ilk atlayışınızsa atlamadan önce kapak acıldığında büyük ihtimalle bir yerinizi kırarsınız, içerideki hava sirkülasyonu yüzünden. ve atlamadan önceki son 5 saniye; damarlarında kan değilde adrenalin dolaştığını hissedersiniz. kafanız sanki kaska sığmaz. kalbiniz kulağınızda atar adeta. ve atlayış. kendinizi boşluğa bıraktığınız anda bacaklarınızın tuttmadığını hissedersiniz. göğüs kafesinize olan baskı yüzünden kaburgalarınızın kırıldığını sanarsınız. nefes alışınız zorlaşır. doğru pozisyonu yakaladığınız zaman havada süzüldüğünüzü hissedersiniz. ilk atlayışınızsa büyük ihtimal pimin yerini bulamazsınız ilk seferde. heyecana kapılırsınız. ve pimi çöektiğiniz anda. sanki bir el ensenizden tutup yukarı ceker sizi. paraşüt kemerlerinin geçtiği yerler (özellikle omuz) acıdan uyuşur adeta.
uzun zamandır yazmaya niyetlenilip, buna cesaret edemeyecek kadar anlam yüklü, anlatılamaz bir muhteşemliktir.
çıkarsınız uçaktan, hayatınızın sona erebileceği riskiyle karşı karşıyasınızdır. fakat sizi kurtaracak iki paraşüt sırtınızda hazır beklemektedir.
uçağın sesinden koparsınız önce. sonra rüzgar gelir. yalnız başınasınızdır hatta ilk kez bu kadar yalnızsınızdır. ( tandem atlanmamışsa) . etrafınıza bakarsınız, paraşütünüz çoktan açılmıştır belki bu arada. kubbenizi kontrol edersiniz. düzgün açılmıştır. pembedir belki rengi, belki de mavi. önemsemezsiniz. " hayat bu işteeeeeee" diye avazınız çıktığı kadar bağırırsınız. kimse duymaz ki zaten sizi. dünyaya bakarsınız yukarıdan. ne kadar da küçüktür aslında içinde türlü acıyı, aşkı, hüznü, berbatlığı, kaybedişi, küçüklüğü, kötülüğü, ahmaklığı, belayı... taşıyan o yer. anlam veremezsiniz. sonrasında ise anlamaya çalışmazsınız zaten. soyutlanırsınız çünkü. bir süreliğine dünya üzerinde yaşayan biri değilsinizdir artık siz. hiçbir şey hiç kimse ilgilendirmez sizi. siz dünya üstü denilen yerdesinizdir. " ben böyle yaşamalıyım" artık dersiniz. kendinizle konuştuğunuz ve sessizliği dinlediğiniz her dakika yere biraz daha yaklaşmaktasınızdır.
tutkuya bağlamaktadır yere yaklaşılan her metre sizi. en büyük aşkı bulursunuz sonra. gökyüzüyle buluşmak adına her zorluğa katlanacağınıza dair anlaşma yaparsınız onunla. kokuyu çekersiniz içinize.
tek gerçeği bulmuşsunuzdur. inersiniz.
en son da anlarsınız ki: hiçbir kelime, hiçbir cümle, hiçbir paragraf hatta hiçbir destan anlatamaz bu olayı. arkanıza yaslanırsınız. yalvarırsınız. " bitmesin bu aşk" dersiniz. " sürsün sonsuza kadar! "
uçaktan atlarken kapının kenarında iki elinizle tutunup kendini dışarı fırlatırsınız ve hayatınızda ilk defa kolunuz çıkar. ne olduğunu anlamadan dehşet bir acı duyarsınız hayatınız en acı dolu ve çaresiz 5 dakikasını geçirirsiniz. rüzgarı hissedersiniz ama gözünüzden akan yaşlar yanaklarınıza inmez gözünüzün yanından kaybolur. inişi düzgün bir şekilde yaparım inşallah da ayağım da kırılmaz dersiniz konsantre olmaya çalışırsınız zor da olsa. indiğinizde şanslıysanız ambulans yakınlardadır. ben şanslıydım.
epileptik bir insansanız yapmamanız gereken şey, her zaman videodaki genç kadar şanslı olamayabilirsinşiz!
(Sinirleri hassas olanlar izlemesin, hayata ne kadar pamuk ipliğiyle bağlı olduğumuzu görmek rahatsız edici olabiliyor) http://bit.ly/1M0RYfm
Sabah sabah paraşütle atlama videoları izlediğimde. Aklıma geldi.
Ben evden çıkıp arabaya binene kadar "ben ne unuttum lan" diye düşünen bi insanım "anahtarları aldım, cüzdan yanımda, ışıkları söndürdüm, bilgisayarı kapattım geçmişi sildimm. Tamam çıka bilirim" bu kadar sağlamaya rağmen hala bi şeyleri unutuyorum.
Düşünsene ben gibi biri, paraşütçü oluyor. "kaskı, gözlüğü taktım, uçuş elbisem hazır, atlamak için doğru yere geldim, tamam atlaya bilirim. Hoopp.." vee semadasın. Aşağıya süratle düşüyosun. Yoldayken aklında ölümcül bi soru var ama "ben ne unuttum lan" bide bakıyosun ki, bi hafiflik var bedeninde. Aaa o da ne paraşüt yok.
Geri dönüp alıyım desen, olmaz. Fiziğe ayıp olur. Bundan sonra daha dikkatli oluyum desen, olmaz. Reankarnasyona inandığın düşünülüp öbür tarafta başın ağrıya bilir.
Unutkanlığın cezası bak, Spatula ile kazınmak...