnız kendisinin değil, ibrahim Paşa nın da Irak lılarla işbirliği
    yaptığını, aynı derecede onun da suçlu olduğunu ve padişaha para karşılığı
    tuzak kurmaya çalıştığını itiraf eden bir ifade yazarak imzalamıştır.
    Peçevî Tarihinde Azerbaycan da verilen kayıplar ve iskender
    Çelebinin idamı ibrahim Paşa nın en önemli hatalarından sayılmaktadır.
    Başvurulan bütün kaynaklarda, ibrahim Paşa nın söz konusu suçlamayla
    iskender Çelebiyi idam ettirmesi haksız bir infaz olarak gösterilmektedir.
    Rivayete göre, Kanûnî rüyasında iskender Çelebi nin kendisinin üzerine
    yürüyerek, haksız yere niçin idam edildiğinin hesabını sorduğunu görmüş ve
    ibrahim Paşaya kinlenmiştir. Bu rivayet bir kenara, ibrahim Paşanın gözden
    düşmesine neden, Paşanın Serasker Sultan sıfatını benimsemesidir.
    Peçevi, bu sıfatı Kızılbaş takımının Paşa ya uygun gördüklerini vurgularken,
    iskender Çelebinin buna karşı çıkmış olmasının, Paşayla aralarında bir
    düşmanlık yaratmış olabileceğine değinmektedir. Danişmend ise bu sıfatın
    kullanımını, Paşanın küstahlığı olarak sergilemiştir ve tellalların, ibrahim
    Paşanın fermanlarınıSerasker Sultan emridür diyerek halka duyurduğunu
    belirtmektedir. Tahrihsel kaynaklarda söz edilen ve ayrıntılarıyla
    yorumlanan bu nedenlerden dolayı, ibrahim Paşa 1536 yılında idam
    edilmiştir. Paşanın idamı bile ayrıcalıklıdır: Kanuniyle birlikte akşam yemeği
    yedikten sonra Paşa, kendisi için sarayın harem dairesinde hazırlatılmış olan
    odada, âdet olduğu üzere başı vurularak değil, padişah soyundan olanlara -
    kanı akmasın gerekçesiyle- uygulanan biçimde boğularak öldürülmüştür.
    ibrahim Paşa nın bütün yaşamı, hâmisi olan Kanûnî Sultan Süleyman
    tarafından şekillendirilmiştir. Hâmisinin desteği sayesinde, basit bir köle olan
    ibrahim, Osmanlı imparatorluğu nun en yetkili kişisi olmuştur. Büyük bir hızla
    yükselen ibrahim Paşa nın iktidar hırsına kapılarak, zaman içersinde pek çok
    yanlış yapmaya başladığı görülmektedir. Ancak ibrahim Paşa nın başarıları
    ve Osmanlının belli bir dönem dahilindeki gelişimine bulunduğu katkı göz
    ardı edilmemelidir. Özellikle sanat ve edebiyat alanlarının gelişimine büyük
    katkıda bulunduğu bilinen ibrahim Paşa, hâmisi Kanûnî nin örneğini takip
    ederek, kendisi de dönemin en büyük hâmilerinden olmuştur.
    --spoiler--
    9 ...
  42. 23.
  43. hayatının dönemin kaynakları baz alınarak detaylı anlatımı için:

    (bkz: http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0002528.pdf)
    1 ...
  44. 24.
  45. devlet-i aliyye'nin en zeki vezir-i azamı. dönemin fetihlerinde,devlet işlerinde büyük bir rol oynamıştır.
    2 ...
  46. 25.
  47. başarılı bir devlet adamıyken boğdurulması çok acı... *
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük