Üniversite okurken, tabi o zamanlar part-time garsonluk yapıyorum.
Sabah garsonluk insanlara "ne alırsınız?" lar gece Java'ya sql Server nasıl bağlanır onu öğrenmeye çalışıyorum. Benim öğrencilik yıllarım epey perişan geçti. Gerçi sonradan topladım kendimi.
Dediğim gibi oldukça sıkıntılıylı birinci sınıfın ilk dönemi. Birde ikinci öğretimmiyim? Harç parasını yetiştirmek için yemek dahi yemiyorum, akşam-gece açlığımı bastırmaya çalışıyorum sabah olunca bir çaresine bakarım diyip hep çalıştığım yerde çaktırmadan yemek yerdim. Ulan sözlük, açtın yine eski defterleri.
Sınıfta nispeten orta sınıftan arkadaşlarım vardı, onlar böyle dışarda yemek yemeyi severdi. Pizza olsun, mangal olsun. Benim durumumu bilmelerine rağmen ısrar ederlerdi. Ben gitmezdim onlarla. Oysa ki bana tek kuruş ödetmeyeceklerini adım gibi bildiğim halde gitmezdim.
Çünkü param kısıtlıydı, ve düzgün harcamak zorundaydım. Ailemden sıfır destek ile devam ediyordum.
Açıkcası onlar gibi yaşamayı hak ettiğimi düşünmüyordum. Çünkü para kazanmak için mesleğimden çok uzak bir iş olan garsonluğu yapıyordum. Benim suçumdu. Parasız olmayı ben istiyordum, eğer öyleyse onlar gibi para harcayamazdım.
Sonra ne mi oldu?
Bir ayda 3.000 lira harcamaya başladım. Bir ayda harcadığım parayı bir haftadan daha kısa sürede tekrar yerine koyuyordum. (#36615998)
Eğer yaşamınızda hoşunuza gitmeyen herhangi bir şey varsa sorumlusu sizsinizdir. Siz öyle olmayı istiyorsunuzdur.
Bir insanın başına gelebilecek en kötü durumlardan biridir. Para olmadan insan nefes bile alamıyor bazen. Dayanmak ve sabretmek yapılacak en iyi şeydir bu durumda.
insanı her şey yapmaya itebilir. Aç kalmak çok kötü ama ailen varsa daha kötü bir durumdur. O çocuk arkadaslarinda gorup babasina baba bana da ondan alsana deyince o adam da alamazsa kahreder insani. Uzun lafin kisasi yasayan anlar azizim.
işe girdim, çalıştım, biriktiremedim. birikir elbet diye kendi kendimi telkin ettim. birikmeyi bırak aradan geçen 4 yılın ardından henüz herhangi bir ay sonunu görebilmiş değilim. yani görmekten kastım cebimde 30 tl olsa yeter. ona görmek derim ben. ama 0/48 arkadaş elimi sikeyim.
sıkılıyor insan, ben sıkılıyorum en azından. hava çok güzel bugün lan, fakir olmak için fazla güzel.
Bu dünyadaki en büyük cezalardan birisi galiba. Ulan allah benim belamı versin de kurtulayım diyecem de daha ne kadar büyük bir bela verebilir ki amına koyim.
hayatımı bu kağıt parçalarından bağımsız yaşadım. hiç parayla akıl almaz işlere kalkıştık. şimdi hatırladıkça güldüğüm yerlere girip çıktık. bu bahsettiğimin nirvanası alaçatıdaki trendir. sahnede kerimcan durmaz, etrafımızda dönemin vine fenomenleri, futbolcular, irili ufaklı mankenler dolaşırken trenin locasında cebimde belki 10 belki 20 lirayla viski içiyordum. onunda şişesinin 3.5 milyara açıldığını duyunca yere dökmüştüm.
hep şunu dedim. para önemsiz ve karşılıksız bir kağıt parçasından ibaret. önemli olan iyi ilişkiler. güzel insanlar. birbirini destekleyen insanlar. para dediğin bulunur. doğru insanları bulmak zor. para biriktirmek için yaşanmaz. iyi bir insan olup etrafında da iyi insanlar biriktirmek için yaşamalısın. buna inandım. ha vaktiyle güzel de yaşadım.
fakat 25 yaşlarında yeni yeni anlıyorum ki bu inandığım sistem -biz buna koal deriz- bizimki gibi ülkelerde pek geçerli değil. çünkü bir yaştan sonra adının önündeki kısaltmalar yani ünvanların ve banka hesapların kadar kalıyorsun.
sistemin dışındayken varsın, var olabiliyorsun. ilgi alanların ve yeteneklerin neticesinde saygı görüyorsun. fakat sistem seni bir yaştan sonra içine çektiğinde adının önüne bir ünvan koyamadıysan ve geçerli bir soyadın yoksa bu parasızlık temelli zayıflığı mecburen yaşıyorsun. ve artık sistemin büyük çarklarından birinde de bir işe yarayamayacağından küçük bir çarkın dişlisi olmaya mahkum ediliyorsun.
hala kabul etmedim bunu. kabul etmeyeceğim. hep bir umudun olduğuna inanırım. sadece ben doğru bildiğim yanlış ata oynadım. benim oynadığım ata oynayacaksınız bunu bilmenizde fayda var diye söylüyorum.
para her şey değil evet fakat parasızlık gerçekten hiç bir şey.