yüce rabbimizin rezzak ismi şerifinin bir tecellisidir. fecr suresinde allahü teala insanlara nimet verdiğinde kullarının şükrettiğini, ancak nimeti kıstığında ise insanın " rabbim beni önemsemedi" diyerek nankörlük edebileceğini belirtir. muhakkak ki rabbim dilesen herkesin herşeyi olabilir. haktan gelen şerbeti içtik el hamdü lillah.
çok zor bir durumdur. kişiyi kötü şekillere sevkedebilecek, allah düşmanımın başına vermesin diyebileceğim lanet bir durumdur.. genelde öğrenci milletinin başına geldiği savunulsa da ülkemizin bir çok kesimi tarafından yaşanmaktadır.. gelişmiş ülkeler sıralamasında en gelişmiş ülkelerde bu durum daha az görülmektedir.. ne diyelim darısı ülkemizin başına..
şuan tam olarak içinde bulunduğum durumdur. 15 günü cebimdeki bozukluklarla birlikte 22 lira 60 kuruş ile nasıl geçirebilirim diye sabahtan beri plan yapıyorum ve henüz bir çare bulabilmiş değilim. umarım 15 gün sonunda tekrar görüşürüz dostlar. kalın sağlıcakla.
sonunu dusunmeden yapılan harcamalar sonucu ortaya cıkabilecek durumdur. kisi ogrenci ise, ve aile kaynagını sonuna kadar kullanmıs ise daha 3 gun once yuklu bir miktarda para isteyip onuda 3 gunde çarçur etmiş ve artık aileyede uydurabilecek bir yalan bulamaz duruma gelmisse durum vahimdir.
öğrenciyseniz; ama ailenizle yaşıyorsanız o gün dışarıda yemek yiyemez, sigara alamaz, arkadaşlarınızla * takılamazsınız. eve yürüyerek gitme ihtimali de yüksektir.
öğrenciyseniz ve başka bir şehirdeyseniz parasızlığın ızdırabı kendini daha fazla hissettirir.
evde nevale sıfır ve çevrede de hesaba yaz mahmut amca tarzı marketler yoksa aç kalmak kaçınılmazdır. burada şans faktörü önemlidir tabii, sizde olmaz arkadaşınızda olur ya da komşudan yemek gelir vs. *
okula; yürüme mesafesindeyse gidilir, değilse gidilmez. paranın çar çur edildiği zamanlara lanet okunur.
bu iki durum en fazla iki gün sürer bir şekilde para bulunur; ancak durumun en vahimi evli ve çocuklu olma durumunda parasız kalmaktır. ki eşlerin ayrılmasına kadar gider bu olay.
"seni gidinin Uygurlusu söyle ne diye buldun şu uğursuzu?" diye naralar attığım zamandır kendileri. Aslında para oldukça bilinçli bir şekilde harcandıktan sonra ve hatta paraya kıyarken insanın şuracığına (hani derler ya) bir ateş düşer. Akbil'in dolu olmasıdır bu cesareti veren. Aylık olmasıdır... Neyse, gel gelelim şahsım adına hiç akbilimin boş olduğunı unutmak gibi bir felaket gelmedi ancak üzerimde hâlâ para bulunduğunu düşünen sevgili evebeynlerin bakkaldan çakkaldan bilmem neyi almam için arradıklarında ne diyeceğimi bilemez bir hâlde "acaba ne yapmalı?" voltaları atarken hiçbir zaman mutlu sona ulaşamayıp en sonunda evde "Aaa, unuttum ya." geçiştirmesi ile kâh ucuza kapanan kâh pahalıya malolan (önemine göre değişir ya hani genelde) hüsranla atlatılan bir vakadır benim için.
Ev içerisindeyken beş parasız olduğunu farketme olayı biraz farklıdır. Bir ümit gardırobumdaki tüm ceplileri karıştırıp kullanmam gereken miktar dahilinde para bulma çabası yorucu olmasa da zordur.
Bu durumun en büyük sebebi aslında insanların sürekli elde etme isteğidir kanımca. Bu hem para hem de parayla alınabilenler için geçerlidir. Bir çaba bir uğraş, bir gereklilik yüzünden insanlar sabah akşam demeden çalışmakta, ve çalışabilmek için eğitim almakta; alırken gene para harcamakta. Gelecekte para kazanması için bir insan için para dökmek. Peki bunun sonucuna bakıldığında onca parasız kalmanın acısını çıkaran onca kişiden biri olunamadıysa bence harcanılan kadar da para kazanılamaz zengin ağası olmadıkça. insan ihtiyacının sürekli arttığı bir dünyada piyasadaki para miktarı artacak ve bu sonu gelmez uğraş belki bir gün son bulacak.
Aha da parasız kalmanın bilinç altımda oluşturduğu derin yaranın izleri (: Nereden nereye...