Bu hıkayeyi benden daha önce dinlemişsinizdir belki de.
Rahmetli Güngör babaannem 81 yılında dul kalmış, 3 oğlunu da o zamanın şartlarına binaen en azından lise mezunu olacak şekilde okutmuş, üstüne de evlendirmiş bir eski zamanın kadınıydı.
Tüm acılara rağmen şöyle derdi,
Ne anasızlık ne babasızlık ne kocasızlık, ille de parasızlık. "
o parasızlık o parasızlık değil yalnız. yani gerçek parasızlıkta öyle iyi yanından falan bakamıyorsun hiçbir şeyin. rica ediciğim bi tarafımızdan toksik pozitiflik fışkırtmayalım. gerçek parasızlık insana bi çakar bi de duvar çakar.
Parası olan insanlar arasında fazla iplenmeme nedenidir. Bu yaşıma kadar hep bunu yaşadım. Sülalede herkesin işi gücü iyi ve sohbet ederlerken bize iki soru anca soruyorlar. Kendi aralarında laf lafı açıyor. Kimi petrol taşıyor, kiminin mimarlık şirketi var ve kimi de kendi şirketinin sahibi. Hepsi de yurtdışı bağlantılı. Onlar konuşurken bizde uzaylı gibi izliyoruz.
parasızlık dünyanın en bok şeyidir. şimdi bir yirmi bin liram olsa suzuki carry alıp karavan yapacağım sonra da kayıplara karışacağım. bıktım insanların eline bakarak yaşamaktan. gaz parası için de hırsızlık yaparım artık.
Ciddi anlamda tepemi attırmaya başlamıştır.
Borçlar eksikler ve parasız kalmak artık çok sinirime dokunmaya başladı.
Ne yapalım amk çalalım mı soyalım mı adam mı öldürelim.
Hayatını sikeyim ben bu dünyanın.
insanın beyninde ur gibi dert büyütür.Yaşıt olunan kızların çoğu arabası olan ve zengin erkekleri seçerken sen 20ye girmeden özgüvenini yitirirsin kimi zaman kimseye yazamazsın bile.Hele bağımlılıkların varsa (sigara,alkol)daha da zorlar toleransa sokar.Bazen ben de parasızlığın dibini yaşıyorum hayat kalitenizi bile düşürür.Ama unutulmamalı ki her gecenin sabahı var.Bu durum size ders olup hayata daha sıkı sarilmaniza girişimci veyahut başarılı ve zengin bir insan olmanıza sebebiyet verir yaşıtlarınız 3 5 seneye bi bok başaramayıp sıradan bir işte çalışıp baba parasına devam ederken siz kendi ayağınızın üstünde para sayacaksınız yeter ki unutmayın.
hayatımı bu kağıt parçalarından bağımsız yaşadım. hiç parayla akıl almaz işlere kalkıştık. şimdi hatırladıkça güldüğüm yerlere girip çıktık. bu bahsettiğimin nirvanası alaçatıdaki trendir. sahnede kerimcan durmaz, etrafımızda dönemin vine fenomenleri, futbolcular, irili ufaklı mankenler dolaşırken trenin locasında cebimde belki 10 belki 20 lirayla viski içiyordum. onunda şişesinin 3.5 milyara açıldığını duyunca yere dökmüştüm.
hep şunu dedim. para önemsiz ve karşılıksız bir kağıt parçasından ibaret. önemli olan iyi ilişkiler. güzel insanlar. birbirini destekleyen insanlar. para dediğin bulunur. doğru insanları bulmak zor. para biriktirmek için yaşanmaz. iyi bir insan olup etrafında da iyi insanlar biriktirmek için yaşamalısın. buna inandım. ha vaktiyle güzel de yaşadım.
fakat 25 yaşlarında yeni yeni anlıyorum ki bu inandığım sistem -biz buna koal deriz- bizimki gibi ülkelerde pek geçerli değil. çünkü bir yaştan sonra adının önündeki kısaltmalar yani ünvanların ve banka hesapların kadar kalıyorsun.
sistemin dışındayken varsın, var olabiliyorsun. ilgi alanların ve yeteneklerin neticesinde saygı görüyorsun. fakat sistem seni bir yaştan sonra içine çektiğinde adının önüne bir ünvan koyamadıysan ve geçerli bir soyadın yoksa bu parasızlık temelli zayıflığı mecburen yaşıyorsun. ve artık sistemin büyük çarklarından birinde de bir işe yarayamayacağından küçük bir çarkın dişlisi olmaya mahkum ediliyorsun.
hala kabul etmedim bunu. kabul etmeyeceğim. hep bir umudun olduğuna inanırım. sadece ben doğru bildiğim yanlış ata oynadım. benim oynadığım ata oynayacaksınız bunu bilmenizde fayda var diye söylüyorum.
para her şey değil evet fakat parasızlık gerçekten hiç bir şey.